Yapay Rahimler ile İnsanlığın Matrix Çağı Başlıyor
Matrix filmini izlemeyeniniz yoktur sanırım. Filmin baş karakteri Neo’nun içinde doğduğu o küvezleri hatırlayın. Milyonlarca insan o küvezlerde dünyaya getiriliyor ve yaşama ilk orada başlıyordu. Matrix dünyasının gerçek olması artık bir hayal değil.
Tokyo’da Juntendo Üniversitesi araştırmacılarının son buluşları insanlarda dış döllenmeye olanak tanıyan yapay rahimler oldu. Ekibin yeni geliştirdiği EUFI (extrauterine fetal incubation) adlı teknik sayesinde küvez benzeri bir ortamda embriyo ilk 9 aylık gelişimini burada tamamlayabilecek. Araştırmacılar keçi ceninlerinde göbek bağındaki kan damarlarının yerine kataterler bağladılar böylece ceninler anne karnında olduğu gibi oksijen ve yeterli besinini alıp, atık maddelerini de bu yolla dışarıya verebiliyorlar. Ceninlerin bulunduğu küvez içinde amniyon sıvısı da bulundurduğundan ceninlerin vücut sıcaklığı sürekli ölçülüyor ve sabit tutuluyor.
Juntendo Üniversitesi’nde jinekoloji bölümünün başkanı olan Yoshinori Kuwabara yıllardır yapay plasentalar üzerinde çalışıyordu. İlgi alanı erken doğmuş bebeklere uygulanabilecek klinik tedaviler üzerinde yoğunlaşmıştı. Kuwabara erken doğan ceninlerin gelişiminin en iyi anne rahminde olacağını düşünüyordu. Bu durumda yapılacak tek şey bu ortamı dışarıda yaratmaktı.
Kuwabara ve ekibi ilk denemede keçi ceninlerini üç hafta kadar bir süre boyunca yapay rahimlerde tuttular. Ancak ekip ceninlerde dolaşım bozuklukları ve buna benzer birçok sorunla karşılaştılar. Üç haftalık kısa bir sürede dahi ceninlerde ciddi hayati tehlikeler ortaya çıkmaya başlamıştı. Araştırmacılar süreyi uzatma ve oluşan sorunları gidermek için yeni yöntemler aramaya başladılar.
Son 20 yılda yapılan tıpta yaşanan gelişmeleri göz önüne alırsak hamilelik konusunda ki bilgilerimizin oldukça arttığını göreceğiz. Eskiden cenin gelişimini tamamlamak için anne karnında 9 ay, erken doğum durumlarında en az 8 ay kalması gerekiyordu ama gelişen tıp teknolojisi küvezlerde 6 aylık ceninlerin bile yaşamasına ve büyümesine olanak sağlıyor. Peki bu yeterli değil mi? Tabi ki hayır. Şu an geldiğimiz noktada ceninler eskisi gibi dokunulmaz değiller ve tıbbi müdahalelere çok açık bir durumdalar. Geçtiğimiz yıllarda anne karnında bir cenine açık kalp ameliyatı yapıldığını muhtemelen duymuşsunuzdur.
Üreme tıbbının geleceği aslında birkaç teknolojinin ilerlemesine bağlı diyebiliriz. Bunlar arasında in vitro döllenme ve eşey hücrelerinin onarılıp nakledilmesi son 20 yılın en önemli iki teknolojisini oluşturuyor. Bunların yanında cenin gelişimini inceleyen bilim dalı olan neonatoloji ve genetik gibi bilim dalları da araştırmaların temelini oluşturuyor. Elbette konu insan olunca etik konular maalesef hala sorun teşkil ediyor. Bazı kesimler (!) henüz bilinci bile olmayan canlılara aşırı değer verdiğinden ötürü birkaç ülke hariç dünya genelinde insan embriyoları üzerinde araştırma yapılamamaktadır.
Modern neonatolojinin tarihi aslında 16 haftalık bebeklerin tekrar hayata döndürüldüğü 15-20 yıl kadar önce başladı. Bu bebeklerin yaşama şansı 10% olarak görülüyordu. Tecrübeli neonatologlar sınırları aşmak konusunda çok tereddütlü davranıyorlar ve araştırmalar genellikle hayatta kalmayı başaran erken doğmuş bebeklerin ölmelerini engellemek üzerine yoğunlaşmış durumda.
Temple Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde fizyoloji profesörü olan Thomas Shaffer yapay rahimler içine koydukları sıvının akciğer yapısını ve işlevini koruduğunu belirtiyor. Aslında yapay rahimler oluşturmada karşılaşılan sıkıntılardan en büyüğü memelilerdeki amniyon sıvısının yerine geçebilecek bir sıvı oluşturmaktı. Shaffer neredeyse son 30 yılını böyle bir madde oluşturmaya adamıştı.
Shaffer insan akciğerini sıvıyla doldurarak besleme fikrini ilk ortaya attığında çok sayıda insan ona karşı çıktı ve bunun imkânsız olduğunu söylemişti. Günümüzde ise havayı sıvı olarak akciğerlere vermek çok sayıda neotalog tarafından onaylanıyor. 1989’da ilk insan çalışmaları bebeklere havayı sıvı olarak vermekle başladı. İlk zamanlar bu bebeklerin yaşayacağına kimsenin inancı yoktu ancak sonuçlar bunun tam aksini gösteriyordu. Akciğerlere doldurulan sıvı bebeğin oksijen gereksinimini karşılıyor ve karbondioksit atıklarını etkili bir şekilde vücuttan uzaklaştırabiliyordu.
Belki şu an kendinize şu soruyu soruyor olabilirsiniz: 1989 yılından beri var olan bu teknolojiyi neden duymadık? Çünkü gerek etik konular olsun gerekse bazı teknik yetersizlikler olsun, bu teknoloji varlığını sadece çok büyük biyolojik merkezlerde devam ettirebildi. Sıvının bulunması tek başına yeterli değil elbet, bu sıvının değişimini sağlayacak bir cihaz yapımı gerekiyordu ve insanın embriyodan bebekliğe kadar olan yaşamı hakkında da bugünkü kadar bilgimiz yoktu.
30 yıl sonra ceninlerin yapay rahimlerde büyüttüğümüzde birçok sorunu çözüyor olacağız. Bebeğe yapılacak müdahaleler anne üzerinden değil de doğrudan yapılacağı için bebeğin gelişimin incelemek ve sağlığını denetlemek çok daha kolay olacak. Ayrıca çok sayıda genetik test yapmak ve dolayısıyla bebekte ilerde meydana gelebilecek birçok soruna önceden müdahale etmek mümkün olabilecek. Pennsylvania Üniversitesi Biyoetik Merkezi’nin müdürü Arthur Caplan konuyu bilimsel kimliğinden bir adım ileriye götürerek farklı bir noktaya dikkat çekmek istiyor. Caplan anne rahminin bebeğin ihtiyaçlarını karşıladığı için başlarda kimsenin yapay rahimleri tercih etmeyeceğini söylüyor ve önümüzdeki yıllarda hali hazırda buna karşı bir tepki oluşacağını bile öngörüyor. Ancak 60 yıl sonra yapay rahimler teknolojik olarak kaçınılmaz olacak, çünkü bugünkü bilgilerimiz ve teknolojik olanaklarımız o zaman inanılmaz ölçüde artacak ve sistem kusursuz şekilde işliyor olacak. Hamileliğin birçok kadın tarafından külfet olarak görüldüğünü varsayacak olursak, bebekleri yapay rahimlerde büyütme fikri birçok aile tarafından benimsenecek. Gelecek yıllarda yapay rahimlerde dünyaya gelmiş bebeklere sahip olma fikrinin anne ve babalar arasında gittikçe daha çok benimseneceği düşünülüyor.
Hazırlayan: Ali Çağlayan Taybaş
Kaynaklar
SinirBilim: http://sinirbilim.org/yapay-rahimler/
Zooloji Haberleri
-
CT taramalarında ortaya çıkan tuhaf yılan benzeri solucanların sırları
-
Dev kaplumbağalar yok edildikten 600 yıl sonra Madagaskar'a geri döndü
-
Hindistan kaplanları iklim ve insan baskısı arttıkça yükseklere tırmanıyor
-
Kitlesel Yok Oluşlardan Kurtulan Memeliler, ‘Genel Yiyici’ Değildi
-
Avrupa’da Bilinen Son Timsah 4,5 Milyon Yıl Önce Yaşamıştı
-
Ağaç kesimi ve iklim değişikliği dağ kuşlarını tehdit ediyor
-
Biyologlar, istilacı, etobur kurbağaların artık Georgia'da ürediğini söylüyor
-
Myanmar'da yeni bir çukur engereği türü keşfedildi.
-
Çin'de yeni bir iguana türü keşfedildi
-
Dev Dinozor Leşleri, Yırtıcılar İçin Önemli Bir Besin Kaynağıydı
-
Yarasalar 50 Milyon Yıl Önce de Ekolokasyon Kullanıyordu
-
Anadolu parsı aylar sonra yeniden görüntülendi
-
Endonezya'da doğan ve nesli tehlike altında olan Sumatra gergedanı ile tanışın
-
Avrupa'da gizemli yeni güve türü keşfedildi
-
Antalya ilimizde keşfedilen 8 yeni örümcek türü