Biyolojiye emek veren bilim adamları ve yaptığı işler nelerdir
Biyolojinin Tarihi Gelişimi Yaklaşık 2300 yıl önce Yunan bilim adamı Polibus, “İnsanın Doğası Üzerine” adlı bir kitap yazmıştır. Aristo, çalışmalarını “Hayvanların Tarihi, Hayvan Nesli Üzerine” ve “Hayvan Vücutlarının Kısımları Üzerine” adlı kitaplarında toplamıştır. Aristo, canlıların oluşumlarını ve hayvanların davranışlarını incelerken onların sınıflandırma yoluna da gitmiştir. Galen, canlıların organlarıyla bu organların görevini inceleyen fizyoloji biliminin doğmasını sağlamıştır. Galileo, 1610’da ilk mikroskobun yapımını başarmıştır. Robert Hook, 1665’de bir mantar kesitinin mikroskopta nasıl göründüğünü açıklamış ve gördüğü yapılara “Cellula” (hücre) adını vermiştir. Leeuwenhoek, 1675’de mikroskop kullanarak tek hücrelileri göstermeyi başarmıştır. Carolus Linnaeus, 1707-1778 yıllarında ilk bilimsel sınıflandırmayı yapmıştır.
Charles Darwin, 1859’da “Türlerin Kökeni” adlı kitabını yayınlayarak evrimle ilgili görüşlerini ortaya koymuştur. Pasteur, mikroskobik canlıların fermantasyona neden olduğunu tespit etmiş, tavuk kolerasına neden olan mikrobu bulmuş ve kuduz aşısını bulmuştur.
Gregor Mendel, bezelyelerle yaptığı deneyler sonucunda, kalıtsal özelliklerin dölden döle geçişi ile ilgili önemli sonuçlar elde etmiştir.
Genetik bilimi 19. yüzyılın ortasında, biyolojide bir alt bilim dalı olan moleküler biyolojinin gelişimine olanak sağlamıştır. Beijrinck, 1899’da tütün bitkilerinin yapraklarında görülen tütün mozaik hastalığını incelemiştir.
Wilhelm Röntgen, 1895’de tıpta teşhis ve tedavi amacıyla kullanılan Röntgen ışınlarını bulmuştur.
Otto Mayerhof, 1992’de kastaki enerji dönüşümlerinin solunumu ve ısı akışını incelemiş. Bu çalışma ile Nobel tıp ödülünü almıştır.
Alexander Fleming, 1927’de penisilini, E.A.F Ruska’da 1931’de elektron mikroskobunu bulmuştur.
James Watson ile Francis Crick 1953’te günümüzde kabul edilen DNA’nın yapısına ait bir model ortaya koymuşlardır.
Steven Howell, 1986’da ateş böceklerinin ışık saçmasını sağlayan maddenin yapımını kodlayan geni ayırarak tütün bitkisine aktarmış ve bu bitkilerin ışık saçtığını görmüştür. Bu olay gen naklinin başlangıcı olmuştur.
Dr. Wilmut, yetişkin bir koyundan alınan vücut hücresinin çekirdeğini, başka bir koyuna ait çekirdeği alınmış bir yumurta hücresine yerleştirerek genetik ikiz elde etmiştir.
Biyolojinin Alt Bilim Dalları:
1)Botanik:
Bitkiler alemini inceleyen bilim dalıdır.
2)Zooloji:
Hayvanlar alemini inceleyen bilim dalıdır. Biyolojinin bu bölümlerinden her biri, canlının değişik özelliklerini incelemeleri bakımından kendi içinde alt bölümlere ayrılır. Bu bölümlerin başlıcaları şunlardır; Morfoloji: Canlıların dış görünüşünü, şeklini inceleyen bilim dalıdır.
Anatomi:
Canlıyı oluşturan organları, bu organların birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.
Fizyoloji:
Organizmadaki organ ve dokuların görevlerini, işleyişlerini inceleyen bilim dalıdır.
Embriyoloji:
Organizmanın gelişme devrelerini inceler. Özellikle döllenmiş yumurtadan (zigot) itibaren meydana gelen gelişme ve farklılaşmaları inceleyen bilim dalıdır.
Sitoloji:
Hücrenin yapısını ve çalışmasını inceleyen bilim dalıdır.
Histoloji:
Çok hücreli canlılardaki dokuların yapısını ve bu dokuların vücudun nerelerinde bulunduğunu, hangi organların yapısına katıldığını inceleyen bilim dalıdır.
Genetik: Canlılardaki kalıtsal özelliklerin dölden döle nasıl geçtiğini inceler. Ayrıca genin yapısını, görevini ve genlerde meydana gelen değişiklikleri inceleyen bilim dalıdır.
Moleküler biyoloji:
Canlıların yapısını, moleküler düzeyde inceleyen bilim dalıdır.
ekoloji:
Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Ekoloji, çevre biyolojisi ile eş anlamda kullanılabilmektedir.
Taksonomi (sistematik):
Canlıları benzerliklerine göre sınıflandıran bilim dalıdır. Doğadaki çeşitliliği ve çevremizdeki canlıları görmemizi sağlar.
Mikrobiyoloji:
Gözümüzle göremediğimiz mikroorganizmaların beslenme, üreme gibi yaşam şekillerini inceleyen bilim dalıdır.
Uzay biyolojisi:
Uzay şartlarında canlıların karşılaştıkları yeni durumları, bunların canlı üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini, canlıların uzaya uyum şartlarını araştıran bilim dalıdır.
Parazitoloji:
A***** olarak yaşayan canlıların yapı ve özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.
Biyokimya:
Canlıların yapısındaki kimyasal maddeleri ve yaşamın temeli olan biyokimyasal tepkimeleri inceleyen bilim dalıdır. Ayrıca entomoloji böcekleri, mikoloji mantarları, bakteriyoloji bakterileri, viroloji virüsleri, ihtiyoloji balıkları, ornitoloji kuşları, mammaloji memeli hayvanları inceler.
Biyolojik Uygulama Alanları: Tıp, biyoteknoloji, tarım, veterinerlik, su ürünleri, biyomekanik, genetik mühendisliği, ekoloji, fizyoloji, mikrobiyoloji, moleküler biyoloji, eczacılık, diş hekimliği biyolojinin bazı uygulama alanlarıdır. Kentleşme ve sanayileşme ise dolaylı olarak biyolojiden gelen verilere göre yönlendirilir.
Alexander Fleming (1881 - 1955)
antibiyotik işlevli cisim lizozomu keşfetti; ayrıca bir antibiyotik olan ve Penicillium notatum isimli mantardan üretilen penisilini buldu, bu icadıyla Nobel ödülü kazandı
Fleming Lochfield, İskoçya doğumludur. Kilmarnock’taki akademide iki yıl bulundu ve ardından Birinci Dünya Savaşı çıkana dek Londra’daki St. Mary’s Hospital’da hizmet verdi. Savaş esnasında cephelerde bulundu. Cephelerdeki hizmeti sırasında askerlerin enfeksiyonlar sonucu korkunç ölümlerine şahit olmuştu, savaşın bitiminden sonra St. Mary’s Hospital’a geri döndü ve çalışmalarını antiseptikler üzerinde yoğunlaştırdı.
Fleming her iki keşfini de 1920li yıllarda rastlantılar sonucu yapmıştır. İlki olan lizozom, Fleming’in içinde bir bakteri ağı olan kapların içine hapşırması sonucu bulundu. Birkaç gün sonra fark etti ki mukusla temas eden bölgedeki bakteriler ölmüştü.
Fleming’in laboratuarı her zaman dağınık olurdu, fakat 1928 yılının Eylül’ünde bu durum bir avantaja dönüştü, labotatuarın dört bir yanına dağılmış türlü deneyleri bir düzene sokmaya çalışıyordu. Sıraya koyarken her birini dikkatle inceliyordu ki ilginç bir mantar kolonisi keşfetti, mantarlar Staphylococcus aureus bakterisi tarafından sarılmış kaplarda yetişmişlerdi. Fakat dikkatle incelendiğinde görünecekti ki bu mantarlar, zararlı olmaya potansiyeli olan bakterileri yıkıyordu, bunun anlamı mantarın zararlı hücreleri yok ettiğiydi. Bunun önemini hemen kavradı ve bir yıl sonra (1929da) Penisilin adını verdiği keşfi hakkında bir makale yayınladı.
Fleming genellikle bahçe toprağı ile çalışırdı, bu da bir kimyager için zor bir işti, çünkü bahçe toprağını analiz etmek, elemek ve içinde doğru mantarları yetiştirmek uzun ve zahmetli bir süreçti. Fleming buluşunu buradan daha ileriye taşımadı. Buluşun bu günkü haline gelmesi iki farklı bilim ad***** kalmıştı, Howard Florey ve Ernst Boris Chain, penisilininin geliştirilip etkili bir hale getirilmesini sağladılar. Bu çalışmaları sayesinde İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında pek çok insanın yaşamı kurtuldu.
Fleming gerçekleştirdikleri sebebiyle 1944 yılında şövalyelik unvanını aldı.. Fleming, Florey, ve Chain, 1945Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülünü paylaştılar. Fakat İkinci Dünya Savaşında milyonların hayatını kurtarmış olmak Fleming için çok daha büyük bir onur olacaktı.
Fleming, Michael H. Hart'ın kaleme aldığı “List of the Most Influential Figures in History” (En Etkin 100 - Sabah Kitapları, 1994) isimli eserde 43üncü sırada yer aldı Fleming, ressam James McNeil Whistler’ın daveti sonucu 1891de kurulmuş ve her daldan sanatkarı bünyesinde kabul eden Chelsea Sanat Kulübünün de üyelerindendir. Fleming ****** boyamalarıyla kulübe kabul edilmiştir, çünkü bakteriler görünmezdir ama Fleming onları parlak renklere boyayarak görünür kıldı ve bu yöntem bugün bile laboratuarlarda kullanılmaktadır.
Fleming, 11 Mart1955 yılında 73 yaşındayken kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Londra’daki St.Paul Katedralindeki anıtmezarına bir milli kahramancasına gömülmüştür. Buluşuyla modern tıbbın antibiyotiklere bakışını değiştirmiş, milyonların yaşamını kurtarmıştır
James Dewey Watson
James Dewey Watson (doğumu 6 Nisan 1928), 1954 yılında yaptığı çalışma ile DNA'nın ikili sarmal yapısını, araştırmacı Crick ile bularak Nobel Ödülü almış bilim adamıdır.Prof. James D. Watson, 6 Nisan 1928'de Chicago'da dünyaya geldi. Chicago Üniversitesinde zooloji öğrenimi gördükten sonra 1950 yılında Indiana Üniversitesinde Doktora yaptı. Ancak bu süreç Avrupa da geçmiştir. 1950 ve 1953 yılları arası önce Kopenhag sonrada Cambridge de DNA'nın yapı çözümü konusunda çalışmalarda bulundu. Cambridge Üniversitesinden Francis Crick ile giriştiği çalışmalar sonuç verdi ve 1953 yılında Nature dergisinde 900 kelimeden oluşan makalelerinin yayınlanmasıyla bilim adına önemli bir karanlık bölüm aydınlanmış oldu. Makale şöyle başlıyordu: Deoksiribo Nükleik Asit tuzu için bir yapı önermek isteriz.
Ancak bu keşif içinde İngiltere King's Kolejinde Kristalograf olarak çalışan Rosalinda Franklin'in de katkısı büyüktür. Eğer 38 yaşında kanserden ölmeseydi o da verilecek Nobel ödülünü paylaşabilirdi. DNA'nın çift sarmal olduğunun bulunmasında Rosalinda Franklin'in X ışını resimleri kilit rol oynamıştır. Ancak kendisi X Işını resimlerini doğru yorumlayamamaktaydı.
James Watson 1956'da Harvard Üniversitesinde Moleküler Biyoloji ve Biyokimya Profesörlüğüne getirildi. Bugün halen hayattadır. (27.10.2006)
1962 yılında Dr.Crick'le DNA'nın 3 boyutlu yapısını keşfetmelerinden dolayı Nobel ödülüne layık bulundular.
1967 Yılında ise orijinal adı: The Double Helix: A Personal Account of the Discovery of the Structure of DNA olan ve DNA'nın ayrıntılı çözüm öyküsünü içeren kitabını yazdı. Bu kitabı ülkemizde, Tubitak Popüler Bilim Kitapları Yayınları arasında bulabilirsiniz.
Hakkında Ulaşabildiğim son haber:
DNA'nın keşfinin 50'inci Yıldönümü(Şubat 2003) ABD'nin California Eyaleti'nde düzenlenen konferansta, Nobel ödüllü 5 bilim adamı da yer aldı. Nobel ödüllü bilim adamları arasında bulunan James Watson, konferansa Cumartesi günü sunduğu raporda, DNA sarmalındaki yaklaşık 30.000 genetik kodun bütünüyle çözülmesini amaçlayan Human Genome Project (HGP) çalışmasının, kanser gibi tehlikeli hastalıklar için çok yakında tedavi umudu getirmediğini savundu. Watson, bu görüşünün, çok sayıda bilim adamınca da paylaşıldığını belirtti. Watson, buna karşın HGP çalışmasından tam verim alındığında, bunun, DNA'nın keşfi kadar önemli bir açılım yaratacağını da kaydetti.
BİYOLOJİ TÜRKİYE
-
OpenLAB Uygulamalı Laboratuvar Etkinliği Başarı İle Tamamlandı
-
Yeni biyolojinin özü
-
Biyoloğun Meslek İlkeleri
-
Prof. Dr. İsmühan POTOĞLU ERKARA Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji Bölüm Başkanlığı Görevine Başladı
-
Bugün Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü
-
5.Ulusal Biyologlar Kongresi Teşekkür Metni
-
Biyologların Hak Arayışını Kararlılıkla Sürdürüyoruz
-
6. Uluslararası Katılımlı Çukurova Biyoteknoloji Günleri Tamamlandı
-
Biyologlar Dayanışma Derneği 2017 etkinlikleri
-
İmpact faktörü yüksek olan "Biodegradation dergisi" " biosurfactant konusu" içeren çalışmalar için özel bir sayı çıkarıyor.
-
2. Üniversite ve İl Temsilcileri Buluşmasını
-
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Ziyareti
-
4. Ulusal Biyologlar Kongresi Tamamlandı
-
Bir toplumun bilimsiz gelişmesi
-
Dernek Yöneticileri Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ İle Görüştüler.