Avrupa'da sıtmanın durumu
Sıtmanın Güney Avrupa ve Balkanlardaki etkisi Kuzey Avrupa ülkelerinde olandan çok daha fazladır.
Bununla birlikte Güney Avrupa'da hastalık oldukça önemlidir (Bruce-ChWatt and Zulueta, 1980). Avrupa'nın değişik bölümlerindeki sıtma durumu Alman ordusu tarafından 1917-1918 tarihleri arasında belirlenmiştir. Buna göre, o yıllar itibariyle, kıtanın batısında 2.600, doğusunda 12.800, Balkanlarda 132.400 ve Türkiye'de 183.700 sıtma vakası tespit edilmiştir.
Bruce-Chwatt and Zulueta (1980) "Avrupa'da sıtmanın yükselişi ve düşüşü" isimli kitaplarında, kıta için sıtmanın tarihçesine göz atmışlardır. Araştırıcılar, en yüksek endemik alanları Avrupa kıtasının güneyi olarak belirlemişler ve ülkeleri sıtma durumlarına göre sınıflandırmışlardır. Buna göre, Yunanistan Avrupa kıtasının belki de en yüksek vakalarının olduğu ülke olarak belirlenmiştir. 1931-1935 yılları arasında, Yunanistan'da sıtma paraziti ile enfekte olmuş insan sayısı 1-2 milyon dolayında olmuştur. Sıtma ölümleri ise yüzbinde 74 olarak kayıt edilmiştir. Avrupa'daki önemli birkaç sıtma epidemisi ise, yüzyılın başında 420.000 vaka ile Romanya'da, 1942-1943 yılları arasında 600.000 vaka ile Yugoslavya'da, 1905 yılında 300.000 vaka ile İtalya'da, 400.000 vaka ile 1943 yılında İspanya'da görülmüştür.
Merkezi Avrupa'da, sıtma olgusu Güney Avrupa'ya göre çok daha düşüktür. Bugüne kadar ne Avusturya'da ne Çek Cumhuriyeti ne de İsviçre gibi bir ülkede hiçbir zaman geniş ölçekti bir sıtma mücadele operasyonuna ihtiyaç duyulmamıştır.
Orta Avrupa'da temel sıtma alanları Macaristan çevresindeki kırsal alanlardır. Özellikle, Macaristan'ın kuzeydoğusundaki ovalar, dere yatakları ile güneybatısındaki bataklık alanlar ve balık yetiştirme havuzlan önemli kaynaklardır.
Kuzeybatı Avrupa'daki sıtma alanları, kıyı bölgesiyle sınırlandırılmıştır. Zaman içerisinde İngiltere ve İskoçya'da orta dereceli birkaç salgın ve vaka kayıt edilmiştir. Bununla birlikte, Hollanda'nın kuzey bölgelerindeki tuzlu bataklıklarda, Belçika'da kıyı zonunda, Almanya'da Ren Nehri vadisi boyunca, Fransa'da ülkenin orta kesimlerindeki çamurlu arazilerde ve batı kıyısının kuzey sahillerinde sıtma vakalarına rastlanmıştır. Geçmişte, sıtma vakalarının sıklıkla görüldüğü en önemli ülke Danimarka ve komşusu olan İsveç ve Finlandiya'dır. 1880 yılına kadar İsveç'te, her yıl 4.000-8.000 sıtma vakası tespit edilmiştir.
Polonya Orta Avrupa'nın sıtma yönünden endemik ülkesidir. 1919-1922 yılları arasında doğu Polonya'da her 100.000 kişiden 200'ünde sıtma teşhis edilmiştir. Bunun gibi, o zamanki Sovyetler Birliği’nin birçok bölgesinde, özellikle Ukrayna'da, çok sayıda sıtma vakası saptanmıştır.
Günümüzde, Güney Avrupa'nın birçok ülkesinde özellikle kıyı şeritleri boyunca, ilkbahar ile sonbahar arasında sıtma vakalarına rastlanabilmektedir. Ancak bu sorun artık Kuzey Avrupa ülkeleri için ortadan kalkmıştır.
Avrupa'da temel olarak Plasmodium vivax ve Plasmodium falciparum olmak üzere iki parazit türü bulunmaktadır. Bunlardan P. vivax tüm kıtada yaygın olarak bulunurken, diğeri güney bölgelerde sınırlı bir yayılım göstermektedir. Balkanlarda ve İtalya'da sıtmanın epidemiyolojisi tipik bir model göstermektedir. İlkbaharda P. vivax'ın epidemisi ile başlayan sıtma, sonbaharda P. falciparum epidemisi ile devam etmektedir. Bulaşım, Romanya'da haziran-ekim, Yunanistan ve Güney İtalya'da nisan-mayıs ile kasım ayının başlarında olmaktadır (Bruce-Chwatt and Zulueta, 1980). Portekiz'de kuzey bölgelerinde P. vivax yaygınken, güneyde P. falciparum vakalarına rastlanmaktadır. Öte yandan, Fransa'nın güney kıyılarında hüküm sürmekte olan iklimsel durum, P. falciparum 'un yayılmasını sınırlamıştır. Arnavutluk ve Sardunya'da, sıtma vektörlerinin populasyonu nisan, mayıs ve haziran aylarında çok hızlı bir şekilde artmakta ve birdenbire düşmektedir (Logan, 1953).
Endemik sıtma, 2. Dünya Savaşı'ndan önce tüm Avrupa kıtasında bulunmaktaydı. Savaş sırasında Avrupa'nın genelinde büyük bir sıçrama yapan sıtma, savaşın son bulmasıyla birlikte yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Sıtma vakalarıyla İlgili en son kayıt 1975 yılında Makedonya'da yapılmıştır (Bruce-Chwatt et al., 1975). Öte yandan, çok uzun bir aradan sonra günümüzde Balkanların bazı ülkelerinde ve özellikle Bulgaristan'da sıtmanın yeniden ortaya çıkmaya başladığını biliyoruz. Sıtmanın, öncelikle Kuzey Avrupa'da, sonrasında güney kıyı şeridinde büyük oranda azalmasının çeşitli nedenleri vardır. Herşeyden önce Dünya Sağlık Teşkilâtı ile Rockfelier Fonu’nun sıtmanın eradikasyonuna yönelik ortak kampanyası en önemli rolü oynamıştır. Bu kampanya sırasında, kalıcı insektisitlerin devreye sokulması, epidemiyolojik araştırmalar ve aktif vaka takibi gibi çalışmalar kısa zamanda büyük başarı getirmiştir. Bunun yanında, yeni ilaçların ortaya çıkarılması, bina inşaatındaki yenilikler, yeni tarımsal tekniklerin devreye sokulması, sosyal ve ekonomik koşullarda iyileştirme ve halk sağlığına yönelik hijyenin iyileştirilmesi gibi faktörler, sıtma vakalarındaki hızlı düşüşün diğer nedenleri olmuştur. Ayrıca, sıtma vektörünün üreme ve gelişme habitatlarındaki vejetasyon temizliği, drenaj ve sulama sistemlerinin rehabilitasyonu, insektisit kullanımı, aşırı kirlenme ve deterjanlar, Anopheles türlerinin populasyonlarını oldukça fazla etkilemiştir (Bruce-Chwatt and Zulueta, 1980). Örneğin, Hollanda'daki domuz çiftliklerinin modernize edilmesi, Anopheles türlerinin kışlama faaliyetlerini ve mevsimsel populasyon artışlarını engellemiştir (Van Seventer, 1969).
Endemik sıtmanın ortadan kaldırılmasına rağmen, Avrupa'da bu konu üzerine çalışan birçok kuruma göre, her yıl belirlenen onbinlerce sıtma vakası, turistler, göçmenler ve diğer yolcular aracılığı ile endemik sıtma alanlarından kıtaya sokulmaktadır. Bu durum kısmen doğru olsa da, bize göre Avrupa'da endemik sıtma alanları ve dolayısıyla sıtma vakaları tümüyle ortadan kaldırılmamıştır. Nitekim, yukarıda da belirtildiği gibi 30 yıl aradan sonra Bulgaristan'ın birçok bölgesinde yeniden sıtma vakalarına rastlanmış ve Bulgar bilimadamları bunun Yunanistan kökenli olduğunu ileri sürmektedirler. Bu durum, en azından kıtanın güney kıyı şeridinde bir sıtma potansiyelinin hâlâ ortadan kaldırılmadığını göstermektedir.
Öte yandan, bu sıtmanın Avrupa kıtasına yeniden girişi değil, olan potansiyelin değişik etkiler nedeniyle ortaya çıkmasıdır. Bu etkilerin en başında, bize göre, küresel ısınma, iklimsel değişiklikler ve sera etkisi gelmektedir.
Bu yayın birinci basamak sağlık hizmetlerinde görev yapan sağlık personelinin eğitiminde kullanılmak üzere T.C. Sağlık Bakanlığı Sıtma Savaşı Daire Başkanlığı ve Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü işbirliği ile hazırlanmış ve bastırılmıştır. Bütün hakları Sağlık Bakanlığı’na aittir. Kaynak gösterilmeksizin yayınlarda kullanılamaz, alıntı yapılamaz.
Sıtma Vektörünün Biyo-Ekolojisi Mücadele Organizasyonu ve Yöntemleri Birinci Basım: 3500 adet EKİM 1998- ANKARA
Yrd.Doç.Dr. Bülent ALTEN
Doç. Dr. Selim S. ÇAĞLAR
Parazitoloji
-
Parazitizm tipleri nelerdir ?
-
Parazitlerin vücuda giriş yolları nelerdir?
-
Parazitlerin bulaşma yolları nelerdir ?
-
Parazitliğin (parasitismus’un) çeşitleri
-
TATARCIK MÜCADELESİ
-
Tatarcıkların Biyoekolojisi Üzerine Bilgiler
-
Tatarcıkların Genel Entomolojik Özellikleri
-
Türkiye'de Bulunan Tatarcık Türleri
-
Leishmania ve sağlık açısında önemi
-
TATARCIKLAR ÜZERİNE GENEL BİLGİLER
-
Parazit Vektör Ekolojisi ve İlişkili Faktörler
-
Türkiye'de sıtmanın durumu
-
Avrupa'da sıtmanın durumu
-
Sıtmanın biyolojisi ve epidemiyolojisi
-
Sivrisineklerin Sağlık Açısından Önemi