MAĞARALARDAKİ EKOLOJİK DÜZEN
Mağarada ilk ayak bastığımız yer giriş kuşağıdır. Buraya bir miktar güneş ışığı vurduğundan yeşil bitkiler (eğrelti otları) ya da yosunlar burada yaşayabilir. Özellikle içeriye hava akımlarıyla ya da su ile taşınan odun parçaları, dallar, çalılar, yapraklar ve organik çöküntüler en çok da burada birikinti tepecikleri oluştururlar. Tepeciklerde şaşırtıcı derecede çeşitlik gösteren küçük omurgasız türleri bir arada yaşar. Bunlar organik birikintileri parçalamak üzere orada bekleyen çürükçül topluluklarıdır. Genellikle o kadar küçüktürler ki insanların ilgisini bile çekmezler. Giriş kuşağı dışında mağaralarda bulunmaya kuşlar bu bölgede kötü hava koşullarından korunaklı yuvalar yapabilir. Örneğin; akbabalar yavrularını genellikle mağara girişlerinde yetiştirirler. Yılanlar da bu bölgeyi çok severler. Sıcak yaz günlerinde buradaki serin hava sayesinde serinlerler, ama daha içerilere girmezler çünkü orada pek yiyecek yoktur. Zaten buradaki kuşlar onu yeterince oyalar. Semenderlerin birçoğu genelde mağara dışında, yaprak ve kütüklerin altındaki nemli bölgelerde yaşayan türler olmalarına rağmen mağaradaki yüksek nem oranından, serinliğinden ya da içeriye giren besinlerden yararlanmak için giriş kuşağındaki bölgelerde dolaşırlar. Bu yaprak yığınlarında küçük kırkayaklar (Sınıf: Diplopoda ve Chilopoda), karasal tespih böcekleri (Takım: Isopoda; Eşayaklılar), toprak solucanları, karasal yumuşakçalar ya da çeşitle böcekler bulunabilir. Hatta mağara duvarlarında çeşitli sinek türleri (tatarcık sineği, sivri sinek, kara sinek) ve kelebekler görülebilir. Bu uçucu böcekler sadece giriş kuşağında değil, özellikle kış aylarında mağaranın derinlerine de gidebilirler. Bu tür semenderler mağaralara bağımlı olmamalarına rağmen hayatlarının bir bölümünü mağaralarda geçirmeyi tercih ederler.
Mağaranın derinliklerine doğru ilerledikçe ışık hızla azalır. Mağara kararmaya başlar. Bu bölge alacakaranlık kuşağıdır. Sadece çok çok az bitki bu koşullara katlanabilir, ve buradan daha da ileriye gidemezler. Giriş kuşağındaki pek çok canlıya burada da rastlanabilir. Bu kuşak fazla uzun sürmez çünkü mağaranın ilerleyen kısmındaki dönüşler ışığın içeriye yansımasını engeller.
Daha da ilerledikçe ışık ve renkler dünyası son bulur. Burası Karanlık Kuşağın başladığı yerdir. Burasını iki farklı şekilde algılanabilir: İlk kısımda sıcaklık mağara dışındaki hava koşullarından etkilenmeye devam eder. Bu etkileşim çok bariz değildir, ama sıcaklık sabit de değildir. Bunu takip eden kısım ise sabit sıcaklığı ile tanımlanır. Buradaki sıcaklık dışarıdaki hava koşullarından bağımsızdır. Bu bölgelerde yaşayan canlılar genellikle bu bölgelerden sadece birinde yaşamayı tercih ederler. Bunun esas sebebi bu ortamlara tam bir adaptasyon gösteren bir türün diğer bölgede yaşayamamasıdır.
Mağaraların iç taraflarında mağaraların derinliklerine uyum sağlayacak şekilde değişime uğramış canlılar barınır. Buralarda bulunan havuzlar ve akıntılar da yaşayan semenderler ve kurbağalar mağara tabanına ve duvarlarına tırmanabilirler. Bunların dışında bu birikintilerden çıkamayan ve bunlara bağlı yaşamlarını sürdüren balıklar, küçük yassı solucanlar (Planaria), bazı sucul sümüklüböcekler, bazı sucul tespihböcekleri, kerevit, yavru kurbağa ve semenderlerde mağaranın bu bölümünde yaşamlarını sürdürürler.
Belirli bölgelere özelleşen canlılar çok olmasına rağmen yarasalar mağaraların her bölgesinde yaşayabilen ender canlılardandır. Pek çok mağarada birden fazla yarasa türü yaşar. Çok çeşitli yarasa türleri mağaraları hayatlarının farklı bölümlerinde farklı amaçlarla kullanabilirler. Bazı türler sadece yaz aylarında mağaralara girerler, bazıları sadece kış aylarında kış uykusuna yatmak için mağaraları kullanırlar ve bazıları da yıl boyunca mağaralarda yaşayabilirler. Mağara yarasaları tek olarak ya da metrekaresinde birkaç yüz birey bulunan büyük gruplar halinde görebiliriz.
Yarasalar genellikle aynı yerde tünerler. Böylece dışkıları tünedikleri yerin altında tepeler halinde birikir. Bunlara guano tepeleri denir ve bazen bunlar birkaç metreye varan yükseklikte tepeler oluşturabilirler. Bu kadar kısıtlı kaynaklar varken yarasa guanosu çok değerli ve yaşamsal öneme sahip bir besin deposu haline gelir. Büyüklüğüne bağlı olmaksızın bu guano tepeleri birçok bakteri ve mantara besin sağlar. Bu çürükçüller ise onları yiyen küçük hayvanlar için yaşamsal öneme sahiptirler. Böylece yarasa popülasyonlarına sahip mağaralardaki hayvan çeşitliliğinin çok olduğu düşünülmektedir. Mağara girişinde biriken yaprak ve odun parçaları da önemli bir besin kaynağı olmalarına rağmen guano kadar etkin bir biçimde mağara derinliklerine taşınamazlar ve sadece mağaradaki ilk birkaç kuşakta etkin olurlar; yani guano kadar sürekli bir besin kaynağı teşkil etmezler.
İşte bu değişik yapı içerisindeki tüm canlılar birbirlerine çok hassas bağlarla bağlıdırlar. Tümü birbirine bağımlı olarak yaşar. Şekilde de görülebileceği gibi tüm canlılar mevcut oldukları ekosistem içerisinde önemli bir yapıtaşı olarak görev yapar. Ancak birinin yok olması hepsinin yok olmasını sağlayabilecek kadar hassas olan bu denge sayesinde mağaradaki yaşam mümkündür.
web.ogm.gov.tr
Genel Biyoloji
-
Protista Alemi ve Genel Özellikleri
-
Hücrelerdeki farklı ve benzer yapılar
-
Ses Nedir ? Ses Nasıl Oluşur?
-
Kültürü Yapılan Fitoplankton Türleri Nelerdir?
-
Apoptoz: Programlı Hücre Ölümü Nedir?
-
Ribozom ve Protein Sentezi
-
Mikrotübüller ve İplikçikler
-
Hücre Zarları
-
Lipid Çift-Katmanın Keşfi
-
Biyoreaktör
-
Telomerler ve İnsan Telomerinin Kristalik Yapısı
-
Hücre Biyolojisinin Tarihsel Gelişimi
-
Hücre biyolojisi nedir ?
-
Biyolojik Çeşitlilik Nedir ?
-
Sinir Sistemi Yapısında Bulunan Hücre Tipleri ve Özellikleri Nelerdir?