Artropodolojinin Tarihçesi
Artropodların fosillerine, üzerlerini örten sert ve kalın kitin tabakası dolayısıyla, çok eski kara parçalarında bile rastlanmaktadır. Artropodların insanlardan daha eski zamanlarda bulunduğunu ileri süren araştırıcılar vardır. Bunların fosilleri üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda yaklaşık olarak on iki bin türün bulunduğu bildirilmektedir.
Milattan önceki kavimlerde yapılan araştırmalarda ilkel insanların pire, bit, tahtakurusu, kene ve sivrisinek gibi dış parazitleri iyi tanıdıkları kaydedilmiştir.
Eski bir tıp eseri olan Susruta Samhita'da (M.S. 500) sivrisineklerle sıtma arasında ilişki olabileceği kaydedilirken, tahtakurularının yutularak sıtma tedavisinin mümkün olacağı gibi yersiz bazı görüşlere de yer verilmektedir.
Mısır'da parazitler ile ilgili bilgiler papürüslere dayanmaktadır. Bunlardan Kahün papürüs'ü (M. Ö. 1900) veteriner hekimlikle, Ebers papürüs'ü (M. Ö. 1550) ise tıpla ilgilidir. Bu tarihlerde Mısırlıların çeşitli endoparazitleri tanıdıkları, ektoparazitlerden ise pire ve sivrisineklere karşı mücadele yöntemleri geliştirdikleri görülmektedir. Milattan önce Mısır' da bir orduda uyuz salgını görüldüğüne dair kayıtlar bulunmaktadır.
Sümer, Babil ve Asur'da diğer medeniyetlerde bilinen bütün parazitler tanınmaktadır. Özellikle Asur-Babil hekimlerinin uyuzu ve bitleri tanıdığı, uyuzu kükürtle tedavi ettikleri, hastalıkların yayılmasında bazı küçük böceklerin rol oynadığına inandıkları görülmektedir. Ancak yine bu dönemlerde hastalıkların insanların günahlarının bir cezası olarak verildiği fikri de kabul ediliyordu. Bu görüşler Filistin' dede devam etmiştir. Burada da belli başlı ektoparazitler tanınmakta ve bitlerin terden meydana geldiğine inanılmakta idi. Ancak Hipokrat'la gözlem ve deneye önem verilmeye başlanmış ve parazitlerde hastalık sebepleri arasında belirtilmiştir. Aristo' da bu dönemde yaşamış ve hekim olmamakla beraber bitler konusunda değerli bilgiler vermiştir.
Roma' da veteriner parazitoloji alanı önem kazanmış olup, çeşitli hayvanlardaki uyuz ile bu hastalığın sağaltımları üzerinde durulmuştur. Galen ise (M. S. 131 - 201) insan ve hayvanlardaki birçok paraziti tanıyan önemli bir kişi olmuştur.
İslam ülkelerinde M.S. 6. yüzyılda islamiyetin yayılması ile uygarlık aleminde yeni bir devir başlamıştır. Bu devir "Arap devri" ya da Arap diliyle "hekimlik devri" olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde Araplardan başka, İranlı, Hintli ve Türkleri de görmekteyiz. Hz. Muhammed'in doktoru İbn Çalda ve diğer başka hekimler sivrisineklerle bazı hastalıklar arasındaki ilgiyi biliyorlardı. M.S. 10. Yüzyılda Al-Tabari ilk kez uyuz böceğinden bahsetmiştir. Aynı yıllarda yaşayan İbn-i Sina ortaçağın en büyük hekimi olup, "Kanun" adlı eseri 18. yüzyıla kadar Avrupa Tıp Okullarında okutulmuştur.
Ektoparazitlerle ilgili çalışmalarda ortaçağda bir duraklama görülmüştür. Ancak 1600'lü yıllarda tekrar ilerleme başlamıştır. Merkurialis veba etkeninin sineklerle taşındığını ileri sürmüştür. Francesco Redi "Spontaneus generatio" ( etkenlerin yoktan varoluşu, kendiliğinden varoluş) fikrini çürütmüş ve Leeuwenhoek'un mikroskobu buluşuyla da bu bilimde ilerleme olmuştur. 18. yüzyılda Linnaeus=Linne "Sistema Naturae" adlı kitabında (1758) Zoolojide ilk klasifikasyonu yapmıştır. 1700'lü yıllarda Linne entomo sınıfında ikili nomenkulatur uygulamıştır. Parazitolojide priorite kuralı uygulanmaya başlamıştır. 19. yüzyılda Rudolphi parazitolojide klasifikasyona gitmiştir.
1877'de Patrik Manson sivrisineklerin Wuchereria bancrofti adındaki filaria'yı naklettiğini ileri sürmüş, daha sonra Bancroft (1884), Low'unda işbirliği ile bu iddiasını deneysel olarak ispat etmiştir. Artropodların salgın hastalıkların taşınmasında rol aldıkları, 1881 yılından sonra anlaşılmıştır.
Smith ve Kilbourne 1893'de Teksas humması etkeninin Babesia bigemina olduğunu ve Boophilus annulatus'un bu kan parazitinin taşıyıcılığını yaptığını bildirmiştir. 1895'de Bruce Nagana (Trypanosoma brucei) hastalığının çeçe sineği ile taşınmasını kaydetmiştir. 1897'de Ross Anopheles' de sıtma zigotlarını saptamıştır. Bundan sonra artropodların vektörlük rollerine ilişkin çalışmalar başlamıştır. Bu dönemlerde böceklere karşı mücadele yapılması ve önlem alınması ile ilgili çalışmaları görmekteyiz. Bu amaçla insektisitlerin sentezi yapılmış ve 1939'da DDT'nin insektIeri öldürdüğü Paul Müller tarafından belirlenmiştir. Türkiye'de Entomoloji alanında ilk bilimsel çalışmalar İsmail Hakkı Çelebi'ye aittir. Daha sonra Nevzat Tüzdil ve Hasan Şükrü Oytun'un çalışmaları olmuştur.
Entomoloji
-
Duyarga bacaklılar - Protura
-
İçtençeneliler - Entognatha
-
Böceklerin Anten veya Duyarga Yapıları
-
Böceklerin anatomik yapısı ve vücut kısımları
-
Entomolojiye giriş
-
Entemoloji ya da böcek bilimi hakkında bilgi
-
Bitki zararlısı böcekler
-
Ülkemizdeki Bombus Türleri
-
Bal ve Apiterapi
-
Arı Zehiri Ve Apiterapi
-
Bal Arılarının Taksonomisi, Vücut Yapıları & Gelişme Dönemleri
-
Bal Arısı Kolonisi Ve Arı Irkları
-
Arı Hastalıkları ve Sınıflandırılması
-
BÖCEKLER VE ZARARLARI
-
Böcekler İçin Çevre Dostu Öneriler