Kök Hücre Araştırmaları ve Bioetik
Ahlak, Etik, Biyoetik: Temel Kavramlar Prof. Dr. Yeşim IŞIL ÜLMAN
Ahlak, Etik, Biyoetik: Temel Kavramlar Etik kelimesi kullanıldığında, genellikle,ilk akla gelen sözcük ahlaktır. Ahlak ile etik kavramları, bazen birbiri yerine kullanılır, bu tamamen yanlış olmamakla ve bazı durumlarda anlaşılır olmakla birlikte, etik ve ahlak birebir aynı kavramlar değildir. Ahlak, belirli bir dönemde belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davranış kurallarının, yasalarının, ilkelerinin toplamıdır(1). Etik, insanın ahlaki yönünün düşünsel, felsefi analizidir. Etik, ahlaki davranışın yapısını, ahlaki deneyimlerin niteliğini, ahlakın hem evrensel özelliğini, hem detoplumdan topluma farklılıklar gösteren ve zaman içinde değişen özelliklerini inceler. Etik, ahlak konusunda, geçmiş, şu an ve geleceğe ilişkin karar ve eylemlerin dikkatli ve sistematik bir biçimde düşünülmesi ve çözümlenmesi ile uğraşır. Ahlak insanların karar ve eylemlerinin değersel boyutudur. Ahlakın dili ‘haklar’, ‘sorumluluklar’ ve ‘erdemler’ gibi isimler ve ‘iyi’ ve ‘kötü’, ‘doğru’ ve ‘yanlış’, ‘adil’ ve ‘adil olmayan’ gibi sıfatlar içerir. Bu tanımlamalara göre etik birincil olarak bilmekle ilgiliyken, ahlak yapmakla ilgilidir. Aradaki ilişki, etiğin, insanların belli bir yönde karar vermesi veya eylemesi için akla yatkın bir ölçüt sağlamaya çalışmasıyla kurulur(2). Tıp etiği, etiğin, tıbbi uygulamada karşılaşılan değer sorunlarını, değer çatışmalarını, ikilemleri inceleyerek, çözümlemeye çalışan uğraş alanıdır.
Biyoetik ise, etiğin yüzyıllardır gelişen birikimine yaslanmakla birlikte, son otuz yılda yaşam ve sağlık bilimlerinde hızla gelişmeleri, değer boyutuyla dengelemek üzere geliştirilen kapsayıcı bir disiplindir. Tüm canlılar, yani, insanlar, hayvanlar ve geniş anlamda çevre, biyosfer kapsamında ortaya çıkan değer sorunlarının, ikilemlerin çözümlemesiyle uğraşan, etiğin uygulamalı alanıdır(3). Klinik uygulamada değer çatışmaları ve ikilemlerin çözümünün yanı sıra, tıpta, biyomedikal araştırmalarda, yaşam bilimleri teknolojilerinde, ahlaki, yasal, siyasi ve sosyal meseleler biyoetiğin ilgi alanlarındandır. Biyoetiğin başlıca üç çalışma alanı vardır.
İlki, bilim insanlarının mesleki yükümlülükleri ve sorumlulukları gibi mesleki değerleri, kuramsal ve uygulamalı olarak inceleyen akademik biyoetiktir. Biyomedikal bağlamda değerli, iyi, doğru nedir, sorularının yanıtını arar ve bu kaygıları sistematik biçimde irdeleyen disiplindir. İkinci olarak, kamu politikaları ve hukuk ile biyoetiğin ilişkisini ele alır; klinik uygulamaların ve tıbbi araştırmaların yasal olarak düzenlenmesinde, yerel ve uluslararası düzlemde hukuki ve bağlayıcı sözleşme, bildirge, kodlar ve yapıların işleyişini inceler. Biyoetiğin üçüncü çalışma alanı,klinik etiktir; hasta bakımını geliştirmek, hastaya daha iyi hizmet vermek amacıyla, biyoetiğin klinik uygulamalarla ilişkisine odaklanır. Aslında bu üç temel alan birbiriyle ilişkili ve bağlantılıdır. Klinik biyoetik, biyoetikçilerle klinisyenlerin birlikte çalıştıkları, çok disiplinli bir uğraş dalıdır(4).
Yenileyici (Rejeneratif) Tıp
Tıpta yeni gelişmekte olan teknolojiler, biyoetiğin, anılan üç yönüyle birden, ilgilendiği konulardan biridir. Yeni gelişen teknolojilerinden biri olan rejeneratif (yenileyici) tıp, son yıllarda, gerek bilimsel uygulamaların niteliği gerek araştırma fonlarının tahsisi gerek bu bağlamdaki politik tartışmalar gereksebasında bolca rastlanan “mucize” tedavi haberleri ile hem bilim çevrelerinin hem de kamuoyunun ilgisini çeken konulardan olmuştur.
Yenileyici (Rejeneratif) tıp, konjenital anomaliler, hastalıklar, travmalar ve yaşlanmadan ötürü hasar görmüş hücre, doku veya organların, fonksiyonlarını yeniden kazanmak üzere, tıbben, onarma, yerine koyma, yenileme, yeniden oluşturma, yeniden üretmeye odaklanan, disiplinler arası bir araştırma ve klinik uygulama alanıdır. Artık gelenekselleşmiş organ nakli teknolojilerinin ötesinde; çözünebilir moleküller, gen tedavisi, kök hücre nakli, doku mühendisliği, hücre ve doku tiplerinin yeniden programlanması gibi tekniklerden yararlanır. Organ nakli tedavilerinden farklı olarak, bir başka bedenden, doku ve organ aktarılması yerine, insanın bedensel potansiyelini harekete geçirerek, in vivo(canlı bedende) dokunun yenilenerek onarılmasını sağladığı için, organ nakli tedavilerinin de ötesine geçmiştir. Genetik, moleküler biyoloji, malzeme bilimi, kök hücre biyolojisi, gelişimsel biyoloji ve doku mühendisliği yenileyici tıbba katkıda bulunurlar. Doku mühendisliğinde araştırmacılar, hücreleri, yapı iskelesi (scaffold) malzemesiyle, çözünebilir molekülleri büyütme ve geliştirmeye yönlendirerek, yeni doku ve organlar üretmeye çalışırlar(5). Bu yeni tıp teknolojilerinin, dünyada, diyabet, otoimmün hastalıkları, kardiyovasküler hastalıklar, kanser, nörodejeneratif hastalıklar gibi pek çok hastalık grubunu tedavi etme potansiyeli taşıdığı öngörülmektedir.
Aydınlatılmış Onam, Muhtemel Yarar ve Zararın Değerlendirilmesi
Bu araştırmaların yürütülmesinde insana zarar vermemek, yararını sağlamak,insanın onuruna bedensel ve manevi bütünlüğüne saygı duymak, hastayı aydınlatmak, bilgilendirmek, iznini almak, mahremiyetini koruyarak, mesleki gizliliğe, hasta mahremiyetine uymak, eşitlik ve hakkaniyetle davranmak, ayrımcılık damgalama yapmamak, insan sağlığını, yararını öncelemek, mesleki dayanışmaya önem vermek gibi biyoetik değerleri korumak gerekir.
Yenileyici tıp / kök hücre tedavilerinde, her derde deva mucizevi tedavi biçiminde tanıtılarak, bilimsel olarak yapılabilecek olanın ötesinde aldatıcı ümitlerle insanın yanıltılmaması önemlidir. Bunun için öncelikle, yapılacak araştırmanın ya da uygulanacak tedavinin bilimsel dayanağı ve geçerliği sağlam ve kuvvetli olmalıdır. Zira bu tedaviler genellikle, henüz, araştırma safhasında yenilikçi tedavilerdir, önceden tahmin edilerek, kestirilemeyecek neticelere yol açabilirler. Araştırmaya başlanarak, hastada uygulanmadan önce, araştırmanın bilimsel geçerliği, güvenilirliği çok iyi tasarlanmalı ve gerekçelendirilebilmelidir. Öncelikle ister bilimsel ilerlemelere katkıda bulunmak isteyen sağlıklı katılımcı isterse bu uygulama ya da tedaviden yarar görmeyi uman hasta olsun, araştırmada /tedavide yer almak isteyen kişinin hiç bir baskı ya da etki altında kalmadan, katılımını gönüllü olarak o araştırmaya katılmasışarttır. Gönüllü katılımcının, bilimsel olarak doğru, yerinde ve kapsamlı olarak, işlem hakkında tam olarak dürüstlükle aydınlatılması; tedavinin olası yarar ve riskleri konusunda tam olarak bilgilendirilmesi; izni, onayı olmadan araştırma ve tedavinin başlatılmamasının gerekir. O araştırmada muhtemel zararların, risklerin, beklenen yarardan daha fazla olduğu durumlarda, yarar zarar değerlendirmesi yapılarak, riski yüksek olduğu öngörülen araştırmadan dikkatle geri durulması önemlidir. Aydınlatma ve bilgilendirme sürecinde katılımcıya, onam vermiş olmakla birlikte araştırmanın herhangi bir safhasında onamını geri çekebileceğini de önceden bildirmek önemlidir. Burada gözetilen biyoetik ilke, insan sağlığı ve yararının, esenliğinin öncelenmesidir.
Hastanın Karar Verme Yeterliği
Kök hücre ve tüm yenileyici tıp araştırmalarında, beyni hedefleyen tedavilerde hastanın bilişsel fonksiyonlarının olumsuz yönde etkilenmiş olabileceği, bu tedavilerden yarar görmeyi uman hastaların aynı zamanda nörodejeneratif hastalıklardan muztarib olabilecekleri, bu durumun ise hastanın karar verme yeterliğini etkileyebileceği(6) unutulmamalıdır. Karmaşık tedavi süreçlerini ya da uygulamalarını hastanın anlayacağı basitlikle ve netlikle anlatmak zor olabilir. Bununla birlikte klinisyenler tam dürüstlükle ve açıklıkla yapılacak işlemleri, uygulamaları veya tedavi biçimini hastaya anlatmak ve anladığından emin olmak, bunu hasta ile kurulan iletişimde sınamak sorumluluğunu taşırlar. Hasta üzerinde bu tür tedavilerin mucizevi etkileri olduğu yanılsamasını yaratmamak ta bu sorumluluğun parçasıdır.
Kök Hücre
Kök hücreler, embriyolardan, ekstra-embriyonik yapılardan (göbek kordonu, plasenta, amniyon sıvısı) ve erişkin dokulardan elde edilmekte; elde edildikleri kaynağa bağlı olarak farklılaşma kapasiteleri ve etkinlikleri değişebilmektedir.
Embriyonik kök hücrelerin kaynağı, in vitro fertilizasyon (IVF) kliniklerinde döllenmiş ve araştırma amaçlı olarak bağışlanmış embriyolardır. Fetal kök hücreler, göbek kordon kanından ve gebeliğin istemli ya da istemsiz olarak sonlanması sonucu fetal dokudan elde edilmektedir. Birçok erişkin dokuda var olan erişkin kök hücreleri ise, genellikle bulundukları dokunun onarımını ve sürekliliğini sağlama işlevi görmektedir(7).
Kemik iliği, yağ, kas veya sinir dokusu gibi farklılaşmaya uğramış dokuda bulunan erişkin kök hücreler, multipotent özelliktedir. Yani birden çok hücre tipine dönüşebilirler, ancak vücutta bulunan her hücreye dönüşemezler. Mesela kemik iliği hücreleri alyuvarlara (eritrositlere)ya da akyuvarların (lökositlerin) farklı tiplerine dönüşebilirler. Öte yandan, kordon kanı ve plasentada bulunan kök hücreler, pluripotent hücrelerdir, yani vücutta bulunan her türlü hücreye dönüşebilirler. 4-5 günlük embriyonun iç hücre kitlesinden elde edilen kök hücreler ise totipotenttir, yani vücutta herhangi bir doku tipinioluşturabilirler veya ayrı bir birey haline gelecek şekilde gelişebilirler(8).
Ancak insan embriyosundan kök hücre alınması ahlaken tartışmalı bir durumdur, çünkü embriyodan kök hücre elde edilebilmesi, embriyonun yıkılması, yok edilmesi anlamına gelir(9). Kök hücre araştırmalarında, kısırlık (infertilite) tedavisinde, suni döllenme işlemleri sonrasında artan, geride kalarak araştırma için bağışlanan embriyolardan, yararlanılmaktadır. Burada ahlaken tartışmalı olan durum, embriyonun, insan kaynaklı bir ürün olduğu ve canlılık potansiyeli taşıdığı için etik açıdan ona saygıyla yaklaşılması gereğidir. Bir başka deyişle, salt üzerinde araştırma yapmak üzere embriyonun çoğaltılması, insan kaynaklı bir biyolojik ürüne onu araç sallaştıran biçimde muamele edilmesi anlamına gelir ve etik açıdan savunulamaz olan bu durumdur. Embriyoların kök hücre tedavisi ve araştırmalarında bu şekilde kullanılmasının etik yönüyle haklı çıkarılabilmesi için, uygun aydınlatma ve bilgilendirme süreçlerinden sonra izin alınarak, bağışlanmış embriyonun, tıbbi tedavi amaçlın olarak, insan sağlığı, yararı için kullanılması ölçütleri geçerlidir.
Embriyonun Ahlaki Statüsü
Kök hücre araştırmaları etik yönü incelenirken, en hassas noktalardan biri, embriyonun ahlaki statüsü, kimliği, kişiliği meselesidir. Oysa, prenatal dönemde embriyonun konumu, neliği, kimliği, bir insan bireyi ile eşit kimlikte kabul edilip edilemeyeceği, edilecekse bunu hangi gelişim aşamasında olacağı tartışmalı bir konudur. Bu soruya verilen tek bir cevap yoktur. Aksine farklı görüş ve yaklaşımlar ileri sürülmüştür. Bir kesim, döllenme anından itibaren embriyonun yaşayan bir birey gibi kişilik haklarını kazandığını,ona bir kişi imiş gibi muamele edilmesi gerektiğini savunur. Bu sava göre henüz birkaç hücreden ibaret bir embriyonun, erişkin birey ile aynı haklara sahip olduğu ileri sürülür. Bu fikrin, karşı ucundaki görüş ise doğum anına kadar fetüsün birey kabul edilemeyeceğini savunur.
Hatta yeni doğanın bile, çevresinin tümüyle farkında olan, kendi hakkında özgür iradesiyle bilinçli olarak karar verebilen, tümüyle özerk bir birey olarak kabul edilemeyeceğini de önesürer. Bu iki uçtaki fikrin arasında çeşitli farklı görüşler yer alır(10). Fetüsün kadın rahmi dışında varlığını sürdürebilecek gelişim evresine (viability) ulaşıp ulaşmamış olmasını kriter alan görüşler de vardır. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi “Roe Wade’e Karşı” davasında, fetüsün anne rahmi dışında canlılığını sürdürmeyi başaracağı gelişim aşamasını, birey haklarının oluşması için belirleyici bir sınır kabul etmiştir. Bu da genellikle fetüste belli fiziki gelişim işaretlerinin görüldüğü, gebeliğin 24-28. haftasına denk gelir, fetüsün anneden bağımsız olarak dış ortamda yaşamayı başarabildiğini öngörmektedir. Ancak bu evrede bile fetüsün tıp teknolojisinin desteğine, ileri yoğun bakım koşullarına ihtiyacı vardır. Bazı yazarlar, embriyo üzerinde primitif çizgilerin (primitive streaks) oluştuğu, döllenmeden sonraki 14 -15. günde insan bireyi kabul edilebileceğini ileri sürerken, bazıları da insana özgü ayırıcı fiziksel özelliklerin gebeliğin sekizinci haftasında ortaya çıktığını savunurlar. Görüldüğü gibi prenatal yaşamda embriyonun manevi kişiliğine ve konumuna dair fikir birliğine varılamamıştır(11) .Bununla birlikte embriyo ve fetüsü taşıyan kadının kendi kişilik hakları, kendi bedeni üzerinde karar verme ve geleceğini belirleme hakkı, tıp etiği açısından insan onuru ve insan hakları bağlamında önemli ve önde gelen bir değerdir.
Kök Hücre Araştırmaları Bağlamında Embriyonun Ahlaki Statüs
İnsan embriyosu, kök hücre değildir. İkisi, aynı, özdeş değildir. Ancak, kök hücre elde etmek üzere embriyodan yararlanılabilir. Embriyodankök hücre,ilk kez,1998 yılında, Wisconsin Üniversitesi’nde biyolog Jamie Thomson liderliğinde bir araştırmacı ekip tarafından izole edilmiştir. Bu başarı hemen bilim çevrelerinin dikkatini çekmiş; embriyonun,ahlaki konumu nedeniyle, federal fonların, kamu fonlarının bu araştırmalarda kullanılıp kullanmayacağı meselesi de peşi sıra gündeme gelmiştir(12). Zira embriyonun ahlaki statüsü nedeniyle ona saygıyla yaklaşılması gerektiği düşünülerek, araştırma amaçlı olarak yapısının bozulmasına itirazlar yükselmiş, muhalefet ortaya çıkmıştır. Bu durum devlet politikalarını etkilemiş; bazı ülkeler embriyonik kök hücre kullanılmasını bu yüzden tamamen yasaklamışlar; bazıları sınırlı olarak izin vermişler, birkaç devlet ise herhangi bir düzenleme yapma gereği duymamışlardır. Bu bağlamda,kısırlık tedavisinde kullanıldıktan sonra artan embriyoların, bağış yoluyla kullanılması, salt kök hücre elde etmek için embriyoların kullanılmaması görüşü ağır basmıştır(13). Fertilite tedavisinden geriye kalan,artan fazla embriyoların imha edilmesi ya da dondurularak belirsiz süreyle saklanması yerine, tedavi amaçlı olarak bilimsel yöntemle insan sağlığı ve yararı için kullanılması etik olarak ta savunulur bir durumdur.
Embriyoan teknik olarak kök hücre elde edebilmek için, in vitro koşullarda, döllenmeden sonra 5.-6.günde, blastosit evresinde embriyodan parça alınarak, laboratuvarda kültür ortamda beslenerek pluripotent safhada kalmaları sağlanmaktadır. Ardından, bu kültür ortamında kök hücreleri, sinir, atmakta olan kalp kası, kemik, kemik iliği, kıkırdak, insülin üreten hücrelere geliştirmek mümkün olmaktadır. Ancak tüm bu gelişmeler, yoğun tartışmaların yaşandığı bir süreçtir (14). Farklı ülkelerde farklı hukuki düzenlemeler ortaya çıkmakta, kamuoyu fikri ve kamu ahlakı yönünden hararetli tartışmalar yaşanmaktadır. Türkiye’nin de taraf olduğu, İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi (Oviedo Convention) gereğince, klonlama yasaklanmıştır. Bu incelikli bilimsel teknikler ve teknolojiler hakkında, bilgi, malumat ve eğitimin yaygınlaşması, kamuoyunda şeffaf ve aydınlatıcı tartışmaların yürütülmesi, bilimsel ve değersel boyutlarıyla derinlemesine düşünülerek konu hakkında fikir üretilmesine ihtiyaç vardır. Zira, biyoetik ve tıp etiği insan yaşamını ve sağlığını öncelemeyi ve korumayı, kişi özerkliğini ve karar verme hakkına saygı göstermeyi, mesleki bir sorumluluk olarak algılar ve savunur.
Yararın Paylaşılması, Ticarileşmenin önlenmesi
Kök hücre araştırmalarının etik boyutu hakkında bir mesele de patent, fikri mülkiyet haklarıdır. Bilimsel yenilikler ve ilerlemelerde sağlanan kazanımın insan yararı için paylaşılması etik açıdan önemlidir. Örneğin patent hakları, elde edilen bilimsel yenilik ve yararın ihtiyacı olan gruplara eşitlik ve hakkaniyetle ulaştırılmasında engel oluşturabilmektedir. Buna karşılık insanlık için son derece önemli bilimsel ilerleme ve yeniliklerin, bunu başaran ekiplerin, bilim insanlarının emeği ve liyakati olarak teslim edilmesi, ödüllendirilmesi de araştırma etiğinin değerlerindendir. Patent ve fikri mülkiyet haklarının insan yararının paylaşılması yönünde etik davranışa dönüşmesi bilim ahlakı ve biyoetik bir değer olarak önemlidir.
Çıkar Çatışmaları, Ticarileşme
Kök hücre araştırmaları gibi yeni teknolojik uygulamalar, ciddi kaynak transferi, maliyet gerektirir. Burada araştırmacı, laboratuvarlar, destekleyen kuruluşlar gibi paydaşlar arasında çıkar çatışmaları varsa açıklanmalıdır. Araştırmalarda insan kaynaklı biyolojik materyal kullanıldığı ve bu ürünlere saygıyla ve yaşamın değeri perspektifi ile bakılması önemlidir; bu nedenle, insan kaynaklı ürünler, adeta piyasada alınıp satılabilen meta gibi ticarileştirilemez. Kar amacı nesnesi haline getirilemez.
Transplantasyon ve Kök Hücre
Yenileyici tıp teknolojisi (özelde kök hücre araştırmaları), hem geleneksel organ aktarımını hem de onun ötesinde, yerine koyma, yeniden üretme teknolojilerini birlikte kullanmaktadır. Hücre, doku, organ, biyomalzemelerin nakli, organ aktarımına benzer etik meseleler ortaya çıkarmaktadır. Aktarılacak organın temini, vericinin haklarının korunması, her ikisi için de uygun aydınlatma ve bilgilendirme süreçleriyle onamın alınması, özel hayatın gizliliğine ve mahremiyete saygı, risk ve zararın asgari düzeyde tutularak yararın yükseltilmesi amacı, hastanın esenliğinin gözetilmesi i değerler korunmalıdır. Dondurulmuş embriyodan daha sonra kök hücre elde edilecekse, biyoetik açıdan, mümkün olduğu kadar, ilk sahibine ulaşılması ya da bu yapılamıyorsa insan kaynaklı bu ürünün anonimleştirilerek yararlanılması, bilgilerin kodlanarak saklanması ve bilgilere erişimin sınırlı olması, mesleki gizliliğe uyulması önemlidir.
Sonuç
Yenileyici (rejeneratif) tıp teknolojisinin merkezinde yer alan kök hücre araştırmaları, insan yararının sağlanması ve bilimin ilerlemesi açısından, insanlığa geniş ufuklar açacak, insan ve toplum yararını, mutluluğunu arttıracak, tedavi yolları geliştirecek bir bilimsel araştırma ve uygulama alanıdır.
Bununla birlikte, yenileyici tıp tedavilerinde uygun ve özenli biçimde aydınlatılmış onamın alınması ilk gözetilecek değerlerdendir. Klinisyenler tedavinin içerdiği muhtemel riskleri, bu teknolojilerin yeni ve öngörülemeyen sonuçlar yaratabilecek olma özelliğini açıkça ve saydam biçimde anlatmalı ve hastayı bilgilendirmelidirler. Hastaya derinlemesine düşünme ve değerlendirme yapmak üzere yeterli zaman verilmelidir. Araştırmanın amacı gönüllü katılımcıya çok iyi açıklanmalı yanlış anlamalara meydan verilmemelidir. Bu araştırmalara, ancak, diğer tedavi yolları tüketildikten sonra başvurulmalıdır. Başka tedavi yolları varsa hastalar bilgilendirilmelidirler. Klinisyenler, araştırmacılar, basında ve kamuoyunda karşılaşılabilecek mucize tedavi aldatmacalarına karşı hastaları uyarmalı ve güvenilir bilgi kaynaklarına onları sevk etmelidirler. Nörokognitif tedavilerde hastanın karar verme yeterliği dikkatle değerlendirilmelidir. Uygulamalarda kişinin (hastanın, gönüllü katılımcının) dünya görüşü, değer yargıları, fikirlerine, saygılı,insan onuruna ve haklarına saygılı, ayrım gözetmeyen, damgalama, etiketleme yapmadan bireye saygı anlayışı ile yaklaşılmalıdır. Sağlık politikaları, kamu politikalarının, bu perspektifle, kamuoyunda, bilim çevrelerinde, uzmanlık derneklerinde sivil toplum örgütlerinde, meslek örgütünde, çok taraflı, geliştirici tartışma ve geliştirme süreçleriyle ilerleyerek oluşturulması; insan hakları hukuku ve evrensel etik ilkelerle şekillendirilmesi ve tıbbi uygulamalara, sağlık profesyonellerine, biyomedikal araştırmacılara ışık tutması önemlidir.
Kaynaklar:
1.UNESCO Bioethics Core Curriculum, Section 1: Syllabus, Ethics Education Programme, Sector for Social and Human Sciences, Division of Ethics of Science and Technology, Paris, France 2008, s.15-16.
2.Dünya Tabipleri Birliği Tıp Etiği El Kitabı, yazan: John R.Williams, 2005, çev. Murat Civaner, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, 1. Baskı, 2006, s. 9-12.
3.UNESCO Bioethics Core Curriculum, Sector for Social and Human Sciences, Division of Ethics of Science and Technology, UNESCO Paris 2008, pp.9-17.
4.Singer P, Viens A. Introduction, The Cambridge Textbook of Bioethics, edited by Peter A. Singer and A.M. Viens, Cambridge University Press, third printing 2009:1.
5.Greenwood HL and Daar AS. “Regenerative Medicine”, The Cambridge Textbook of Bioethics, edited by Peter A. Singer and A.M. Viens, Cambridge University Press, third printing 2009:153-154.
6.Türk Tabipleri Birliği Etik Bildirgeleri, Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu, “Kök Hücre Araştırmaları ve Tedavilerine İlişkin Bildirge”, TTB Yayınları, Ankara, Birinci BaskıMayıs 2010, s: 34-36.
7.Greenwood ve ark, a.g.e., s. 154
8.National Bioethics Advisory Commission 1999’dan aktaran: Shamoo AE ve Resnik DB, Responsible Conduct of Research, ‘Stem Cell’, Second edition, Oxford University Press, 2009, s. 313.
9.Shamoo, Resnik, ay.es, s. 314.
10.Harris J, Hayatın Değeri, çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1998, s.31-36.
11.Türkiye Biyoetik Derneği Yaşamın Başlangıcı Hakkında Görüşü, haz. Yeşim Işıl Ülman, Biyoetik Araştırmaları, ed. YIÜlman, SV Genç, Türkiye Biyoetik Derneği yay. No. XVI, İstanbul 2012, s: 362-370.
12.Kahn, JP, Biotechnology, Bioscience: Human Embriyonic Stem Cell Research, Contemporary Issues in Bioethics, , ed: T Beauchamp, L Walters, JP Kahn, A Mastroianni, 7th edition, Wadsworth, USA, 2008,s. 718-721.
13.Dresser, R, Stem Cell research: The Bigger Picture, Contemporary Issues in Bioethics, , ed: T Beauchamp, L Walters, JP Kahn, A Mastroianni, 7th edition, Wadsworth, USA, 2008,s. 723-724.
14.Warnock M ve Braude P, Research using preimplantation human embryos, A Companion to Bioethics, ed. H Kuhse, P Singer, Wiley-Blackwell, First edition UK, 2012, s: 492-493.
Kaynak: Yeşim Işıl Ülman, “Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik”, TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik Sempozyumu Raporu 19 Şubat 2015, Ankara, Mart 2016, s.39-43.
Kaynak: Yeşim Işıl Ülman, “Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik ”, TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik Sempozyumu Raporu 19 Şubat 2015 , Ankara, Mart 2016, s.39-43.
Genetik Haberleri
-
Araştırmacılar kediler, yunuslar, kuşlar ve düzinelerce başka hayvanın genom haritasını çıkarıyor
-
Kolombiya'da nadir görülen bir kuş türünde "gynandromorphy" gözlemlendi
-
Kurumaya dayanıklı bitkiler için genom veritabanı yayınlandı
-
En son DNA barkodlama teknolojisiyle İsrail'in tatlı su balık türleri listesinin yeniden gözden geçirilmesi
-
İnsanların Daha Önce Bilinmeyen Bir Dokunma Duyusu Keşfedildi
-
Bilim İnsanları Tüm İnsan Genomunun Dizilimini Çıkardı. Ancak Henüz Bitmedi
-
İlk Defa Tazmanya Kaplanından RNA Elde Edildi
-
Neandertal DNA’nız, Sizi Acıya Karşı Daha Hassas Yapıyor Olabilir
-
Epigenetik ve Epigenetik Mekanizmalar
-
İlk taslaktan 20 yıl sonra insan Y kromozomu tamamen dizilendi.
-
Kim Bu Kimerizm? Tek Bedende İki Kişi
-
Gen terapi, genetik materyalin yeniden düzenlenmesi
-
mRNA Aşıları: Genetik İnovasyonunun Yeni Yüzü ve Sağlıkta Devrimi
-
Genetik Dizilimi Yapılan En Eski Modern İnsanın Yüzünü Görün
-
Neandertal ve Denisovalı Genleri Farelere Aktarıldı