Çocukların Hücreleri, Annelerinin Beyninde!
Anne ve çocuk arasında çok güçlü bir bağlantı var ve yeni araştırmalar bu bağlantının sanıldığından daha derin olduğunu gösteriyor.
Anne ve bebeğinin paylaştığı derin psikolojik ve fiziksel bağlantılar; gebelik sırasında, kalp atışlarının sabit ritmi ile rahatlatma sağlanırken ve anne sıcaklığı ve besin temin ederken fetusun gelişimi ile başlar. Anne ve fetusun arasındaki fiziksel bağ, plasenta ile sağlanır. Hücre gelişimini sağlayan organ, ayrıca bebeğe besin aktarımına, bebekte oluşan dışkı ve gazların muhafazasına da yarar. Hücreler de plasenta vasıtasıyla anne ve fetus arasında geçiş sağlayabilir ve karaciğer, böbrek, akciğer, kalp, tiroid bezleri, deri gibi organlara yerleşebilir. Bunların geniş bir etki alanı olabilir; öyle ki, derinin iyileşmesi, kanserin önlenmesinden, bağışıklık bozuklukların düzelmesine kadar.
Hücrelerin bir bireyden diğerinin dokularına geçiş yapmasının genel bir durum olması dikkat çekicidir. Biz kendimizi özerk bireyler olarak kabul ediyoruz ancak, bu yabancı hücreler bu düşüncemizi çürütüyor gibi görünüyor ve bizim diğer kişilerin de kalıntılarını taşıdığımızı gösteriyor. Bunun dikkat çekici olmasının yanı sıra, yeni araştırmalar da gösteriyor ki, diğer insanlardan geçen hücreler beynimizde de mevcut. Bu çalışmada, bazı durumlarda ve çok farklı açılardan erkek hücreleri kadın beyninde bulunuyor ve orada yaşıyor. Bunun etkileri şimdilik sadece tahmin ediliyor, fakat çalışmalarda; bu hücreler Alzheimer hastası olan kadınların beyninde daha fazla görülmektedir. Bu da, bu hücre geçişinin beyin sağlığını etkilediğine işaret ediyor.
Mikrokimerizm ile DNA alışverişi oluyor
Biz kendi vücudumuzu tek ve benzersiz sanıyoruz, bu sebeple diğer kişilerden vücudumuzda hücre bulunması biraz garip gelebilir. Beynimizin karmaşık yapısı içerisinde kendi düşünce ve duygularımızın yanı sıra, diğer bireylerden geçen hücrelerin de işlevi devam ediyor. Genetik olarak farklı bireylerden gelen hücrelerin karışımı hiç de nadir değildir. Bu duruma kimerizm (vücut dokularının kromozom farkı gösteren iki ayrı hücreden gelişmesi hali) denir. Yunan mitolojisinde bulunan yarı aslan yarı keçi yaratığa verilen isim olan Chrima’dan gelir.
Mikrokimerizm bir bireye ait az sayıda hücre veya DNA’nın başka bir bireyde bulunması haline verilen isimdir. Bu ilk kez yıllar önce, kadınların hamileliğinde vücutlarında Y kromozonu bulunduğu zaman fark edilmiş ve bu Y kromozonlarının kadınların taşıdığı erkek bebek vasıtasıyla geldiği anlaşılmıştır. Yeni araştırmalarda, mikrokimerik hücrelerin sadece kanda değil beyinde de bulunduğu anlaşılmıştır. Ölmüş kadınların beyinlerinde bulunan Y kromozonunun varlığını da araştırmışlar. Beynin %60 ‘ından fazla bölümünde bu tip hücreler bulunmuş. Alzheimer hastalığının çoklu doğum yapan kadınlarda daha genel olduğu düşünülünce, hiç nörolojik hastalık geçirmeyenlere kıyasla beyninde daha fazla fetus hücresi olduğu anlaşılmıştır. Ancak yine de sonuçlar kafa karıştırabilir.
Emzirmede de DNA geçişi olabilir
Mikrokimerizm genelde hamilelikte plasentadan hücre geçişi sonucunda oluşur. Ancak emzirmede de geçişlerin olduğuna dair kanıtlar vardır. Anne ve fetusun hücre geçişlerine ilaveten, rahim içinde ikizlerin de hücre geçişi olabilmekte, hatta kardeşlerin de hücrelerinin sonradan anne karnında yeni kardeşe geçişi söz konusudur. Kadınlar mikrokimerik hücreleri annelerinden ve kendi hamileliklerinden almaktadır. Dolayısıyla büyükanne ve torunun da hücrelerinin geçişi mümkündür.
Her ne kadar ilginç olasılıklar varsa da annenin vücudunda bebeklerinden geçen hücrelerin ne yaptığı çok net bilinmemektedir. Mesela bu hücrelerin kök hücreler gibi dokuları iyileştirici etkileri olabileceği bilinmektedir. Bir araştırma grubu kalbi hasta olan bir anne fare üzerinde bu mikrokimerik hücrelerin etkilerini incelemiş ve iyileştirici etkilerini gözlemlenmiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda beyinde bulunan ve sinir hücrelerine dönüşen mikrokimerik hücrelerin de fonksiyonel olarak entegre olduğu görülmüştür. Bu durum insan beyni için de geçerli olabilir. Bu mikrokimerik hücreler ayrıca bağışıklık sistemini de etkilemektedir. Hamilelikte bebekten geçen mikrokimerik hücre, bebeğin genetik olarak anneye yarı yarıya benzerliği olduğu düşünülürse, annenin bağışıklık sistemi tarafından da fark edilmektedir. Annenin kendisine benzer hücrelerde bağışıklık sistemini uyarmaktadır. Genetik kaynaklı kanser hücreleri de bu tip hücrelerdir. Çalışmalar, mikrokimerik hücrelerin, tümörlerin büyümesini durdurmak için bağışıklık sistemini uyarabileceğini de göstermiştir.
Mikrokimerik hücreler tümör oluşumunu engelleyebilir
Sağlıklı kadınların kanında, göğüs kanseri olan kadınlara kıyasla daha fazla mikrokimerik hücre görülmektedir. Buna örnek de, mikrokimerik hücrelerin tümör oluşumu önleyebilmesidir. Multipl Sklerozis (MS) hastalarında, MS olmayan kardeşlere kıyasla mikrokimerizm daha fazla görülmektedir. MS hastalığında kimerik hücrelerin zararlı rol oynadığı düşünülmektedir. Bu yeni bulgular, bir çok pratik uygulama ve buluş için büyük bir potansiyel oluşturmaktadır. Ve bize bağlarımızı hatırlatmaktadır.
Hazırlayan: Uğur Sevim
Kaynaklar
- http://www.nobelmedicus.com/Content/1/4/04-09.pdf
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18539707
- https://openaccess.leidenuniv.nl/handle/1887/13697
Uğur Sevim
-
Maymunlara insan beyninden gen aktarıldı, zeka ve hafıza arttı!
-
Kan testiyle vücut saatinizi öğrenin !
-
Arıların soyunu tükenmekten robotlar kurtarabilir
-
MS tedavisinde dönüm noktası
-
Devrim niteliğindeki cerrahi yapıştırıcı: MeTro
-
Gebelik diyabeti, kalbin sağlıklı gelişmesini engelliyor !
-
Flamingolar neden tek ayak üstünde durur ?
-
Lazer etiketli ürünler piyasaya çıkıyor
-
Bakteriler atık suyu arıtıyor
-
Ağrı kesiciler kalp krizi riskini artırıyor
-
Nöroteknolojide mental mahremiyet tehlikede
-
Çocukların Hücreleri, Annelerinin Beyninde!