Ne Olacak Bu Sığla’ların Hali
Sığla diğer adıyla Günlük ağaçlarını bilmeyen yoktur. Özellikle yolu Marmaris, Köyceğiz, Dalyan, Fethiye’ye kadar uzanan coğrafyaya düşenlerin karşısına çıkan muhteşem yeşilliklerin nedeni Sığla ağaçlarıdır.
Doğal Sığla ormanlarının büyük çoğunluğu ülkemizde sadece bu bölgede görülür. Yeşilin en güzel tonlarını sergileyen Sığla ağaçlarının içine girildiğinde, huzur ve mutluluk duyar insan.
Anadolu Sığla Ağacı (Liquidambar orientialis L.) Köyceğiz, Dalyan, Dalaman, Marmaris ve Fethiye bölgeleri doğal yayılış alanlarıdır.
Kuzeyde görüldüğü en son nokta, Latmos (Beşparmak) Dağları’nın güneydoğusunda bulunan Kandak Çayı vadisindedir. Bir kısmı da Mitolojik efsanelere konu olan Çine Çayı’nın içindeki olağanüstü bir görselliği olan vadinin içindeydi. Ancak Çine Barajıyla birlikte Sığla ağaçlarının büyük bir bölümü sular altında kaldı. Yine de suyun çıkamadığı yükseltilerde küçük grupların hala o yeşilliklerini sergiledikleri görülmekte, bir kısmı da barajı besleyen Gürlen çayının içindedir. Aydın’ın Narlıdere Kanyonu içinde de 20 mt.ye ulaşan boylarıyla tespit ederek, koruma altına alınması için TVKK’na müracaat etmiştik. Geçtiğimiz günlerde Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından koruma altına alındığı bildirildi. Doğal olarak yetişen sığlaların bir bölümü de Kuşadası Davutlar’dan Fındıklıkale’ye çıkılan dere yataklarında görülmektedir.
İyi bir antiseptik ve parazit öldürücü olan Sığla yağı, uyuz ve mantar gibi cilt hastalıklarında, mide yaralarının iyileştirilmesinde, vücutta meydana gelen yaralara sürülerek tedavi amacıyla ve parfümeride kullanıldığı bilinmektedir. Koyu gölgesi ve etrafa yaydığı koku nedeniyle Sığla ağaçlarının olduğu yere girenlerde bir rahatlama, huzur ve mutluluğun geldiği bilinmektedir.
Muhtemelen bu düşünceyle, yaklaşık 25 yıl önce Kuşadası sahil sitelerinden olan Yakamoz ve Tuna sitelerinin arasında kalan sokağın her iki yanına Sığla ağaçları dikilmiş. Sokakta mükemmel bir peyzaj oluşturdukları, harika renkleri ve kokularıyla burada yaşayan insanlara mutluluk verdiği, özellikle yaz aylarında güneşin kavurucu etkisinden bu ağaçlar sayesinde rahat ettikleri, araçlarını güneşten koruduğu sokak sakinleri tarafından belirtilmektedir.
Ancak ağaçların etrafında oturanlarda büyük sıkıntılar başlamış. Ağaçlar büyüdükçe kökleri yayılmış. Önce kaldırımları yerinden sökmüş, üzerinde yürünmez hale getirmiş. Sonra da evlerin bahçelerine ve temellerine doğru yayılım göstermiş. Klozetlerinden ağaçların kök filizlerinin çıktığını iddia edenler bile var. Bahçede çiçek için kazdıkları her yerden ağaçların köklerinin çıktığını söylüyorlar. Şu anda evlerin bahçelerinde yeni bir uygulama başlatmışlar. 80 cm. derinliğinde kanallar açılıp, içine beton dökülerek köklerin evlere ulaşmasını engellemek istiyorlar. Tabi yapılan bazı yanlış uygulamaların ağaçların bir kısmına zarar vererek kuruttuğu da görülüyor.
Ağaçların bu tür alana dikilmesinden şu ana kadar yapılan uygulamalara kadar olan işlemler bilimsellikten oldukça uzaktır. Aslında özellikle kıyı kentlerin birçoğunda bu sorunlar ne yazık ki görülmektedir. Çoğu zaman zevke göre, istenilen yere, beğenilen ağaç ve bitkilerin dikildiği gözlenmektedir. Sığla ağaçlarında görüldüğü gibi, uzun vade de karşılaşılacak sorunlar düşünülmeden, gerekli bilimsel yardım alınmadan yapılan uygulamalarda büyük sıkıntıların çıktığı görülmektedir. Fidanken büyük mutlulukla dikilen ağaçların büyüyüp, serpildiğinde özellikle deniz manzarasını kapatması nedeniyle kesilmeye ve kurutulmaya çalışılması, kıyı kentlerinde yaşanan en önemli sorunlardan biridir.
Yerel Yönetimlerin Park Bahçe Müdürlüklerinde uzman peyzaj mimarları görev yapmakta, ADÜ Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı gibi bu konularda bilimsel ve teknik yardım alınabilecek önemli kurumlar bulunmaktadır. Her site ve her birey evlerinin ve sitelerinin peyzajları konusunda, ileride bu tür sorunlarla karşılaşmamak için mutlaka uzman görüşü ve yardımı almalıdır. Böyle yapılırsa hem yetişmiş ağaçlar korunabilecek, hem de olası zararlar engellenebilecektir.
Kuşadası’ndan her meslek grubunun, kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden oluşan 100 kişilik bir grupla, Antalya Grida Otel’in ev sahipliğinde, o zamanki adıyla ADÜ Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu’nun koordinatörlüğünde 2005 yılında “Kuşadası 2023 Vizyon Çalıştayı” yapılmıştı.
Çalıştayın sonuç bildirgesindeki 6 maddeden biri şöyleydi “Koruma-kullanma dengesi gözeterek, çevre düzeni plan ve kurallarının etkin uygulandığı; ekosistemlere duyarlı; atık yönetimini gerçekleştiren; her türlü kirlenmeyi önleyen; ilgili birimlerle eşgüdümlü çalışan; estetik yaklaşımlarla, çevreye duyarlı ekonomik faaliyetleri ön plana çıkaran; yenilenebilir enerji kaynaklarına önem veren, sürdürülebilir bir çevre anlayışı.”
Kamu kurumları, Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve kentte yaşayan her birey, Kuşadası’nın geleceğiyle ilgili çok önemli olan bu maddenin sorumluluğunu unutmamalıdır.
Bilim danışmalarımız ADÜ Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Bülent DENİZ ve Doç. Dr. Tendü Hilal GÖKTUĞ’a, Sığla ağaçlarıyla ilgili konuyu danıştık. Konuyu şöyle açıkladılar. “ Anadolu Sığla ağacı (Liqudambar orientalis L.) Batı Anadolu’ya özgü endemik bir ağaç türüdür. Doğal yetişme ortamı özelliklerine bakıldığında, bu bitki türünün özellikle taban suyunun yüksekte olduğu ya da dere yatakları, akarsu kenarları gibi suyun bol bulunduğu doğal drenaj sistemlerinde doğal yayılış gösterdiği görülür. Konik formu, düzgün ve yukarıdan dallanması, canlı yeşil yaprakları ve sık yaprak dokusu ile ve doğal bitki türlerimizden birisi olması nedeniyle de özellikle bölgemizde kent ağaçlandırması için tavsiye edilebilecek türlerdendir. Ancak bu ağaç türünün dikiminde yer seçimine dikkat edilmelidir.
Yazıda bahsi geçtiği üzere taban suyunun yüksek olduğu ve fazlaca sulanan alanlarda bitki yüzeysel kök geliştirmekte, nem ve suyun olduğu alanlarda yüzey döşeme elamanlarına yakın dikilmesi durumunda geliştirdiği güçlü kökleriyle bu yapılara zarar vermekte ve döşemeleri kaldırabilmektedir. Ancak yüzey suyu problemi bulunmayan yerlerde, özellikle yüzey kaplama malzemelerinden belli uzaklıklarda dikilmesi ile sığla ağaçlarının çevreleriyle uyumlu ve son derece sağlıklı bir gelişim gösterdiği izlenmektedir. Bitkilerin bilinçsizce ve yanlış şekilde kullanılması birçok şekilde karşımıza çıkan ciddi bir sorundur. Hele ki bu uygulamalar kamusal alanlarda yapılıyorsa birçok kentlinin günlük hayatını ve hatta özel mülk ve bahçelerini olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir.
Bir ağaç türü tercih ederken çok çabuk yetişmesi, bol yapraklanması ve etkili gölge sağlaması en çok istenen özelliklerdendir. Yine sığla ağacı örneğinde olduğu gibi dut çınar ve demir ağacı benzeri türler ilk bakışta iyi birer tercih gibi görünürken, bu ağaçlar hızla büyürken agresif kök gelişimleriyle yapılara ciddi zararlar verebilmektedir. Kişilerin küçük ev bahçelerinde bu ağaç türlerini tercih etmeleri, bu bitkilerin zamanla hava hareketlerini ve manzarayı perdelemeleri sonucu komşular arasında ihtilaf sebebi olmaktadır.
Belediyelerin kentsel ölçekte yapacağı bu tür yanlış seçimlerin ise bedelleri çok daha ağır olabilmekte, çevrede yaşanan ciddi zararlanmalar ile bu uygulamaların sonu toplumun “kesilsin” ve “kesilmesin” diye ayrışan iki tarafın birbirine girdiği ağaç kesimleri ile son bulmaktadır.
Sığla ağaçları son derece değerli ve ender güzellikte ağaçlardandır. Bunları canlı bir varlık olduğu ve hele ki o büyüklüğe ulaşmaları için geçen yıllar da düşünülürse, bunların paha biçilmez değerde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu tür ağaçlar eğer yanlış yerlere dikilmiş ve çevrelerine ciddi zararlar veriyorsa, yapılacak en doğru şey doğru mevsimde ve transplantasyon tekniklerine uygun şekilde bu ağaçların varlıklarını devam ettirebilecekleri doğru alanlara nakledilmesi olacaktır.”
Kuşadası’nın anıt ağaçlarını çalıştığımız bilim danışmanımız Prof. Dr. Hüseyin Cahit ŞAT “Anadolu Sığla Ağacı (Liquidambar orientialis L.), ekolojik istekleri ve yetişme ortamı koşullarının gereği olarak daha çok dere yatakları, nemli ve ıslak toprakları tercih eden bir orman ağacıdır.
Buradaki siteye yapay olarak getirilen bu türler, doğal yaşam koşullarına elverişli bir yer olmadığı için kendi yaşamını sürdürmek, beslenebilmesi için doğasına uygun olarak kökleriyle ıslak ve nemli alanlara doğru uzanmaktadır. Ayrıca yol kenarlarına dikildiğinde, ağacın kök boğumlarının bulunduğu yerlerde yani mutlak koruma alanında, geniş olarak açık toprak alanlarının bırakılması daha doğru olacaktır.
Bu uygulama yapılmadığı zaman, bu siteler arasında görüldüğü gibi, artım ve büyüme sonucunda ağacın kökleri ve gövdesi tazyik yaparak taşları parçalamaktadır.
Burada en azından ağacı biraz rahatlatmak için, etrafındaki taşların sökülerek toprağın açılması gerekir. Ağaçlar doğada bir canlı varlık olarak yaşamların kötü şartlarda bile sürdürmek istemektedir.” Dedi.
Makale kaynağı: Bahattin sürücü ( Facebook)
Ekoloji Haberleri
-
Hindistan kaplanları iklim ve insan baskısı arttıkça yükseklere tırmanıyor
-
2100 yılı için sığ kıyı ekosistemlerinin kaderini tahmin etmek
-
Ülkeler mercanlara yardım için 12 milyar dolar toplama sözü verdi
-
Dünyadaki biyolojik çeşitliliğin üçte ikisi toprakta yaşıyor
-
Derin denizlerin eşsiz güzellikleri "Mercan Resifleri"
-
Canlıların korunma statüleri,
-
Çevreye Etkin Bir Yaklaşım: Kişisel Karbon Ayak İzi Hesaplama ve Azaltma Stratejileri
-
Deterjanların Çevre Üzerindeki Etkileri ve Sürdürülebilir Yaklaşımlar
-
İnsan Türlerinin Melezleşmesi, İklimle Yakından İlişkiliydi
-
Yağmur yağacağını koklayabiliyor musun?
-
İklim değişikliği çocuk sağlığını riske atıyor
-
Kaplumbağa Fosili, 150 Milyon Yıl Önceki Habitatı Aydınlatıyor
-
El Nino geri döndü! Ne kadar kötü olacak?
-
Okyanuslar iklim değişikliği nedeniyle daha yeşil hale geliyor
-
İklim Değiştikçe İnsanlar Farklı Habitatlara Uyum Sağladı