TÜRKİYEDE BİYOLOJİNİN GELECEĞİ
Biyolojinin deneysel bir bilim olarak doğuşu, M.Ö. 4.
yüzyılda Yunan bilginleriyle başlar. Daha eski uygarlıkların tarım ve hayvancılık konusundaki bilgilerini Eski Yunanlıların yeryüzündeki yaşamın başlangıcına ilişkin görüşleri biyolojinin doğuşunu daha erken tarihlere götürürse de, ilk biyoloji bilgini olarak ARİSTO’ nun adı anılır. Eski Yunanistan’ın en büyük bilgin ve düşünürlerinden biri olan Aristo, birçok hayvanı keserek yapısını incelemiş ve hayvanları yapılarına göre sınıflandırmış.
İS 2. yüzyılda yaşayan Bergamalı Galenos, insan vücudunun yapısını daha iyi inceleyebilmek için maymunlar ve domuzlar üzerinde çalışmak zorunda kalmış. Çünkü onun yaşadığı kadavraları, ölü insan vücudunu kesip parçalamak yasaktı. Gene de bu gözlemlerden vardığı sonuçlar 1.000 yıldan daha uzun bir süre biyoloji bilimlerine egemen olmuş. Galenos’tan sonra çok uzun bir süre biyoloji konusunda hemen hiçbir gelişme olmadı ve eski bilginlerin görüşleri hiç tartışmasız doğru kabul edilmiş. Ancak 16. yüzyılda Belçikalı anatomi bilgini Andreas Vesalius’un kadavralar üzerindeki çalışmaları biyolojide yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Vesalius, 1543’te yayımlanan ve insan vücudunu çizimlerle anlatan ünlü yapıtında, Galenos’un verdiği bilgilerden çoğunun yanlış olduğunu kanıtlamıştı. Eski bilginlerin bütün görüşlerine körü körüne inanmayıp, doğru bilgiye deneyle ulaşmak gerektiğini koyan bu çalışma çağının bilim anlayışını da derinden etkiledi.
16. yüzyılın sonlarında mikroskobun bulunması biyolojide gerçek bir dönüm noktası sayılır. İtalya’nın kuzeyindeki üniversitelerde botanik, zooloji, anatomi ve fizyolojinin bağımsız birer bilim dalı olarak okutulmaya başladığı o dönem, mikroskop sayesinde çok önemli buluşlara tanık oldu. Bitki ve hayvan dokuları, böceklerin yapısı mikroskopla inceledi; bakterilerin varlığı keşfedildi.
Canlıların en küçük yapısal işlevsel birimini tanımlamak için önerilen hücre terimi biyolojinin odak noktası oldu ve 20. yüzyılda moleküler biyolojinin doğuşuna kadar yaşamın bütün sırları hücre biyolojisiyle açıklandı.
Bakterilerin bulunmasında yüzlerce yıl sonra bile, bilim adamları bu çok küçük canlıların çürüyen maddelerin içinde kendiliğinden türediğini düşünüyorlardı. 19. yüzyılın ortalarında Louis Pasteur, bakterilerin yalnız çürüyen maddelerde değil her yerde bulunduğunu, üstelik çürümenin sonucu değil nedeni olduğunu kanıtladı.
Ayrıca bazı bakterilerin çeşitli hastalıklara yol açtığını açıklaması biyoloji araştırmalarına yeni bir yön verdi. Böylece biyologlar insan, hayvan ve bitkilerin yalnız sağlıklı yapılarını değil hastalıklı bölümlerini de mikroskopla incelemeye başladılar. Aynı dönemde kimya ve fizik bilimlerinin gelişmesi de canlıların vücudundaki kimyasal ve fiziksel değişikliklerin incelenmesine yardımcı oldu.
Bitki ve hayvan yapılarının mikroskopla incelenmesi, canlıları yapılarına göre sınıflandırma düşüncesinin de esin kaynağıdır.
17. yüzyılda İngiliz doğa bilimci John Ray çiçekli bitkileri çeşitli familyalar içinde topladı; hayvanları da parmakları ile dişlerinin yapısına ve düzenine göre sınıflandırdı. 18. yüzyılda İsveçli botanikçi Carolus Linnaeus, dünyanın her yanından topladığı bitki örnekleri arasındaki akrabalık ilişkilerini tanımlayarak bu sınıflandırma çalışmalarını bilimsel temellere oturttu. Daha sonrada bunları, önce sınıf denen büyük gruplara ayırdı sonra her sınıfın içinde daha küçük gruplar olan takımları, takımların içinde familyaları, familyaların içinde cinsleri Ve nihayet her cinsin türlerini tek tek belirtti. Canlıları önce Latince cins adı, sonra bütün öbür canlılardan ayıran tür adıyla adlandırma sistemi de Linnaeus’un buluşudur.
Hayvan ve bitki fosillerinin incelenmesi bir yandan palaontoloji gibi yeni bir biyoloji dalının doğuşuna bir yandan da başlangıcı eski Yunan düşünürüne kadar uzanan evrim düşüncesinin pekişmesine yol açtı. Bulunan fosiller, hayvan ve bitkilerin milyonlarca yıldır çeşitli değişiklikler geçirerek bu güne kadar ulaştığını ve aralarında önemli yapısal farklar olan birçok hayvanın aynı atadan türediğini gösteriyordu. 19. yüzyılın başlarında Fransız bilgin Jean-Baptiste de Lamarck, bu olguyu açıklamak için, çevre koşullarına uyum sağlamak üzere kazanılan yeni özelliklerin kuşaktan kuşağa aktarıldığını öne sürdü. Lamarck’tan 50 yıl kadar sonrada İngiliz doğa bilgini Charles Darwin, evrimin bir “ doğal seçme” sürecinin sonucu olduğunu, ancak doğaya en iyi ayak uydurabilen canlıların soyunu sürdürdüğünü açıklayarak evrim kuramının oluşturdu.
Lamarck ve Darwin’ in çalışmaları, bilim adamlarını kalıtım ve çevre etkenlerini incelemeye yöneltti. Bir türün bütün ayırt edici özelliklerinin kuşaktan kuşağa nasıl aktarıldığını ilk kez 1866 da Avusturya’lı Gregor Mendel bezelyeler üzerinde yaptığı çalışmalarla açıkladı. O zamanlar pek ilgi çekmeyen bu çalışma kalıtımdan sorumlu olduğu sanılan kromozomların mikroskopla görülmesinden sonra büyük önem kazandı. 20. yüzyılın başlarında, kalıtsal bilgiyi yeni döllere aktaran hücre bileşenlerinin kromozomlar değil genler olduğunu kanıtladı. Daha sonra, hücreye bu kalıtsal bilgiyi nasıl değerlendireceğini ve ne zaman, hangi proteini bireşimlemesi gerektiğini bildiren DNA’nın (deoksi ribonükleik asit) yapısı açıklandı. Bütün bu aşamalar genetiğin doğuşuyla. Bugün, yaşamın sırlarını adım adım çözen genetik ve moleküler biyoloji ile doğal kaynakların tükenmesini çevre kirliliğinin önlenmesini amaçlayan çevre bilim biyolojinin en ağarlıklı dallarıdır.
Biyolojik çalışmalar, giderek genetik, moleküler biyoloji ve biyokimya gibi alt bilimler üzerine yoğunlaştırılıyor.
* Önemli çalışmalardan biride KOLONLAMA dır.
- Önümüzdeki yüzyılın başında şu gelişmelerin olması beklenmektedir:
* Kalıtsal hastalıklara neden olan genler (kanser, g. tansiyon,
düşük tansiyon vb.)
* Canlının ömür uzunluğunu kalıtsal olarak kanıtlayan genlerin kontrol altına alınması.
* Bir canlıda önemli bir özelliği ortaya çıkaran genler, diğer canlıların kalıtsal yapısına eklenerek bazı eksikliklerin tamamlanması.
* Bitki ve hayvan ıslahı, birçok maddenin sentezinin mikroorganizmalara yaptırılabileceği.
* Genlerdeki değişikler sonucu yeni hayvan ve bitki türlerinin ortaya çıkması sağlanacaktır.
BİYOLOJİ ÖDEV YARDIM
-
Mercanlar ve Mercan resifleri hakkında bilgi
-
Kulak Nedir? Kulağın Yapısı ve Görevleri Nelerdir?
-
Göz nedir ? Gözün görevleri nelerdir ? Canlılarda göz ve görme organı
-
Boğaz nedir ? Boğazın kısımları nelerdir ?
-
Omurga, columna vertebralis nedir ? Görevleri nelerdir ?
-
Doğal gübreler nelerdir
-
Kimyasal (yapay) gübreler nelerdir
-
Kortizol Nedir
-
Semantik Nedir ?
-
Karasal Ve Sucul Biyomların Özellikleri Nelerdir ?
-
Kaç çeşit biyom vardır
-
Bitki Ve Hayvanların Yeryüzündeki Dağılımını Etkileyen Faktörler Nelerdir?
-
Bitkisel dokular hakkında bilgi
-
Ekosistemde besin zinciri ve besin ağının önemi nedir ?
-
Genetik Algoritmalar