Transgenik Bitkilerin Ekiliş Alanları
Gelişmiş ülkelerdeki araştırma-geliştirme çalışmaları içinde biyoteknoloji konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bunun sonucunda, gen aktarımlı (transgenik) bitkiler son zamanlarda üzerinde en çok konuşulan bitki grubunu oluşturmaktadır. Özellikle ABD'de yapılan araştırmalar sonucunda mısır, pamuk, patates ve soyada transgenik çeşitler elde edilmiş, ekim alanlarının belirli bir bölümünde bu bitkiler ekilir hale gelmiştir.
Herbisite dayanıklılık, en yaygın transgenik uygulamadır. Herbisite dayanıklılık soya, mısır, kanola ve pamuk gibi genetiği değiştirilmiş temel ürünlerin tümünde mümkündür.
İlk herbiside dayanıklı şeker pancarı 2005 yılında ABD, Kanada ve Filipinler'de onaylanmıştır. Herbisite dayanıklı pirinç ve buğday halen geliştirilmektedir, ancak kullanıma girmemiştir. Genel uygulama glyphosate (Roundup TM) veya glufosinate-ammonium (Liberty TM) herbisitlerine karşı yapılması şeklindedir. Çizelge 2' de de görülebileceği gibi dünya çapında 90 milyon hektar transgenik bitki ekili alanın % 71' i bu bitkilerden oluşmaktadır (James, 2005).
GDO ürünlere aktarılan özellikleri 3 grup altında topladığımız zaman genel olarak en fazla aktarılan özelliğin herbisite dayanıklılık (% 59) olduğunu görmekteyiz. % 28 oranında böcek ve virüse dayanıklılık özelliği kazandırılan ürünler olduğu halde kaliteye yönelik özelliklerin aktarılması % 13 gibi düşük bir seviyede kalmıştır.
GDO’ lu Ürünlerin Etiketlenmesi
Gen teknolojisi ile üretilmiş organizmalardan üretilen ya da bunların eklenmiş olduğu gıdaların etiketlenmesi konusunda dünyada farklı rejimler uygulanmaktadır. Çizelge 7’ de, Avrupa Birliği dâhil bazı ülkelerde bu tip gıdalar için etiketleme zorunluluğu bulunduğu halde Kanada, A.B.D ve Hong Kong' da belirli koşullarda etiketleme yapıldığı, bu arada düzenleme bulunmayan ülkelerin de olduğu görülmektedir.
Etiketleme zorunluluğu, pazarlanan ürün içerisindeki GDO oranına göre de değişim göstermektedir. Avusturalya, Yeni Zelanda ve Avrupa Birliği' nde % 1 ve daha fazla GDO içeren gıda ürünleri için etiketleme zorunluluğu olmasına karşın, Japonya' da bu oran % 5' tir. Güney Kore' de ise ürünün içerisindeki ilk beş maddede (the top 5 ingredients), GDO oranının % 3 ve üzeri olması durumunda etiketleme zorunludur (Jurgens, 2006).
Polen Kaçışı, Mesafeler ve Konvansiyonel Ürünle Genetiği Değiştirilmiş (GD) Ürünün Birlikte Yetiştirilebilirliği (Coexistence)
İspanya’ da çiftçi tohum ekimine hazırlık, arazinin bakımı, hasat edilmiş arazinin işlenmesi gibi işlemler sırasında GD tohum tedarikçisi ve çiftçi arasında sözleşmeye bağlanmış yükümlülüklere sıkı sıkıya uymalıdır. Diğer araziler ile GD ürün üretilen araziler arası 50 metre güvenlik mesafesi bırakılmak zorundadır. Konvansiyonel ürünlerin çiçeklenme süresince kazara oluşacak çapraz bulaşmayı önlemek için GD ürünlerin tahmin edilen çiçeklenme zamanı beyan edilmelidir. Tüm bunlara ek olarak, dört sıra konvansiyonel mısır ekilmiş bir tampon bölge, GD polen tuzağı gibi işlev görecektir (Kalla, 2005).
Danimarkalı GD çiftçisi, komşularına izin verilmiş bir GD ürün yetiştirme niyeti olduğuna dair bilgi vermelidir. Bu bilgilendirme resmi bir tescil olarak sunulur. GD üreticisi aynı zamanda, hangi GD ürünü üretiyor olursa olsun yasal bir zorunluluk olan "GDO lisansı" alabilmek için GD üreticilerine özel bir eğitim almak zorundadır. Danimarka tohum sanayii, bazı GD ürünlerde (kanola, çim ve yonca gibi) ayrıştırma toleransının % 0,1 seviyesinde olması dolayısı ile teknik sorunlar öngördüğü için bu ürünleri geçici olarak durdurmuştur (Kalla, 2005).
Almanya'da, % 0,9'dan daha az GD içeren ürün teslim etmek için bir sözleşme imzalamış olan GD-dışı ürün üreten çiftçi, sözkonusu üründe eşik seviyenin aşılması durumunda, GD üretim yapan komşu çiftçileri Alman yasalarına göre ortak sorumlu gösterebilir. İzin verilmiş GD ürünlerle ilgili olası kaza durumunda sözleşme şartlarından doğan yükümlülükler, GD üreticisi çiftçi tarafından karşılanır. GD üreticisi çiftçi, elinden gelenin en iyisi ile tüm güvenlik önlemlerini almış, tüm ayrıştırma protokollerini uygulamış olsa da kaza durumunda sözleşme şartlarından doğan yükümlülükleri karşılamak zorundadır (Kalla, 2005).
SONUÇ
Yeşil devrim, tarımsal üretimde kantitatif ve kimi zaman kalitatif açıdan geçen 100 yılda büyük ilerlemeler sağlanmasına sebep olmuştur. Bunun ardından genetik mühendislik kapsamında canlı organizmanın DNA' sında doğrudan değişiklikler yapma gündeme gelmiş, araştırmalar bu konuya yoğunlaşmıştır. Ülkemizde de bu alanda sınırlı da olsa önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Aralık 2006 tarihine kadar 26 özel şirket ve kurumun, 21 bitki türünde, yoğunluk mısır (39), pamuk (19) ve kanolada (15) olmak üzere 121 genetiği değiştirilmiş varyete geliştirdiği saptanmıştır.
Dünya genelinde oluşturulan bu yeni varyetelerin tüketici haklarını koruma amaçlı etiketlenmesi üç farklı şekilde olmaktadır. Buna göre Avrupa Birliği, Avustralya/Yeni Zelanda, Rusya, Japonya, Çin, Kore, Tayland ve Malezya' da tam olarak düzenlenmiş zorunlu etiketleme rejimi; Kanada, ABD, Hong Kong' ta çeşitli düzenleyici ve gönüllü yaklaşımlardan oluşan etiketleme rejimi uygulanırken Filipinler ve Singapur' da herhangi bir etiketleme rejimi belirlenmemiş ve uygulanmamaktadır.
Bu çalışmanın sonucunda, Türkiye koşullarında şu an üretimi ve satışı yasak olan genetiği değiştirilmiş tarımsal ürünlerin ithal edilmemesi için gümrük kapılarında kontrol edilecek tür, varyete çeşitleri ve üretici kurum ve firma isimleri netleştirilmiştir. Bu çalışmadan da anlaşılacağı gibi ülkemizde genetik değişime uğradığı sanılan hıyar, biber, fındık, gibi birçok bitki türünde genetik değişim yapılmamıştır ve/veya bu türlerin ticari olarak satışı yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra tütünde nikotin içeriğini azaltma gibi kalite yönünde yapılan bazı genetik değişimlerin insan sağlığına zararları konusu gözden geçirilmeli; insektisitlerin daha az miktarda kullanılması ve böylece hem gıda güvenliği hem de çevre sağlığı açısından iyi olabilecek yönde genetik değişimlerin, iyi veya kötü olduğu konusu daha detaylı incelenmelidir.
Çalışma sonunda görülmektedir ki tarımsal ürünlerde genetik değişime izin veren ülkelerde alt yapısı kuvvetli denetim sistemleri oluşturulmuştur ve genetiği değiştirilmiş ürünler uzun süreli denetimlerden geçtikten sonra onaylanmakta ve uygun şekilde etiketlenmektedir.
Globalleşen dünyada gerek araştırma geliştirme, gerekse üretim ve tüketim amaçlı genetiği değiştirilmiş ürünlerin kullanımı gelecekte Türkiye' nin de önünde durmaktadır. Ülkemizde her ne kadar GDO içerikli gen kaynağı kullanımı yasak olsa da gümrüklerde yeterli denetim mümkün olamamakta, analiz yapabilmek için akredite laboratuvarlara ulaşılamamaktadır. Tarımsal ürünlerin uygun alt yapıya haiz sistemler ile denetimden geçirilerek yine uygun şekilde etiketlenmesi ile tüketici haklarının korunması en öncelikli konudur. Bu bağlamda Avrupa Birliği' ne uyum sürecinde bulunduğumuz bu dönemde, GDO denetleme ve onay yöntemi AB yönetmelikleri ile uyumlulaştırılmalı; EFSA ile koordineli çalışmalar yürütülerek genetiği değiştirilmiş tarımsal ürünler konusunda gıda güvenliği riskleri asgariye indirilip tüketicilere güvenli gıda temin etme imkânı sunulmalıdır.
Bu bağlamda Türkiye’ de, özellikle ithal edilen genetik değişime uğramış ürünlerin ülkeye kabulü sırasında detaylı analizler yapabilecek kontrol laboratuvarlarının kurulması ve yapılan kontrollerin sonucuna göre hangi düzeyde genetiği değişmiş ürünlerin kabul veya red edileceğini tanımlayan yönetmelikler oluşturulması gerekmektedir. Buna göre yapılmış olan bu çalışma sürekli güncel tutularak ürünlere göre risk seviyeleri belirlenmeli, kontroller bu çerçevede yürütülerek etkinlikleri arttırılmalıdır. Bütün bu hususların ışığında, “Ulusal Biyogüvenlik Yasası” nın bir an önce çıkarılması önemli bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Genetik
-
İnsanlarda Kaç Kromozom Vardır?
-
Sık görülen mikrodelesyon sendromları nelerdir?
-
Bilim insanları kromozomları nasıl inceler?
-
Arkea'da Kromozomlar ve DNA Replikasyonu
-
DNA Onarım Mekanizmaları Nelerdir?
-
DNA hasarına neden olan etkenler nelerdir?
-
XYY Süper Erkek Sendromu - JACOB’S, Sendromu
-
Bitki doku kültürü çalışmaları ile haploid bitkiler elde edilebilir
-
Gram pozitif bakterilerden genomik DNA izolasyon protokolü
-
E. coli bakterisinden genomik DNA izolasyon protokolü
-
DNA’nın Keşfi
-
İnsan Genom Projesi Nedir ? Amaçları Nelerdir ?
-
Genomik mikrodizilimlerle ikilenme teşhisi yöntemi
-
Gen duplikasyonu ve amplifikasyonu nedir?
-
DNA ile RNA Arasndaki Farklar ve Benzerlikler Nelerdir