İpek Böceğinin Dramı
İpek böceği Bombyx mori, Hexapoda sınıfının Lepidoptera (pul kanatlılar) ordosuna dahil olan bir türdür. Böcekler sınıfı Apterygota ve Pterygota olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılır. Bombyx mori bunlardan Pterygota alt sınıfına girmektedir.
İpeğin keşfinden 4000 yıl geçmesine rağmen hala insan ekonomisinde önemli bir role sahiptir. İpek böcekçiliğinin Çin ve Hindistan’daki ünlü ipek yolunu takip ederek Taşkent, Bağdat ve oradan da İstanbul’a gelerek Avrupa’ya ulaştığı bilinmektedir. Günümüzde, suni ipek yapımı devam etmekte ise de gerçekte ipeğin önemi ve geleneksel özelliği hala korunmaktadır. Özellikle doğu ülkelerinde sosyo-ekonomik geleneksel öneme sahiptir. Halihazırda endüstrileşmiş ülkelerden Japonya, Kore, Çin başta olmak üzere Rusya, Hindistan, İran, Türkiye, İtalya, Fransa gibi ülkelerde de ipek böcekçiliği yapılmaktadır.
İpek böceği Bombyx mori’nin ticari öneminin yanısıra genetik ve fizyoloji ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalarda model organizma olarak kullanılmaktadır. Laboratuvar şartlarında kolay yetiştirilebilmesi, maliyetinin ucuz olması ve Drosophila ve Caenorhabditis elegans gibi sıkça kullanılan diğer iki model organizmaya nazaran boyutunun daha büyük olması açısından da bilimsel çalışmalarda büyük kolaylık sağlamaktadır. Evrimsel açıdan iyi korunmuş fizyolojik mekanizmalar ile ilgili yapılan çalışmalarda omurgalılar yerine Bombyx mori gibi omurgasız model organizmalarla çalışmanın etik açıdan da oldukça önemli avantajları vardır.
Bu denli önemli bir böceğe bir zamanlar amansız bir hastalık musallat oldu. Gelin hep birlikte bu hastalığın nasıl çözümlendiğine bir göz atalım:
1860’larda ipek böceği endüstrisi güney Fransa’da altı yüzyılı aşkın bir geçmişe sahipti. Bu endüstri, devrim zamanında büyük bir darbe yemişti. Çünkü devrimciler Bourbon monarşisinin gösterişli kumaşlara ilgisini paylaşmıyorlardı. Ancak devrimin ardından gelen imparatorluk ve monarşi rejimlerinin yumuşak ipeklere büyük bir zaafı vardı, III Napolyon devrinde ipek böcekçiliği adeta altın çağını yaşıyordu. Derken telafisi pek mümkün görünmeyen “Pebrine” denilen hastalık, Fransa’daki milyonlarca ipek böceğinin kuruyup dut dallarından sapır sapır düşmesine yol açtı. Bunun üzerine bölgenin yetkilileri, Pasteur’e adeta yalvarırcasına mektup yazdılar. Daha öncesinde ipek böceğine dokunmuşluğu bile olmayan Pasteur’ün sonraki beş yıl boyunca bütün yazlarını bu yıkıcı hastalığı incelemeye harcadı; mütevazı ipek böceği kendisine güçlü bir müttefik kazanmıştı.
Ne var ki bu hastalığı çözmeye çalışan sadece Pasteur değildi. Modern mikrop kuramının büyük ölçüde unutulmuş mimarlarından biri epeydir bu konu üzerinde çalışmaktaydı. Bu isim döneminin önemli bilim insanlarından olan Antoine Bechamp’dan başkası değildi. Bechamp yakın zamanlarda hastalıklı ipek böceği yumurtalarının dış yüzeyinde mikroba benzer bir şeylerin varlığını keşfetmişti. Bechamp bir adım daha ileriye giderek Pebrine hastalığının ipek böceği yumurtalarını oyarak içlerine giren ve kuşaktan kuşağa aktarılıp erken ölümlere yol açan küçük parazitlerin neden olduğu bulaşıcı bir hastalık olduğunu ileri sürdü.
Çok geçmeden, Pasteur, Bechamp’ın araştırmalarından haberdar oldu ve rakibinin açıklamasını “arsız bir yalan” diyerek küçümsemekten geri alamadı. Ona göre Pebrine hastalığı bulaşıcı değil kalıtsaldı ve Bechamp’ın bahsettiği cisimcikler çözünen ipek böceği hücrelerinden başka bir şey değildi.
Neyse ki Pasteur’ün asistanları Bechamp’ın fikirlerine daha anlayışlıydılar. Asistanlardan biri olan Gernez gerçekleştirdiği bir deneyde, hasta ipek böceği dışkısı bulaşmamış yaprakları sağlıklı ipek böceklerine verdiğinde, ipek böceklerinin hastalanmadığını gördü. Hasta ipek böceklerinin bulunduğu ağacın yapraklarını sağlıklı ipek böceklerine verdiğinde ise hastalandıklarını gözlemledi. Pasteur bu çalışmalara rağmen hala ikna olmamıştı.
Bir süre sonra Pasteur yaptığı hatayı gördü. Meğer farkına varmadan iki farklı hastalığı birden inceliyormuş. Cisimcikler olmadan hastalanan tırtıllar, tamamen farklı bir enfeksiyondan hastalanıyorlarmış. “Flacherie” denilen bu hastalıktan bitap düşen ipek böcekleri daha sonra cisimciklerin ortaya çıkmasıyla beraber Pebrine hastalığına yakalanıyordu. Yani Pasteur bu hastalığın cisimcikler olmadan da ortaya çıktığını düşünmesi bundan ileri geliyordu.
Ancak bu kavrayıştan önce bile bu hastalığın dizginlenmesinde Pateur’ün önemli katkıları olmuştu. Hastalığın kalıtsal olduğunu düşündüğü için 1866’da, çiftçilere hastalıksız yumurtaların nasıl seçileceğine dair küçük eğitimler veriyordu. Çiftleşip yumurtladıktan hemen sonra dişiler parçalara ayrılacak ve mikroskopla onlarda cisimciklerin olup olmadığına bakılacaktı. Eğer cisimcik bulunursa çiftçilere derhal yumurtaları yakmalarını söylemişti. Haliyle bu soy ıslahı yöntemi de mikrobiyal hastalıkla mücadele için eşit derecede uygun bir yöntemdi: Pebrine’li cisimcikleri olan tırtıllar yok ediliyor, böylelikle enfeksiyon da ortadan kaldırılmış oluyordu.
Pasteur sonunda Fransa’nın güneyindenki Alais’den bir inme sonucu kısmi felç geçirmiş olarak ayrıldı. Ancak ipek böcekleri üzerine yıllar boyu yaptığı çalışmalar çok yararlı olmuştu. Pasteur kabul etme nezaketini hiçbir zaman göstermese de Bechamp ona gitmesi gereken doğru yolu göstermişti. Artık Pasteur’ün tek ilgi alanı bulaşıcı hastalıklardı. Buradan ise en büyük başarıları çıkacaktı.
Hazırlayan: Sedat Yelkovan
Kaynaklar:
1. Waller, J., 2002, The Discovery of the Germ-Twenty Years that Transformed the Way We Think About Disease.
2. Parlak, O., 2001, İpek Böceği Biyolojisi, Ege Üniversitesi Basım Evi, İzmir.
3. Nwibo, D. D., Hamamoto, H., Matsumoto, Y., Kaito, C., & Sekimizu, K., 2015, Current use of silkworm larvae (Bombyx mori) as an animal model in pharmaco-medical research. Drug discoveries & therapeutics, 9(2), 133-135 pp.
Makale kaynağı: Nucleus Biyoloji ( Facebook)
Zooloji Haberleri
-
Biyologlar yeni kaplan böceği türünü ortaya çıkarıyor: Eunota houstoniana
-
Bilim insanları yeni bir geko türünü ortaya çıkardı
-
CT taramalarında ortaya çıkan tuhaf yılan benzeri solucanların sırları
-
Dev kaplumbağalar yok edildikten 600 yıl sonra Madagaskar'a geri döndü
-
Hindistan kaplanları iklim ve insan baskısı arttıkça yükseklere tırmanıyor
-
Kitlesel Yok Oluşlardan Kurtulan Memeliler, ‘Genel Yiyici’ Değildi
-
Avrupa’da Bilinen Son Timsah 4,5 Milyon Yıl Önce Yaşamıştı
-
Ağaç kesimi ve iklim değişikliği dağ kuşlarını tehdit ediyor
-
Biyologlar, istilacı, etobur kurbağaların artık Georgia'da ürediğini söylüyor
-
Myanmar'da yeni bir çukur engereği türü keşfedildi.
-
Çin'de yeni bir iguana türü keşfedildi
-
Dev Dinozor Leşleri, Yırtıcılar İçin Önemli Bir Besin Kaynağıydı
-
Yarasalar 50 Milyon Yıl Önce de Ekolokasyon Kullanıyordu
-
Anadolu parsı aylar sonra yeniden görüntülendi
-
Endonezya'da doğan ve nesli tehlike altında olan Sumatra gergedanı ile tanışın