Beyin ve Dil
Bir hayvanın beyin yapısı, onun çevresiyle ilgili bilgiyi nasıl edindiğini yansıtır. Lamalar, yaşamlarını otlayarak geçirir. Lamaların beyninde dudakların duyumuna ayrılan yer, öteki duyulara ayrılan yerlerin toplamından daha büyüktür. Yarasalar çevreye yaydıkları sesin geriye dönüşüne ve yankılara kulak kabartmak suretiyle herhangi bir engele çarpmaktan kurtulurlar; bu nedenle de işitsel korteksleri öteki canlılara göre çok daha büyüktür. İnsan beyni, yakın akrabaları olan öteki mememililerin beyninden hiç de farklı değil. beyinin düzeni konusundaki geçerli görüşe göre insanın konuşma yetisinin beynin sol yanındaki bir kaç yer oluşturuyor. Broca bölgesi adı verilen bölüm, konuşma yetisinin üretiminden sormlu, öte yandan Wernicke bölgesi de dilini kavranması ile ilgili. ABD Kaliforniya Üniversitesi'nden Marty Sereno' ya göre bu iki bölge de konuşma yetisiyle yakından ilgili. Ancak Sereno, dilin orada sınırlanmış olduğu görüşüne şiddetle karşı çıkıyor ve böylesi karmaşık yapıdaki bir işlevin beyin kabuğunun iki küçük alanına indirgenmesinin bilimsellikten uzak bir davranış olacağına dikkat çekiyor. Yakın zamana dek insan beyninin nasıl bölümlere ayrıldığı konsunuda elimizde somut hiçbir delil yoktu. 1990 ların başında beyin görütüleme teknolojisinde dev adımlar atıldı.Sereno ve ekibi, bu görüntüleme yöntemleriyle " beyin ülkesindeki eyaletlerin" sınırlarını belirlemeye çalışıyor. Onlar, görme ve konuşmanın bağlantılı olduğu kanısındalar.Sereno , yıllar önce ABD Ohio Üniversitesi' ndeki bir konferansında kuşların dil yetilerinin maymunlardan çok daha fazla gelişmiş olduğunu dile getirmişti. Sereno dilin en önemli iki özelliğinin sözdizim (sentaks) ve anlam (semantik) olduğuna parmak basıyor. Maymunların doğal iiletişim sistemlerinde anlama yoğun olarak raslanmasına karşın, sistemin sözdiziminden tümüyle yoksun olduğu görülüyor.maymunun çıkarttığı seslerin sırası, anlamda herhangi bir değişikliğe yol açmadan istenildiği gibi sıralanabiliyor. dahası, insan dışındaki memelilerde iletişimin büyük ölçüde duygularla belirlendiği, sonradan öğrenilerek edinilen bir şey olmmadığı bilidiriliyor. Örneğin doğuştan sağır bir maymun sağlıklı bir maymunun çıkarttığı tüm sesleri çıkarabilirken, sağır bir ötücü kuşun ötmediğine dikkat çekiliyor.
İnsan nasıl konuşmaya başladı? Sereno ’ya göre insan önceleri tıpkı ötücü kuşlar gibi anlamsız sesler çıkarıyordu. Bunun da amacı bir olasılıkla karşı cinsi çeklmmekti. Birçok antropolog, insanoğlunun 100 bin yıl önce konşmaya başladığını sanıyor. Bunun kanıtı olarak da, milyonlarca yıllık bir durgunluktan sonra ansızın taştan yeni araç ve gereçlerin yapılmaya başlanması öne sürülüyor. kimilerine göre bu durum insanların eninde sonunda simgesel bir biçimde düşünmeyi, ardıl olayları anımsamayı ve yönergeleri iletmeyi öğrendiği anlamına geliyor. Ama asıl sorun bunun nasıl gerçekleştiği... Dil yalnızca karmaşık bir ussal sorun olmakla kalmayıp, aynı zamanda bedenin yapısıyla ilgili bir sorun niteliği de taşıyor.
( Cumhuriyet BilimTeknik sayı: 491 17 Ağustos 1996)
Beyin ağırlığındaki fark, çok kere bazı halkları ve kişileri aşağılama edebiyatının konusu olmuştur.
Bazılarını”beyinsiz”, "kuş beyinli" diye nitelerken beyninin küçük olduğunu anlatmak isteriz. Oysa beyin ağırlığıyla zeka arasında doğru orantı yoktur. Beyin hacmi erkeklerde ortalama 1300-1500 santimetreküptür; ama 1050-1800 santimetreküp arası da normal kabul edilmektedir. Çok kere buna iki ünlü yazarın beyin ölçüleri örnek verilir: Fransız Anatole France ve Rus İvan Turgenyev. Rus olanın beyninin hacmi Fransızın iki katıydı. (İnsan, Yapısı ve Yaşamı, A. Smith, s:30)
Sanıldığı gibi hayvanlar aleminin en ağır beyni insan beyni değildir. Vücut ağırlığıyla oranı ele alındığında da en ağır beyin insan beyni değildir. Bundan 70 bin yıl önce yaşamış Neanderthal insanı (Avrupa' da Asya’da ve Afrika’da izleri vardır) büyük beyinliydi; ama henüz bizim gerçek atalarımız değildiler.(age S: 22) İnsan ağırlığının yaklaşık ellide biri beyindir. Bu oran bir çok maymunda yirmide birdir. Fil beyni, insan beyninin dört katı kadar ağrdır. Ama insan beyni yetenek bakımından büyük bir ayrıcalık taşır.
İnsan beyni, tam 14 milyar hücreli bir yumşak dokudur. 1.35 kg dan biraz daha ağırdır.( İnsan ,Yapısı ve Yaşamı s: 292 ve293)
Beyin de en basit hayvanlardan başlayarak yavaş yavaş gelişti.
Bizim beynimize bir bakalım. En dipte "beyin sakı" var. Buradan yürek atışı, soluma gibi temel biyolojik fonksiyonlar yönetilir. Onun üzerinde daha sonra gelişmiş olan bölge var. Burada "sürüngen davranışları" diyebileceğimiz davranışlar yer alır: saldırganlık, bölge sahiplenişi, sosyal hiyerarşi gibi. Onun da üzerinde " memeli davranışları taşıyan " limbik sistem" var. Burada karmaşık duygular, yavrulara duyulan sevgi ve onları koruma içgüdüsü vardır. Nihayet en üstte "serebral korteks" bulunur. Burası en gelişmiş işlevleri üstlenmiştir. Analiz yeteneği, hayal gücü, matematik ve müziğin yaratıldığı yer burasıdır. "Görüyorsunuz biz insanlar ne kadar karmaşık yaratıklarız. Bir resmi incelerken beyninizin gelişmiş bölümünü kullanıyorsunuz, ama otomobil sürerken sizi sıkıştırıp önünüzü kesen sürücüyü o anda öldürmek istemeniz, tamamen sürüngen atalarınızdan size kalan bir miras. Denebilir ki bizim günlerimiz, beynimizin bu üst ve alt kat maliklerinin sürekli çekişmesi ile şekilleniyor. Şimdilik maalesef sürüngen yanımız genellikle kazanıyor, ama günün birinde gelişmiş yönümüz ilkel yönümüzü bastırmayı mutlaka öğrencektir... Tabii türümüz o kadar yaşarsa.
Beynimiz, esnek bir bilgi bankası olarak yaklaşık on üzeri on dört (1014) bit depolayabiliyor, bundan ötesini kitaplarda depolayabiliyoruz. Bütün bunlar sıralanınca görüyorsunuz ki amibe fark atıyoruz. Yalnız burada hemen bir ufak noktaya parmak basmak gerek. Genellikle evrim analatılırken sanki olup biten herşeyin nihai gayesi insanı yaratmakmış gibi gösterilir. Adeta ".. sürüngenler, kuşlar, memeliler, maymunlar ve... nihayet.. İNSAN !!" tarzında bir anlatım. Tabii bu tamamen yanlış. İnsan, evrim sırasında meydana gelen türlerden yalnızca bir tanesi. Evet, beynini ve yüksek saldırganlığını kullanarak çevresine büyük ölçüde "egemen" olmuş durumda. Ancak, daha önce de değindiğim "insan merkezli" gözlüklerimizi bir an çıkartırsak, bütün bu "başarılarımızın" beraberinde çok yüksek bir fatura getirdiğini, bu faturayı ödemenin de giderek olanaksızlaştığını göreceğiz. Korkarım ki günün birinde "İnsan" bölümü, "Dünya Tarihi" kitabının ortasında 2-3 sayfadan ibaret olacak." Orhan Kural hocaya bir şey eklemek gerek. Hani biraz da kendi türümüzü sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor, yoksa "Dünya Tarihi" kitabını yazan da kalmayacak...
HEM MERDİVENDEN İNMEK HEM DE SAKIZ ÇİĞ NEMEK. Bellek
Diyojen'in belleği gayet güçlüymüş. Bir gün kendisine biri, "En iyi yemek hangisidir?" diye sormuş.
Diyojen: "Yumurtadır" demiş. Aradan 15 yıl geçmiş. Aynı adam yine çıkmış karşısına Diyojen'in: "Neyle yenir?" demiş. Ünlü filozof hiç düşünmeden : "Tuzla" demiş(Çetin Altan, Sabah, 13 Kasım 1997, Perşembe)Beceriksiz insanlar için "o, merdivenden inerken sakız çiğneyemez" deriz. Böylece o insanın aynı anda bunlardan birini yapabileceğini ama ikisini birlikte yapamayacağını anlatmak isteriz.
Napolyon deyince aklınıza neler geliyor? Benim aklıma hırslı bir fatih, ve "para para para" deyişi geliyor. Belki bir de Moskova seferi. Kısa boyluluğu. Oysa Napolyon, sandığımızdan daha zeki ve becerikliymiş. Aynı anda birkaç işi aksatmadan yürütebilirmiş. Napolyon, tüm bilgileri kafasında belli bir çekmeceye yerleştirdiğini, bir bilgi gerektiği zaman ait olduğu çekmeceyi çekivermekle onu sağladığını söylüyordu. İşte bir bilgisayar insan.
Bu alanda bilinenen büyük beceri , kuşkusuz 1887 yılında bir şiiri ezbere okurken aynı anda bir başkasını yazabilen ya da bir yandan şiir okurken bir yandan karmaşık bir matematik problemini çözebilen Fransız psikolog Paulhan' a aittir. (Uzay ve Psikoloji s: 58)
Bellek konusunda son çarpıcı örnek Stephen Hawking' dir. Onu tekerlekli sandalyeye mahkum bilgin olarak tanıyoruz. Hani şu ayaklarının gidemediği yere zihniyle uçan deha: Hawking.
Çalışma arkadaşlarından biri, Werner Israel (Genel Görecelik kitabını birlikte yazdıkları kuramsal fizikçi) onun belleğinin başarısını, Mozart’ın bütün bir senfoniyi akıldan bestelemesine benzetmekte :
" Bu başarı, sanki Mozart' ın tüm bir senfoniyi kafasında taşıyıp bestelemesi gibidir. Son günlerde yapılan bir seminerde müzikteki nota çizgileri gibi kara tahtayı kaplayan karmaşık matematik satırlarını gören herhangi bir kişi bu kıyaslamayı anlayacaktır"
(SH, Yaşamı, Kuramı ve Son Çalışmaları s: 140; S.Hawking’in Evreni, s: 25)
Kuşkusuz, abartılı öyküler olabilir. Ama şu bir gerçekti; Hawking, ayrıntılı bilgileri hafızasında tutma yeteneği yüksek bir insandı. Öykülerden birine göre Hawking, sekreterine ezberinden tam kırk sayfalık bir denklem dizisi yazdırmış. Bu dizide yaptığı "küçük bir hata" yı yirmi dört saat sonra anımsamış. Benzer bir olay 1983 yılında bir Caltech seminerinde olmuş: Hawking önemli bir denklemin kırk terimli versiyonunu ezbere dikte etmiş. Öğrencileri ve tabi dinleyen herkes çok şaşırmış. Hawking, zaten hep şaşırtıcı bir insan. Asistanı son terimi de yazıp denklemi bitirmiş. Nobel ödüllü meslektaşı Murray Gell- Mann da tesadüfen oradaymış. Asistan noktayı koyduğunda Mann ayağa kalkmış ve Hawking' in bir terimi atladığını söylemiş. Bu gerçek bir öyküdür. Gell-Mann da ezbere çalışan bir dahi idi.
(Michael White- John Gribin, S. Hawking Yaşamı Kuramı ve Son Çalışmaları, Çeviren Neziha Bahar, Sarmal Yayınevi, 1993, s:141)
Evrim
-
Evrim nedir? Evrim süreci nasıl işler?
-
Atların Evriminde Parmaklar ve Toynak...
-
Mikro evrim nedir
-
Yumuşakçaların evrimi
-
Bitki Evrimi 5/5: Çayır İmparatorluğu
-
Bitki Evrimi 4/5: Çiçeklerin ve Tohumların Öyküsü
-
Evrim düşüncesinin tarihi
-
Bitki Evrimi 3/5: Kömür Çağı
-
Bitki Evrimi 2/5: Ormanların Doğuşu
-
Bitki Evrimi 1/5: Karaya İlk Çıkanlar
-
Mutasyon, Evrimsel Sürecin Hammaddesidir!
-
Evogram Nedir ?
-
Yeni Genetik Kombinasyonların Oluşumu ve Evrimin Türleri Değiştirme Mekanizması
-
Evrim'i Tetikleyen Mekanizmalar Nelerdir?
-
Darwin ve Doğal Seleksiyon