EPİFİZ (KORPUS PİNEALİS)
Korpus pinealis, diğer adıyla epifizis serebri 5-8 mm boyunda, 5mm çapında ve 100-200mg ağırlığında küçük, koni şekilli bir cisimcik olup bir sap ile 3. ventrikül tavanına bağlanmıştır. Bağlantı yeri dışında bez pia mater ile sarılmıştır. Pia mater’den oluşan kapsül bol damarlıdır. İnce bir kapsül şeklini almış olan pia materden ayrılan septumlar organ içerisine girer ve organı tam olmayan lobüllere ayırır. Lobüller Pinealosit (ya da epiteloid hücrelerden) ve glial interstisyal hücreler olmak üzere 2 tip parankimal hücrelerden oluşmuştur. Rutin preparatlarda epiteloid hücreleri ayırt etmek oldukça zordur, fakat gümüşleme tekniği ile çok iyi şekilde görülebilirler. Bu metodla incelenen hücrelerin düzensiz şekilli olduğu, bulböz uçlar şeklinde sonlanan uzun, dallanma gösteren uzantılara sahip olduğu görülür. Sitoplazmalarının hacmi farklılık gösterir. Sitoplazmalarında dens özlü membranla çevrili granüller, lizozomlar ve lipid damlacıklarını içerebilirler. Ayrıca sitoplazmaları çoğunluğu agranüler olan yaygın endoplazmik retikülüm ve çok sayıda mikrotübüllerin bulunuşu ile karakterizedir. Komşu pineolositler arasında sıklıkla geçit bağlantıları, desmozomlar ve ara bağlantılar oluşur. Büyük ve yuvarlağımsı olan çekirdek derin yarıklarla düzensiz, loblu bir görünüm kazanmıştır. Daha çok çekirdek membranının iç yüzünde toplanmış kromatin kitleleri ve iri bir çekirdekçik içerir.
Glial hücreler pinealosit kümeleri veya kordonları arasında bir ağ oluşturarak destek elemanları olarak fonksiyon görürler. Glia hücrelerinin sayıları pineolositlerin sayısından daha azdır (bez hücrelerinin %5’i), çekirdekleri uzamıştır ve koyu boyanır. Sitoplazmik çıkıntıları 5-6 nm çapında çok sayıda ince filamanlar içerir. Bu uzantılar glial hücrelerden dışarı doğru uzanarak onlara astrosit görüntüsü verir.
Epifiz maksimum gelişmesine yaklaşık 7. yaş civarında ulaşır. Sonradan başlıca destek elemanları ile ilgili olmak üzere retrogressive değişiklikler gösterir. Bağ dokusu miktarında artma görülür ve lobüller kesin sınıra sahip olur. Katı sert bir şekilde bir araya gelmiş cisimcikler olar Acervuli (corpora arenacea veya beyin kumu) başlıca kapsül ve septumlarda görülür. Lamelli bir görünüme sahip olan bu cisimciklerin sayıları ve büyüklükleri oldukça farklıdır. Bu yapılar pirimer olarak organik bir matriks içerisinde kalsiyum karbonat ve kalsiyum fosfattan oluşmuştur. Fonksiyonel önemi henüz bilinmemektedir. Çocuklukta ortaya çıkar ve yaşla birlikte sayıları artar.
Kan Damarları ve Sinirleri
Birkaç kan damarları ile hem miyelinli ve hem de miyelinsiz sinir lifleri beze girer. Bez içerisinideki kapillerler ince, pencereli tiptir. Sinir lifleri superior servikal ganglionlardan köken alan otonomik sinir sisteminin sempatik kısmına aittir. Elektron mikroskobide sinir terminallerinin direkt olarak pineal hücreler üzerinde sonlandıkları görülür (Çoğu organlardaki gibi kan damarları veya düz kas hücreleri üzerinde değil).
Epifizin Fonksiyonları
Memelilerde epifiz, düşük vertebralılardaki fotoreseptive pineal sistem kalıntısıdır. Memelilerde epifizin salgılayıcı endokrin fonksiyona sahip olduğu görülür. İnsan dahil çoğu memelilerde epifizin değişik maddeleri salgıladığı görülmüştür. Bunlardan en iyi bilineni melatonin’dir. Sıçanlarda epifiz melatoninin prekürsörü olan bir serotonini salgılar. Hormon miktarı bezde ve kanda sirkadian ritim gösterir. Hormon düzeyleri gün ışığında en düşük karanlıkta ise en yüksek seviyede olur. Epifiz retinadan retinohipotalamik yol aracılığıyla ışık ve karanlık siklus hakkında bilgi alır. Retinohipotalamik yol suprakiazmatik nukleus ile epifizdeki sempatik nöral yol arasında bağlantıyı sağlar. Böylelikle melatonin salgısı inhibe edildiğinde bez bir nöroendokrin iletim sistemi görevini görerek nöral bir uyarıyı (sempatik nöronlardan salınan nöroepinefrin) hormonal bir ürüne (melatonin) çevirir ki bu da diğer endokrin organların fonksiyonel aktivitesini değiştirir ve endojenöz ritimleri senkronize eder.
Melatoninin salınımı gece artar ve gonadlarda sterodiogenik aktiviteyi inhibe ederek memelilerde üreme fonksiyonlarını regüle eder. Hipotalamusa yerleşmiş olan nörosekretuvar hücrelerde melantonin inhibitör aktivitesi sonucu gonadal steroid üretimi artar. Hipotalamustan salınan GnRH’un inhibisyonu hipofizin anterior lobundan FSH ve LH salınımında artışa neden olur. Melatonin, sıçanlara enjekte edildiğinde, östroz siklusu yavaşlatır ve ovaryumlarda ağırlık kaybına sebep olur. Melatoninin gonadal fonksiyonları değiştirebilmesi onun salgısının menstrüel ve östrus (estrous) siklusların ayarlanması ile ilgili olduğuna işaret olabilir. Üremenin mevsime bağlı olduğu canlılarda, sonbaharda günlerin kısalması melatonin sekresyonunun artmasına ve gonadlarda atrofiye neden olmaktadır. Melatoninin gonadları hipofiziyal gonadotropinlerin salınımını baskılayarak mı yoksa direkt olarak mı etkilediği tam olarak açık değildir. Epifizin insanlarda, özellikle seksüel olgunluktan önceki devrede, gonadal gelişme üzerine etkili olduğu düşünülmektedir. Epifizin etkilendiği beyin tümörüne sahip erkek çocuklarda gonadlarda hipertrofi gözlenmekte ve erken puberte gelişmektedir. Öte yandan, epifizin tümörlerinde çocuklarda epifiz aktivitesinin artmasına bağlı olarak puberte gecikmesi meydana gelmektedir. Melatonin dışında epifiz serotonin, norepinefrin, dopamin, histamin, somatostatin ve TRH gibi sayısız nörotransmitter içermektedir. Ayrıca epifizin jet lag gibi gün uzunluğunda ani meydana gelen değişikliklerde ve mevsimsel değişikliklere verilen duygusal cevaplarda ayarlayıcı role sahip olduğu son çalışmalarda gösterilmiştir.
Histoloji
-
Endosülfan ve okratoksin-A’nın birlikte sıçanlarda toksisitesi: histopatolojik değişiklikleri
-
Histoloji Pdf Ders Notları
-
DEKALSİFİYE EDİLMEMİŞ KESİTLERİN HAZIRLANIŞI
-
DEKALSİFİKASYONU TEST ETMEK
-
KELATLAMA AJANLARI
-
ELEKTROLİTİK DEKALSİFİKASYON
-
ASİT DEKALSİFİKASYON SIVILARI
-
Histopatoloji nedir ?
-
KEMİK DOKUSU VE DEKALSİFİKASYON
-
MSS’DE DEJENERE MİYELİNİN GÖSTERİMİ
-
MARKSCHE’DEN BOYASI (Spielmayer, Benda)
-
MSS‘DE MİYELİNİN GÖSTERİMİ
-
KARIŞIK OLAN TEKNİK
-
BİELSCHOWSKY TEKNİĞİ
-
GÜMÜŞ ÇÖKTÜRME YÖNTEMLERİ