Stephen Jay Gould ile Söyleşi
Stephen Jay Gould ile Söyleşi
Beycan Mura tarafından yazıldı
Pazartesi, 28 Nisan 2008 19:14
21 Aralık 1999, Claudia Dreifus, Çeviri: Beycan Mura
Stephen Jay Gould
S. Kansas Eğitim Kurulu’nun biyoloji derslerinde evrim öğretimini seçmeli hale getireceğini öğrendiğindiğinizde ilk tepkiniz ne oldu?
Y. Tüm Kansas’lıların bu kararın aptallığı yüzünden utanca boğulacağını ve gelecek yıl oylarıyla bu okul kurulunu görevden uzaklaştıracaklarını düşündüm. Kansas Okul Kurulu’nun kararı düpedüz saçma. Bu “İngilizce öğretmeye devam edeceğiz ama bundan sonra dilbilgisi öğretmek zorunda değilsiniz” demeye benziyor. Ama geçmişteki Yüksek Mahkeme kararlarından dolayı, yaratılışçılar, yapmak istedikleri şeyleri yapamazlar. Yasal olarak savunulabilir bir duruş seçenekleri çok kısıtlı. Yapmış oldukları, muhtemelen yapabilecekleri tek şey
Bunun olmasının tek nedeni artık kimsenin okul kurulu seçimlerinde oy kullanmıyor olması. Bu nedenle kararlı azınlıklar yönetimi ele geçirebiliyorlar. Bu köktenci grubun Kansas’ı ele geçirmesi için üç seçim dönemi gerekti. Yalnızca tek oyluk (altıya dört) bir çoğunlukları var. Kurulun dört üyesi gelecek yılki seçimlerde yenilenecek.
Asıl büyük tehlike, bu yasal manevralarda değil. Tehlike, binlerce –pek çok insan gibi– olması gerekenden daha az cesur olan ve evrimi daha az öğreten binlerce öğretmen. Bunu ölçemezsiniz bile.
S. Yaradılışçılık Amerikaya özgü bir görüngü mü?
Y. Bunun böyle olduğunu görmek zor değil. Batı dünyasının başka bir yerinde böyle bir şey olmuyor.
Avrupalılar bizde niye böyle bir sorun olduğunu anlayamıyor. Avrupalı entellektüellerin Amerikalılar hakkında anlamadığı iki şey olduğunu görüyorum. Birisi Bill ve Monica, ya da bizim kafayı bu konuya takmış olmamız. İkincisi bilimsel, modern bir toplumda da evrim karşıtı bir hareketin nasıl olabildiği.
S. Sosyal bilimlerde, toplumsal sorunların neo-Darwinist açıklamalarına yönelmek gibi yeni bir eğilim var: On dokuzuncu yüzyılın sosyal darwinizminin bir tür mutant dirilişi.
Bu niye şimdi oldu?
Y. Bu dönem muhafazakar bir dönem. “Şimdi içinde bulunduğumuz durum insan doğasının doğal durumunu yansıttığına göre siz ne diye değişim veya eşitlenme istiyorsunuz?” düşüncesini ileri sürmenin muhafazakarlar açısından çok çekici olduğunu düşünüyorum
Günümüzde Darwin’i kötüye kullandığımızı da düşünüyorum, En kötü özelliklerimizle ilgili hayal kırıklıklarımızı hafifletmek için. Demek istediğim, hoşnut olmadığımız saldırganlığımızı ya da cinsiyetçiliğimizin sorumluluğunu “Oh, biz böyle yapılmışız, bunu değiştiremeyiz” diyerek başımızdan atmayı deneyebiliyoruz.
S. Peki neo-Darwinizmin kendi özelliklerinden memnun olan insanlara çekici gelmesine ne diyorsunuz? Örneğin biyolojik “bunun nedeni bir gen” açıklmasının eşcinsel hakları savunucuları arasında giderek popüler olması hakkında.
Y. Ah, evet. Genellikle, yanlış biçimde genetik açıklamaların düşünüldüğü ve tercih edildiği bir çağdayız. Ama bunun iki başlı bir akıl yürütme olduğunu düşünüyorum. Çünkü diyelim yumurtalarınızı bu sepete koydunuz. Ya yanıldığınız ortaya çıkacak olursa? Çeşitliliğimizin savunulabilir bir parçasının savunusunu, varsayımsal biyolojik doğamıza dayandırmak istemezsiniz. Bunun biyoloji ile bir ilgisi olmadığı görüşünü benimsemeyi tercih ederim. Bu etik bir sorundur.
S.Hem bilimsel hem de popüler yayınlar yapan biri olarak, akademik yayının kalitesi hakkındaki görüşünüz nedir?
Y. Neye kıyasla? Akademik yazının her hangi bir dönemde olağanüstü iyi olduğunu düşünmüyorum. Ama bir zamanlar bilim çok daha az uzmanlaşmıştı. Çok teknik terminoloji yoktu. O zamanlar akademisyenlerin çoğu yazma konusunda eğitim almamışlardı. Şimdi bir de giderek büyüyen bir mesleki jargon var ki, sanırım en kötüsü de bu. Bunun da cehaletten çok korkudan kaynaklandığını düşünüyorum. Pek çok genç araştırmacı bu jargona kayıyor çünkü böyle yapmazlarsa hocalarının ya da ilerlemelerine karar verecek olanların onları ciddiye almayacaklarını düşünüyorlar. Hiç kimsenin bu biçimde yazmayı İSTEYECEĞİNE inanamam.
S. Tüm korkuların en büyüğünü gerçekleştirip çok satanlar listesine giren birkaç kitap yazdığınız için –meslektaşlarınızın zaman zaman size garez beslediklerini düşündüğünüz oluyor mu?
Y. Tabi. Genele yönelik yazma konusunda başarılı olan herkes kıskanılır. Göethe 1832’de öldü. Bildiğiniz gibi Göethe bilimde oldukça etkindi. Aslına bakarsanız bitki morfolojisi ve mineroloji konularında çok başarılı bilimsel çalışmalar yaptı. Bir şair olduğu, dolayısıyla bu konuda ciddi olamayacağı düşünesiyle pek çok bilimcinin onu dinlemeyi reddetmesi Göethe’yi derinden etkilemişti. Bu yeni bir görüngü değil.
S. Kolaylıkla mı yazarsınız?
Y. Yazar engeli denen şeyin ne olduğunu bilmem.
S. Yazmak size ne kazandırıyor?
Y. Yazmak, düşünceleri düzene koymak ve her şeyi yapabildiğiniz en eksiksiz ve zarif yolla ifade etmek için en iyi yol. Pek çok bilimci yazmaktan nefret eder. Pek çok bilimci labaratuvarda olmayı ve işi yapmayı sever. Bu iş bittiğinde, yapacaklarını bitirmiş olurlar.
Yazmak bir chore’dır. İşin kendi dışlarına çıkmasını sağlamak için yapmaları gereken bir şeydir. Bunu resentment ile yaparlar. Ama onlar için yazmak, kavramsal olarak, yaratma sürecinin bir parçası değildir. Ben ise sonuçları aldığımda onları yazmak için sabırsızlanırım. Bu sentezdir. Anlamın ve sonuçların araştırılmasıdır.
S. Rhonda Roland Shearer ile evlendiğinizden beri hayatınızın yarısını New York’ta, yarısını ise Cambridge’de geçiriyorsunuz. Bu yeni hayat, ne ölçüde bölünmüş hissetmenize yol açıyor?
Y. En sinir bozucu olan şey, Boston ile New York arsında iyi tren hizmetinin başlamasını beklemek Ama, New York’ta yaşamayı seviyorum, hiç bir zaman burayı terk etmiş olduğumu düşünmüyorum. Fresh Meadows’da büyüdüm ve Jamaica Lisesi’ne gittim.
S. Bronx Fen Lisesi’ne gitmediniz mi?
Y. Çok uzaktı. Otobüse ve metroya binmem gerekiyordu ve oraya gitmek iki saat alıyordu. “Gelecek üç yıl boyunca günde dört saati metroda geçirmeyeceğim” diye düşündüm. Dolayısıyla Jamaica Lisesi’ne gittim. Biliyorsunuz bir zamanlar New York’un kamu okul sistemi çok iyiydi, inanıyorum gelecekte de öyle olacak. Jamaica Lisesi’nde çok iyi bir eğitim gördüğümü düşünüyorum. Ondan önce de P.S. [muhtemelen public school, yani kamu okulu] 26’da. Halen o eski mahalle çocuğundan başka bir şey değilim.
S. Yeni kitabınız Binyılı Sorgulamak başka şeylerin yanında 2000 yılıyla ilgili uzun bir araştırmaydı. Rhonda ile birlikte, saatler değiştiğinde olacaklardan korktuğunuz için gizlice su şişeleri ve yakacak odun depoluyor musunuz? Anlatın bize.
Y. Hayır. Y2K’ye çok dikkat edildi. Pek çok deneme yapıldı. Herhangi bir şey beklemiyorum. Aslında yılbaşında Boston’da bir konserde Haydn’ın “Yaratılış” yapıtını söylüyor olacağım. Provalar için buradan oraya gidip gelmem gerecek. Neyse ki arabayla gideceğim. Kayda değer bir şey olacağına inanmıyorum. Küresel ölçekte kimi endişeler olsa da benim endişeleneceğim şeyler Rusya’nın kuzeyi gibi gerçekten soğuk kimi yerlerde elektrik ve ısınmada aksama olması gibi şeyler.
Bu işle ilgili söylenebilecek en komik şey, binyılın farkında olan insanların, 1000 yılı civarında şimdikinden daha da büyük korku duymuş olması . Vahiy’in kıyamete dair söylediklerinin ortaya çıkmasından korktular. Gerçekten de İsa’nın gökten ineceğine, Şeytan’ın ortaya çıkacağına ve bildiğimiz haliyle dünyanın sonunun geleceğine inandılar. Seküler bir çağda insanların başlıca korkusunu, 30 yıl kadar önceki bazı programcıların dar görüşlülükleri nedeniyle bilgisayarların tarihi yanlış okumasına dayanan teknik bir aksaklığın oluşturuyor olması çok eğlenceli.
Son Güncelleme ( Cuma, 09 Mayıs 2008 20:36 )
Alıntı Kaynağım : http://evrimcalismagrubu.org/soylesiler/41-soeyleiler/50-stephen-jay-gould-ile-soeylei.html
Beycan Mura tarafından yazıldı
Pazartesi, 28 Nisan 2008 19:14
21 Aralık 1999, Claudia Dreifus, Çeviri: Beycan Mura
Stephen Jay Gould
S. Kansas Eğitim Kurulu’nun biyoloji derslerinde evrim öğretimini seçmeli hale getireceğini öğrendiğindiğinizde ilk tepkiniz ne oldu?
Y. Tüm Kansas’lıların bu kararın aptallığı yüzünden utanca boğulacağını ve gelecek yıl oylarıyla bu okul kurulunu görevden uzaklaştıracaklarını düşündüm. Kansas Okul Kurulu’nun kararı düpedüz saçma. Bu “İngilizce öğretmeye devam edeceğiz ama bundan sonra dilbilgisi öğretmek zorunda değilsiniz” demeye benziyor. Ama geçmişteki Yüksek Mahkeme kararlarından dolayı, yaratılışçılar, yapmak istedikleri şeyleri yapamazlar. Yasal olarak savunulabilir bir duruş seçenekleri çok kısıtlı. Yapmış oldukları, muhtemelen yapabilecekleri tek şey
Bunun olmasının tek nedeni artık kimsenin okul kurulu seçimlerinde oy kullanmıyor olması. Bu nedenle kararlı azınlıklar yönetimi ele geçirebiliyorlar. Bu köktenci grubun Kansas’ı ele geçirmesi için üç seçim dönemi gerekti. Yalnızca tek oyluk (altıya dört) bir çoğunlukları var. Kurulun dört üyesi gelecek yılki seçimlerde yenilenecek.
Asıl büyük tehlike, bu yasal manevralarda değil. Tehlike, binlerce –pek çok insan gibi– olması gerekenden daha az cesur olan ve evrimi daha az öğreten binlerce öğretmen. Bunu ölçemezsiniz bile.
S. Yaradılışçılık Amerikaya özgü bir görüngü mü?
Y. Bunun böyle olduğunu görmek zor değil. Batı dünyasının başka bir yerinde böyle bir şey olmuyor.
Avrupalılar bizde niye böyle bir sorun olduğunu anlayamıyor. Avrupalı entellektüellerin Amerikalılar hakkında anlamadığı iki şey olduğunu görüyorum. Birisi Bill ve Monica, ya da bizim kafayı bu konuya takmış olmamız. İkincisi bilimsel, modern bir toplumda da evrim karşıtı bir hareketin nasıl olabildiği.
S. Sosyal bilimlerde, toplumsal sorunların neo-Darwinist açıklamalarına yönelmek gibi yeni bir eğilim var: On dokuzuncu yüzyılın sosyal darwinizminin bir tür mutant dirilişi.
Bu niye şimdi oldu?
Y. Bu dönem muhafazakar bir dönem. “Şimdi içinde bulunduğumuz durum insan doğasının doğal durumunu yansıttığına göre siz ne diye değişim veya eşitlenme istiyorsunuz?” düşüncesini ileri sürmenin muhafazakarlar açısından çok çekici olduğunu düşünüyorum
Günümüzde Darwin’i kötüye kullandığımızı da düşünüyorum, En kötü özelliklerimizle ilgili hayal kırıklıklarımızı hafifletmek için. Demek istediğim, hoşnut olmadığımız saldırganlığımızı ya da cinsiyetçiliğimizin sorumluluğunu “Oh, biz böyle yapılmışız, bunu değiştiremeyiz” diyerek başımızdan atmayı deneyebiliyoruz.
S. Peki neo-Darwinizmin kendi özelliklerinden memnun olan insanlara çekici gelmesine ne diyorsunuz? Örneğin biyolojik “bunun nedeni bir gen” açıklmasının eşcinsel hakları savunucuları arasında giderek popüler olması hakkında.
Y. Ah, evet. Genellikle, yanlış biçimde genetik açıklamaların düşünüldüğü ve tercih edildiği bir çağdayız. Ama bunun iki başlı bir akıl yürütme olduğunu düşünüyorum. Çünkü diyelim yumurtalarınızı bu sepete koydunuz. Ya yanıldığınız ortaya çıkacak olursa? Çeşitliliğimizin savunulabilir bir parçasının savunusunu, varsayımsal biyolojik doğamıza dayandırmak istemezsiniz. Bunun biyoloji ile bir ilgisi olmadığı görüşünü benimsemeyi tercih ederim. Bu etik bir sorundur.
S.Hem bilimsel hem de popüler yayınlar yapan biri olarak, akademik yayının kalitesi hakkındaki görüşünüz nedir?
Y. Neye kıyasla? Akademik yazının her hangi bir dönemde olağanüstü iyi olduğunu düşünmüyorum. Ama bir zamanlar bilim çok daha az uzmanlaşmıştı. Çok teknik terminoloji yoktu. O zamanlar akademisyenlerin çoğu yazma konusunda eğitim almamışlardı. Şimdi bir de giderek büyüyen bir mesleki jargon var ki, sanırım en kötüsü de bu. Bunun da cehaletten çok korkudan kaynaklandığını düşünüyorum. Pek çok genç araştırmacı bu jargona kayıyor çünkü böyle yapmazlarsa hocalarının ya da ilerlemelerine karar verecek olanların onları ciddiye almayacaklarını düşünüyorlar. Hiç kimsenin bu biçimde yazmayı İSTEYECEĞİNE inanamam.
S. Tüm korkuların en büyüğünü gerçekleştirip çok satanlar listesine giren birkaç kitap yazdığınız için –meslektaşlarınızın zaman zaman size garez beslediklerini düşündüğünüz oluyor mu?
Y. Tabi. Genele yönelik yazma konusunda başarılı olan herkes kıskanılır. Göethe 1832’de öldü. Bildiğiniz gibi Göethe bilimde oldukça etkindi. Aslına bakarsanız bitki morfolojisi ve mineroloji konularında çok başarılı bilimsel çalışmalar yaptı. Bir şair olduğu, dolayısıyla bu konuda ciddi olamayacağı düşünesiyle pek çok bilimcinin onu dinlemeyi reddetmesi Göethe’yi derinden etkilemişti. Bu yeni bir görüngü değil.
S. Kolaylıkla mı yazarsınız?
Y. Yazar engeli denen şeyin ne olduğunu bilmem.
S. Yazmak size ne kazandırıyor?
Y. Yazmak, düşünceleri düzene koymak ve her şeyi yapabildiğiniz en eksiksiz ve zarif yolla ifade etmek için en iyi yol. Pek çok bilimci yazmaktan nefret eder. Pek çok bilimci labaratuvarda olmayı ve işi yapmayı sever. Bu iş bittiğinde, yapacaklarını bitirmiş olurlar.
Yazmak bir chore’dır. İşin kendi dışlarına çıkmasını sağlamak için yapmaları gereken bir şeydir. Bunu resentment ile yaparlar. Ama onlar için yazmak, kavramsal olarak, yaratma sürecinin bir parçası değildir. Ben ise sonuçları aldığımda onları yazmak için sabırsızlanırım. Bu sentezdir. Anlamın ve sonuçların araştırılmasıdır.
S. Rhonda Roland Shearer ile evlendiğinizden beri hayatınızın yarısını New York’ta, yarısını ise Cambridge’de geçiriyorsunuz. Bu yeni hayat, ne ölçüde bölünmüş hissetmenize yol açıyor?
Y. En sinir bozucu olan şey, Boston ile New York arsında iyi tren hizmetinin başlamasını beklemek Ama, New York’ta yaşamayı seviyorum, hiç bir zaman burayı terk etmiş olduğumu düşünmüyorum. Fresh Meadows’da büyüdüm ve Jamaica Lisesi’ne gittim.
S. Bronx Fen Lisesi’ne gitmediniz mi?
Y. Çok uzaktı. Otobüse ve metroya binmem gerekiyordu ve oraya gitmek iki saat alıyordu. “Gelecek üç yıl boyunca günde dört saati metroda geçirmeyeceğim” diye düşündüm. Dolayısıyla Jamaica Lisesi’ne gittim. Biliyorsunuz bir zamanlar New York’un kamu okul sistemi çok iyiydi, inanıyorum gelecekte de öyle olacak. Jamaica Lisesi’nde çok iyi bir eğitim gördüğümü düşünüyorum. Ondan önce de P.S. [muhtemelen public school, yani kamu okulu] 26’da. Halen o eski mahalle çocuğundan başka bir şey değilim.
S. Yeni kitabınız Binyılı Sorgulamak başka şeylerin yanında 2000 yılıyla ilgili uzun bir araştırmaydı. Rhonda ile birlikte, saatler değiştiğinde olacaklardan korktuğunuz için gizlice su şişeleri ve yakacak odun depoluyor musunuz? Anlatın bize.
Y. Hayır. Y2K’ye çok dikkat edildi. Pek çok deneme yapıldı. Herhangi bir şey beklemiyorum. Aslında yılbaşında Boston’da bir konserde Haydn’ın “Yaratılış” yapıtını söylüyor olacağım. Provalar için buradan oraya gidip gelmem gerecek. Neyse ki arabayla gideceğim. Kayda değer bir şey olacağına inanmıyorum. Küresel ölçekte kimi endişeler olsa da benim endişeleneceğim şeyler Rusya’nın kuzeyi gibi gerçekten soğuk kimi yerlerde elektrik ve ısınmada aksama olması gibi şeyler.
Bu işle ilgili söylenebilecek en komik şey, binyılın farkında olan insanların, 1000 yılı civarında şimdikinden daha da büyük korku duymuş olması . Vahiy’in kıyamete dair söylediklerinin ortaya çıkmasından korktular. Gerçekten de İsa’nın gökten ineceğine, Şeytan’ın ortaya çıkacağına ve bildiğimiz haliyle dünyanın sonunun geleceğine inandılar. Seküler bir çağda insanların başlıca korkusunu, 30 yıl kadar önceki bazı programcıların dar görüşlülükleri nedeniyle bilgisayarların tarihi yanlış okumasına dayanan teknik bir aksaklığın oluşturuyor olması çok eğlenceli.
Son Güncelleme ( Cuma, 09 Mayıs 2008 20:36 )
Alıntı Kaynağım : http://evrimcalismagrubu.org/soylesiler/41-soeyleiler/50-stephen-jay-gould-ile-soeylei.html
Genel Biyoloji
-
Protista Alemi ve Genel Özellikleri
-
Hücrelerdeki farklı ve benzer yapılar
-
Ses Nedir ? Ses Nasıl Oluşur?
-
Kültürü Yapılan Fitoplankton Türleri Nelerdir?
-
Apoptoz: Programlı Hücre Ölümü Nedir?
-
Ribozom ve Protein Sentezi
-
Mikrotübüller ve İplikçikler
-
Hücre Zarları
-
Lipid Çift-Katmanın Keşfi
-
Biyoreaktör
-
Telomerler ve İnsan Telomerinin Kristalik Yapısı
-
Hücre Biyolojisinin Tarihsel Gelişimi
-
Hücre biyolojisi nedir ?
-
Biyolojik Çeşitlilik Nedir ?
-
Sinir Sistemi Yapısında Bulunan Hücre Tipleri ve Özellikleri Nelerdir?