GDO’LARIN TARIM VE ÇİFTÇİYE ETKİLERİ
En yaygın aktarılan özellik herbisitlere dayanıklılık olup, bu çiftçilerin üretim maliyetlerini önemli ölçüde azaltmaktadır.
Ticari üretimi yapılmakta olan GD ürünlere aktarılmış özellikler incelendiğinde, bunların daha çok girdiye yönelik, yani doğrudan çiftçiyi ilgilendiren herbisitlere dayanıklılık, böceklere dayanıklılık, virüslere dayanıklılık gibi özellikler olduğu görülmektedir. En yaygın olarak aktarılan özellik herbisitlere dayanıklılık olup, bu çiftçinin üretim maliyetlerini önemli ölçüde azaltmaktadır. Yine Lepidopter’lere dayanıklılık sağlayan Bacillus thuringiensis endotoksin geni (Bt), özellikle mısır ve pamuk yetiştiriciliğinde zararlı olan tırtıllara karşı etkili olmakta; dolayısı ile tarımsal mücadele ilaçları kullanımını azaltmakta böylece hem üretim maliyetini düşürmekte hem de kimyasal ilaçların çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaktadır.
Tarımda son birkaç yıldır GDO tohumlarının üretimi sürmektedir. Genetik değiştirme çalışmaları halen mısır, pamuk, patates vb. ürünlerde zararlılara dayanıklılık; soya, pamuk, mısır, kolza, çeltik vb. ürünlerde yabani ot ilaçlarına dayanıklılık; patates, çeltik, mısırda viral bitki hastalıklarına dayanıklılık; ayçiçeği, soya, yerfıstığı vb. ürünlerde olgunlaşmanın geciktirilmesi (raf ömrünün uzatılması), domateste aromanın artırılmasına yönelik olarak kullanılmaktadır (Atsan ve Erem Kaya, 2008, s.4).
Mısır bitkisinde (sap ve koçan kurduna dayanıklı, yabancı ot ilacına dayanıklı), uzun yıllar organik tarım üreticileri tarafından, ürettiği toksini, doğal bir böcek ilacı olarak kullanılan ve bir toprak bakterisi olan “Bacillus thuringiensis”ten (Bt) alınan genin pamuk, mısır tohumuna aktarılması ile, böceğe dirençli yeni bir pamuk, mısır bitkisi elde edilmiştir. Bu yöntemle elde edilen tohumdan; hem daha fazla ürün alınması (zararlı böceğin yaratacağı verim kayıpları azalacağından), hem de zararlı böceklere karşı kullanılan ilaçların kullanılmaması yada daha az kullanılması amaçlanmıştır (Gürlek, Turan ve Turan, s.810).
GDO tarımında çiftçi her sene tohum üreticisine patent hakkı vermek zorundadır.
Bu GD ürünlerin üretimi ve kullanımı henüz başlangıç aşamasında olduğu düşünülürse, uzun dönemdeki çevresel etkilerinin boyutları henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak mevcut bilgiler, melez nesil oluşturma aşamasında gen kaçışı nedeniyle değiştirilen genetik özelliklerin çevreye kontrolsüz olarak yayılmasına bağlı riskler bulunduğu yönündedir. Gen kaçışına bağlı olarak uzun vadede dirençli yabani ot ve böceklerin ortaya çıkması sonucunda tarım ilaçlarının kullanımındaki artışa paralel olarak özellikle topraktaki biyoçeşitliliğin ortadan kalkması da söz konusu olabilir. Gen kaçışının gerçekleştiğine ilişkin bulgular, GD ürünlerdeki genlerin oldukça geniş bir alana yayılarak kontrolünün mümkün olamadığını göstermiştir. Tarım ilaçlarına karşı dayanıklılığı artırmak amacıyla bitkilere aktarılan genlerin gen kaçışı yoluyla yabani türlere de bulaşması, yabaniliğin artması ve yeni yabani türlerin ortaya çıkması gibi sakıncaları doğurabildiği gibi, ekosistemde önemli boyutlarda tahribat oluşturma olasılığı taşımaktadır (Aydın, 2008, s.50). Ayrıca doğa kendini yenileyen bir yapıya sahiptir, oysa GDO’lu bitki tohumları “yok edici gen – terminating gene” denilen genler sayesinde yeniden üremeden yoksun bırakılmıştır. Bu durumda doğada var olan ehlileştirilmemiş bir bitki yatay gen kaçışı ile döllendiğinde yeniden üreyemez. Dolayısıyla vahşi doğada bulunan doğal bitki türleri yavaş yavaş yok olacak, GDO’lu ekim alanları çoğaldıkça dünya tek tip mısır, soya ya da kanolaya bağımlı olacaktır. Tek tipte hastalık yapan bir organizma ile karşılaşıldığında ürün çeşitliliği kalmadığı için dünya açlıkla karşı karşıya kalabilir (Meseri, 2008, s.458).
Sonuç olarak; genetiği değiştirilmiş bitkilerin çiftçiye vaat edilmiş birçok yararı vardır. Çiftçi artık hem yabani otlardan kurtulmak için fazla miktarda ilaç kullanmayacak hem de bu kullandıkları ilaç asıl bitkilerine hiç zarar vermeyecektir. Elbette yine toprak kirlenmesi gibi sorunlar sürecektir. Ancak bundan çok daha önemli bir sorun ortaya çıkmıştır: Transgenik bitkilerle yapılan tarım geleneksel yöntemlerle yapılan tarımın önünü tamamen kesmektedir. Bu alanda bulunan her yeni keşif patentlenmekte, bu durumda patentli tohum almak da çiftçiye normal tohuma göre %25 ile %100 arası fazla masrafa neden olmaktadır. Bunların yanında kendi üründen tohumluk ayırma geleneği de bu şekilde ortadan kalkmaktadır. Çünkü GDO tarımında çiftçi her sene tohum üreticisine patent hakkı vermek zorunda bırakmıştır.
Yetkililerin söylediklerine göre, GDO’lu ürünlerde verim yüksek olsa da, çiftçi bundan pek karlı çıkmayacaktır (Binbaşaran-Tüysüzoğlu ve Gülsaçan, 2004, s.43).
Genetik
-
İnsanlarda Kaç Kromozom Vardır?
-
Sık görülen mikrodelesyon sendromları nelerdir?
-
Bilim insanları kromozomları nasıl inceler?
-
Arkea'da Kromozomlar ve DNA Replikasyonu
-
DNA Onarım Mekanizmaları Nelerdir?
-
DNA hasarına neden olan etkenler nelerdir?
-
XYY Süper Erkek Sendromu - JACOB’S, Sendromu
-
Bitki doku kültürü çalışmaları ile haploid bitkiler elde edilebilir
-
Gram pozitif bakterilerden genomik DNA izolasyon protokolü
-
E. coli bakterisinden genomik DNA izolasyon protokolü
-
DNA’nın Keşfi
-
İnsan Genom Projesi Nedir ? Amaçları Nelerdir ?
-
Genomik mikrodizilimlerle ikilenme teşhisi yöntemi
-
Gen duplikasyonu ve amplifikasyonu nedir?
-
DNA ile RNA Arasndaki Farklar ve Benzerlikler Nelerdir