SAFRA KESESİNİN HİSTOLOJİK YAPISI
Safra kesesi kendisinin sistik duktusu ile bağlandığı ana hepatik duktusun kör, armut şeklinde bir divertikülümüdür. Bazen, Luşka duktusları olarak adalandırılan embriyonik safra duktus kalıntıları da bağ dokusunda görülmektedir. Bunlar karaciğerin safra duktusuna açılır. Bu embriyonik kalıntılar bu organın lümeni ile ilişki kurmazlar. Safra kesesi yaklaşık 8 cm uzunlukta ve 4 cm çapındadır, oldukça fazla genişleyebilme özelliğine sahiptir. Duvarı 3 tabakadan meydana gelmiştir:
1- Müköz Membran: Safra kesesi boş iken mukoza pek çok katlantılara sahiptir, dolayısı ile kesitte lümen düzensiz şekildedir; çoğunlukla basit bir bez görünümündedir. Bütün epitelyal hücreler birbirlerine benzeyen uzun prizmatik hücrelerdir ve çekirdekleri bazalde yerleşmiştir. Elektron mikroskopide apikal sınırın ince mikrovilluslara sahip olduğu izlenir. Lümene yakın lateral yüzeylerinde zonula okludens tipi bağlantılar görülür ve bazal yüzeyi katlantılar gösterir. Hücreler ince bir bazal lamina ve içerisinde çok sayıda küçük kan damarları bulunan retiküler bağ dokusundan oluşmuş bir lamina propria ile desteklenmiştir. Lamina propriada ayrıca çok miktarda lenfosit ve plazma hücreleri de bulunmaktadır. Safra kesesinin boyun kısmında birkaç müköz bez ile birlikte küçük lenf nodülleri ender olarak görülür. Epitelin anormal katlantıları olan Rokitansky-Aschoff sinusları bez değildirler ve perimüsküler bağ dokusu tabakasına kadar uzanabilirler. Bu yapıların, epitelyal hücrelerin hiperplazisi ve muskularis eksternaya doğru herniasyonu sonucu geliştiği düşünülmektedir. Safra taşlarının formasyonu için risk oluşturan bu sinüslerde bakteriler birikip kronik enflamasyona neden olabilirler.
2- Muskularis: Safra kesesinde submukoza yoktur ve mukozanın dışında bir düz kas tabakası bulunur. Kalınlığı ve lif demetlerinin dizilimi düzensizdir. Her hangi bir kesitte düz kas her hangi bir düzeyde kesilebilir. Muskularisi, gözeneklere sahip bir ağ şeklinde örülmüş düz kas demetlerinden oluşmuştur. Lif demetleri arasında kollajen, retiküler lifler ve bir miktar elastik lif bulunur.
3- Adventisya veya Seroza: Safra kesesi karaciğerin inferior yüzeyinde yer alır ve dens fibröz bağ dokusundan meydana gelmiş olan dış tabakası bazı bölgelerde Glisson kapsülünün bağ dokusu tabakası ile devam eder. Diğer bölgelerde adventisya periton ile örtülüdür.
Safra kesesi boyun kısmı sistik duktus olarak devam eder, burada müköz membran spiral katlantılara sahiptir, bu katlantılar düz kastan oluşan bir öz içerir. Bu oluşuma Heister’in spiral kapakçığı adı verilir ve basınç değişikliklerini takiben safra kesesi kapasitesinde görülebilecek ani değişiklikleri önlediğine inanılmaktadır. Safra kesisinin kendisi, karaciğer tarafından devamlı olarak salgılanan fakat barsaklara aralıklı olarak gönderilen safranın depolandığı bir organdır. Safranın ince barsaklara gönderilmesi kolesistokinin tarafından stimüle edilen kontraksiyonu takiben gerçekleşir. Kolesistokinin duodenumda peptid ve yağ asitlerinin bulunmasına cevap olarak salınır. Bu hormon, safra kesesinin kas tabakasının kontraksiyonu ile birlikte refleksi başlatır, Boyden ve Oddi sfinkterleri gevşer.
Safra kesesi içerisindeki safra, sıvı içeriğinin epitel tarafından absorbe edilmesi sonucu konsantre hale geçer. Safranın yaklaşık 5-10 kat konsantre hale gelmesi su ve elektrolitlerin absorbsiyonu ile sağlanır. Bu absorbsiyon mekanizması, ince barsak epitelindeki mekanizmaya benzer. Safra kesesinin epitelyal hücreleri, Na+, Cl- ve HCO3-‘ü sitoplazmadan hücrelerarası kompartmana aktif olarak taşımaktadır. ATPaz, bu epitelyal hücrelerin lateral plazma membranlarında bulunmaktadır. Safra kesesinin epitelyal hücreleri aynı zamanda iki tip aquaporin adı verilen su kanallarını da (AQP1 ve AQP8) eksprese etmektedirler. Bu integral membran proteinleri, suyun hızlı pasif geçişini kolaylaştırmaktadırlar. Bu su kanallarının hem apikal hem de bazolateral plazma membranlarında bulunmaları, safra kesesi epitelyal hücrelerinin hem su absorbsiyonu hem de sekresyonunda gerekli olabileceğini düşündürmektedir.
Na+, Cl- ve HCO3-‘ün hücrelerarası kompartmana aktif geçişi ile bu bölgedeki elektrolit konsantrasyonu artmaktadır. Bu konsantrasyon artışı, hücrelerarası boşluk ve hücre sitoplazması ve de hücrelerarası boşluk ve lümen arasında bir ozmotik gradient oluşturur ve su, lümen ve sitoplazmadan hücrelerarası boşluğa taşınır. Bu boşluktaki elektrolit ve su artışı da bir hidrostatik basınç oluşturarak subepitelyal bağ doku olan lamina propriaya sıvı geçişine neden olur. Sıvı, hızla lamina propriadaki fenestralı kapillerlere ve epitele yakın yerleşimli venüllere girer. Sonuçta, safranın son modifikasyonu, Na+, Cl- ve HCO3-‘ün aktif transportu ve suyun aquaporin-aracılı pasif transportun sonucudur.
Histoloji
-
Endosülfan ve okratoksin-A’nın birlikte sıçanlarda toksisitesi: histopatolojik değişiklikleri
-
Histoloji Pdf Ders Notları
-
DEKALSİFİYE EDİLMEMİŞ KESİTLERİN HAZIRLANIŞI
-
DEKALSİFİKASYONU TEST ETMEK
-
KELATLAMA AJANLARI
-
ELEKTROLİTİK DEKALSİFİKASYON
-
ASİT DEKALSİFİKASYON SIVILARI
-
Histopatoloji nedir ?
-
KEMİK DOKUSU VE DEKALSİFİKASYON
-
MSS’DE DEJENERE MİYELİNİN GÖSTERİMİ
-
MARKSCHE’DEN BOYASI (Spielmayer, Benda)
-
MSS‘DE MİYELİNİN GÖSTERİMİ
-
KARIŞIK OLAN TEKNİK
-
BİELSCHOWSKY TEKNİĞİ
-
GÜMÜŞ ÇÖKTÜRME YÖNTEMLERİ