Alglerin içerikleri ve insanlar üzerine etkileri
ALGLERİN EKONOMİK VE EKOLOJİK ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI VE ÜREME TİPLERİ
Suyosunları ya da öbür adıyla algler ancak mikroskopla görülebilen tekhücreli canlılardan metrelerce boylanabilen dev deniz yosunlarına kadar değişik biçim ve boyutlara sahip ilkel canlılardır. Örneğin, durgun suların üzerinde oluşan yeşil köpük birikintileri hepinizin dikkatini çekmiştir ya da çoğunuzun ayağına denizde yüzerken kaygan deniz otları dolanmıştır. İşte günlük yaşantımızda sıkça rastladığımız bu canlılar suyosunlarıdır. Suyosunları, adının çağrıştırdığı gibi yalnızca suda yaşamaz, karayosunları gibi duvarlarda, kayalarda, ağaç gövdelerinde ve yeterli nem bulunan her yerde, hatta kaplumbağaların kabuklarında bile yaşayabilir. Suyosunlarının görünümleri her ne kadar bitkiyi andırırsa da, gerçek gövdeleri, yaprakları, kökleri ve çiçekleri yoktur. Buna karşılık, yeşil renkli klorofil pigmenti içerirler ve kendi besinlerini üretebilirler. Ama bazı türlerin içerdikleri öbür renk maddeleri (pigmentler) öylesine baskındır ki, klorofil görünmez hale gelir. Suyosunları renklerine göre yeşil suyosunları, esmer suyosunları, kırmızı suyosunları, altın suyosunları gibi gruplara ayrılır. Örneğin, Kızıldeniz'in suyunun zaman zaman kırmızımsı görünmesinin nedeni kırmızı suyosunlarıdır. Suyosunları eşeyli ya da hareketli sporlarla eşeysiz olarak üreyebilir. Suyosunlarının önemli bir bölümü denizlerde yaşar. Bunların başlıcalarından biri esmer suyosunlarıdır. Biçimleri türden türe değişirse de, esmer suyosunları genellikle derimsi bir sapla kayalara tutunan, üzeri hava kesecikleriyle bezenmiş, uzun, yassı, sert organlara sahiptir ve keseciklerin yardımıyla su yüzeyine yakın olarak yüzer. Böylelikle de güneş ışınlarını alarak fotosentez yapar. Esmer suyosunlarının bazısı, örneğin Atlas Okyanusu' nun kıyı kesimlerinde yetişenler 6 metreye kadar uzarken Büyük Okyanus'taki bazı türlerin boyu 65 metreyi aşar. Bu dev suyosunları Güney Okyanusu'nda uçsuz bucaksız sualtı ormanları oluşturur. Yeşil alglerin denizlerde yaşayan en yaygın üyelerinden biri deniz maruludur. Deniz kıyılarında ve kayaların üzerinde bulunan bu suyosunu, marul gibi kenarları kıvırcık, ince, yarısaydam ve yeşil "yapraklarıyla" ayırt edilir. En çok sıcak sularda„ bulunan kırmızı suyosunları ise alımlı ve zarif biçimleriyle denizaltı yaşamına renk katar. İpliksi, tüysü ya da yassı olanları vardır. Renkleri içerdikleri pigmentlerin oranına bağlı olarak kırmızıdan maviye doğru değişir. Suyosunlarının sayısız yararları arasında belki de en önemlisi denizlerdeki yaşama yaptıkları katkılardır. Fotosentez yoluyla kendi besinlerini üreterek bir yandan suya oksijen kazandırıp öte yandan da denizanası, karides gibi binlerce küçük deniz hayvanına besin sağlarlar. Suyosunlarını yiyerek beslenen bu hayvanlar da balıklara hatta balinalara yem olur. Buradan anlaşılabileceği gibi, denizlerdeki besin zincirinin en önemli halkası olan suyosunları olmasaydı, öbür üstün yapılı su canlılarının hiçbiri olamazdı. Suyosunlarından çok çeşitli alanlarda yararlanılır. Örneğin, yüksek oranda potasyum içeren esmer suyosunları hem gübre olarak kullanılır, hem de iyi bir iyot kaynağıdır. Başta kırmızı suyosunları olmak üzere birçok suyosunu çeşidi öteden beri özellikle doğu ülkelerinde yiyecek olarak tüketilmektedir. Bazı kırmızı suyosunu türlerinden ise agaragar ya da kısaca ağar denen, jelatinsi renksiz bir madde çıkarılır. Kozmetikten ilaç üretimine kadar çok çeşitli alanlarda kullanılan bu madde gıda sanayisinde de kıvam verici olarak dondurma, çorba, jöle ve soslara katılır.
Algler, gerek yapısal olarak gerekse de dış görünüşleri bakımından oldukça farklı görünümdedirler. Yapısal olarak eukaryotik (gelişmiş hücre tipi) ve prokaryotik (basit yapılı hücre tipi) olmak üzere iki büyük gruba ayrılırlar. Buna göre Mavi-Yeşil algler göstermiş oldukları hücre organizasyonları bakımından prokaryot hücre özelliği taşımaktadırlar.
Belirgin bir hücre çekirdeğinin olmaması ve çok basit olan kromatofor yapısındaki pigmentlerin dağılımı ve prokaryotik hücre özellikleri bakımından diğer alglerden ayrılırlar. Dış görünümleri bakımından tek hücreli ve ipliksi formlardan karışık olarak gelişmiş bireylere kadar değişik biçimlerde gözlenebilmektedirler.
Ekolojik olarak algler, karlı alanlar, tamamen buzla kaplı alanlar da bulunabilirler. Fakat % 70′nin dağıldığı asıl yayılım alanı sulardır. Bu ortamlarda organik karbon bileşeklerinin major primer üreticisidirler. Mikroskobik fitoplankton formunda meydana gelebilirler. Makroskobik ve mikroskobik formların her ikisi de kara ve Su hattı boyunca ve bu ortamların her ikisinde meydana gelir. Gövde ya da benzer işlevlere sahip yapıları ile derelerin alt kısımları ve sedimenlere, Toprak partiküllerine ya da kayalara tutunurlar. Yukarıda da belirtildiği gibi buzla kaplı alanlarda bulundukları gibi 70 °C ya da daha yüksek sıcaklıktaki kaynak sularında da yaşayabilirler. Bazıları çok tuzlu su ortamlarında bile gelişebilirler.
Göllerde ve denizlerde yüzeyden 100 m aşağıda ya da daha düşük ışık yoğunluğu ve yüksek Basınç altında yaşayabilirler. Denizlerde yüzeyden 1 km aşağıda da yaşayabildikleri görülmüştür.
Algler su ortamında primer üretici canlılardır. Yapılarındaki pigmentleri sayesinde Karbondioksit ve Suyu ışığın etkisi ile karbonhidratlara çevirirler, böylece su ortamındaki besin değerinin ve çözünmüş Oksijen oranının artmasını sağlarlar. Sonuçta kendi gelişimlerini sağlayarak besin zincirinin ilk halkasını oluştururlar. Bu şekilde üretime olan katkıları ve üst basamaktaki canlılarla olan ilişkileri açısından önem taşımaktadırlar. Alglerin üretimleri çevresel faktörlerle sınırlanmıştır. Bunlar ışık, sıcaklık ve besindir. Bu sınırlayıcı faktörler iyileştirilirse, üretim düzeyi artar. Üretim artışının belli bir düzeyi aşmasının doğal bir sonucu olarak da çevresel denge bozulur ve bu gelişeme eutrofikasyon adı verilir.
Eutrofik bir ortamda besin madde girdisinin fazlalığından dolayı, (özellikle azotlu bileşikler ve fosfat gibi alglerin gelişimini arttıran bileşikler) alg ve bakteri faaliyetleri ile bulanıklık artar ve ışığın Suyun alt kısımlarına geçmesi engellenir. Oksijen dip kısımlarda sınırlayıcı bir özellik kazanır. Bu da bentik bölgede yaşayan canlılar için ölümle sonuçlanabilir.
İnsan faaliyetleri, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklar son yıllarda ötrofikasyon direkt etkide bulunmaktadır. Bunun yanı sıra atmosferden difüzyon ile suya karışan azot, yağmur sularının alıcı ortamlara taşıdığı besin maddeleri, drenaj yoluyla ortama taşınan maddeler kirlenme sürecini hızlandıran doğal gelişimlerdir.
Eutrofikasyonun sonuçlarından birisi de aşırı alg patlamalarının görülmesidir. Bunun anlamı, fitoplankton (alglerin serbest yüzen formları) populasyonlarının suyun rengini, kokusunu ve ekolojik dengesini bozacak yeterli yoğunluğa ulaşmasıdır. Bunun yanı sıra alglerin aşırı gelişmesi, sucul ortamdaki birçok canlı için toksik etkilere neden olduğu için ölümler görülebilmektedir. Örneğin, Dinoflagellatlardan Gymnodinium ve Gonyanlax'a ait türler aşırı çoğalma sonucu, hayvanların sinir sistemlerini etkileyen, yüksek oranda suda çözünebilen toksik madde üretirler. Diğer patlamalara ise Mavi-Yeşil alglerden Microcystis, Anabaena, Nostoc, Aphanizomenon, Gloeotrichia ve Oscillatoria, Chrysophyte'den Prymnesium parvum neden olmaktadır.
ALGLERDE ÜREME
Üreme, bütün canlıların kendilerine şekil ve fonksiyon bakımından benzer bireyler meydana getirmesine denir. Alglerde üreme üçe ayrılır.
1- Vejetatif üreme
2- Eşeysiz üreme
3- Eşeyli üreme
1- VEJETATİF ÜREME: Bu üreme tipi bütün alglerde görülür. Kopma veya hücre bölünmesi şeklindeki üremedir. Bu tip üreme için sadece vejetatif hücreler kullanılır. Herhangi bir özelleşmiş yapı veya hücre meydana gelmez.
CYANOPHYCEAE sınıfının CHLOROCOCCALES mensupları ikiye bölünerek ürerler. İki yavru hücre ortak bir jelatin kılıf içinde bulunurlar. İpliksi formların trikomları teorik olarak uzunluğuna sonsuz büyüme kabiliyetine sahiptir. Fakat tabii sularda iplik çok geçmeden 2-3 parçaya ayrılır. Parçalanma ya hayvanlar tarafından veya bazı hücrelerin ölmesiyle oluşan ve nekrid hücreleri denen hücrelerin parçalanmasıyla gerçekleştirilir. Bazı ipliksi CYANOPHYCEAE mensuplarından örneğin OSCİLLATORİA cinsinde hormogonyumlar önemli bir üreme şeklidir. Hormogonyum 2-3 hücreden oluşabileceği gibi daha fazla sayıda hücreden de meydana gelmiş olabilir. Hormogonyumlar iplikten ayrılarak yeni bir iplik meydana getirebilirler.
CHLOROPHYTA’dan SİPHONALES ve CHLOROCOCCALES mensuplarının en önemli özelliklerinden birisi de hücrelerin vejetatif üreme kabiliyetinde olmasıdır. Diğer ordolarda da vejetatif hücre bölünmesi görülür. Hücre bölünmesi hücrenin ortasında plazma zarında meydana gelen enine oluk vasıtası ile olur. Bütün protoplast tamamen bölünene kadar oluk derinleşir ve sonuçta 2 yavru protoplast meydana gelir. Birçok hücrede derinleşen oluk içine çeper maddesi salgılanır. Tek kloroplastlı hücrelerde, hücre bölünmesi kloroplastı 2 yavru kloropasta böler. Bölünme SPİROGYRA ve ULOTHRİX’te hücrenin enine iki kutbu arasında, CHLAMYDOMONAS’ta boyuna iki kutbu arasında olur.
EUGLENOPHYTA’ta çoğalma hücre bölünmesi şeklindedir. TRACHELOMONAS gibi lorikalı cinslerde protoplast lorika içinde bölünür. Yavru protoplastlardan biri yaşlı lorika içinde kalır, diğeri yeni bir lorika oluşturur. EUGLENA gibi hareketli cinslerde bölünme uzunluğunadır. Tek kamçılı tiplerde kamçı yavru hücrelerin birinde kalır, diğeri yeni bir yavru oluşturur. İki kamçılı türlerde her yavru hücreye birer kamçı geçer, yavru hücreler ikinci kamçıları oluştururlar.
DİYATOMELERDE hücre bölünmesi sonucunda meydana gelen yavru hücrelerden biri normal büyüklükte diğeri ise daha küçüktür ve her bölünmeden sonra daha da küçülür. Belirli bir küçüklüğe ulaşıldıktan sonra Avksosporlar oluşturulur.
PHAEOPHYCEAE mensuplarının birçoğu (örneğin SARGASSUM) vejetatif olarak tallustan parçaların kopması ile ürerler. Bir yere tutunmuş olan tallus boyuna iki veya üç parçaya ayrılır, kopmuş olan parçalar yeni bir tallus oluşturur.
2- Eşeysiz Üreme: Herhangi bir hücre ile birleşme yapmadan doğrudan doğruya çoğalabilme kabiliyetine sahip farklılaşmış veya özelleşmiş spor denilen hücreler yardımıyla yapılan üreme şeklidir.
Alglerde eşeysiz üremede çeşitli spor tipleri oluşturulur.
A- ZOOSPOR: Zoosporlar 1-2-4 veya daha çok sayıda kamçılı ve genellikle kromotofor ve bir göz lekesi içerirler. Zoosporların fazla sayıda meydana getirilmeleri bitkinin fazla çoğalmasına, hareketli olmaları da türlerin yayılmasına neden olur. Zoosporlar haploidtir haploid ve eşeyli bitkiyi verirler. Zoosporların çeperi yoktur, farklılaşmış veya özleşmiş zoosporangiyumlarda meydana gelirler.
CYANOPHYTA da zoosporlara hiç rastlanmamasına karşılık CHLOROPHYTA üyelerinde zoospor çok yaygındır. Zoosporlar morfolojik olarak koloni formlarda kolonideki vejetatif hücreler içinde oluşturulmaktadır. Zoosporlar hücre içinde bir veya daha fazla sayılarda meydana getirilebilirler. Zoosporların serbest bırakılması yaşlı ana hücrenin etrafını çevreleyen çeperdeki bir delikten olur (OEDOGONİUM).
PHAEOPHYTA’da zoosporlar iki kamçılıdır ve kamçılar aynı uzunlukta değildir. Kamçılı sporlar tek hücreli veya çok hücreli sporangiyumlarda meydana getirilir. Tek hücreli zoosporları oluşturan sporangiyumlara UNİLOKULAR SPORANGİYUM denir. Burada meydana getirilen zoosporlar sporangiyum çeperinin parçalanması ile serbest bırakılır. İncelenen bütün türlerde tek bölmeli sporangiyum diploid ve çekirdek bölünmesinin mayoz ile olduğu görülmüştür. Bundan dolayı da tek bölmeli sporangiyumlara PLURİLOKULAR SPORANGİYUM denir. Plurilokular sporangiyumlar daima diploit talluslarda bulunur ve meydana getirilen zoosporlarda yine diploit tallusu oluşturur.
B- APLANOSPOR: Aplanosporlar çepere sahip ve hareketsiz sporlardır. Etrafındaki zar kalın olursa HİPNOSPOR adını alır. Özel bir çeşitleri de endosporlardır.
1- Endospor: CYANOPHYCEAE’nin CHAMAESİPHONALES ordosunun bütün cinsleri ve diğer ordoların birkaç cinsinde bütün hücrelerin veya bazı hücrelerin protoplastı çok sayıda küçük sporlara bölünerek endosporları oluşturur.
2- Autospor: Ana hücrenin protoplastı ana hücrenin küçük örneklerine bölünür. CHLOROPYHCEAE’den OOCYSTİS ve TETRAEDRON gibi bazı planktonik alg türlerinde üreme autosporlardır.
3- Tetraspor: RHODOPYTA üyelerinde tetrasporangiyumlarda mayoz bölünme sonucunda oluşturulurlar. Eşey tayini mayoz esnasında oluşur. Meydana gelen 4 spordan ikisi çimlenerek dişi bitkiyi ikisi de erkek bitkiyi meydana getirir. Yine RHODOPYTA üyelerinde karpogonyum’da (dişi organ) meydana getirilen sporlar vardır, bunlar KARPOSPOR adını alır.
C- AVKSOSPOR: Diatome hücrelerinin vejetatif olarak ikiye bölünmeleri sonucunda diyatome boyu gittikçe küçülür.Eski büyüklüğe erişme olayı bir müddet sonra avksospor denilen büyüme sporlarının oluşturulmasıyla düzenlenir. Genel olarak bir avksospor kendisini çevreleyen çeperlerden protoplastın dışarı çıkması bu serbest çıplak protoplastın belirli bir şekilde gelişmesi büyümesi ve bunun etrafında yeni çeperin salgılanması ile olur. Büyüyen avksospor iki vejetatif hücre verecek şekilde bölünür. Avksospor nukleusu mitozla bölündüğünden ilk vejetatif hücrelerle bundan sonra meydana gelen hücreler diploittir.
D- AKİNET: CYANOPHYCEAE’nin ipliksi türlerinin çoğunda vejetatif bir hücrenin tamamı çok kalın bir zarla çevrilir ve içine besin maddesi biriktirilir. Bu hücreler hareketsiz spor halinde gelişir. Bu sporlara akinet denir. Akinetler dinlenme sporlarıdırlar. Uygun olmayan koşullarda oluşturulur ve algi koruyucu yapıdadırlar. Uygun koşulların gelmesiyle hemen çimlenerek vejetatif ipliği meydana getirirler.
4-EŞEYLİ ÜREME: Eşeyli üreme, aynı veya farklı iki bireyden oluşan, eşey bakımından farklı olan iki üreme hücresi veya nukleusun birleşip gelişmesiyle olur. Eşeyli üreme hücreleri GAMET, iki gametin birleşmesi olayı DÖLLENME ve döllenme sonucunda meydana gelen kalın çeperli nukleus veya hücre ZİGOT adını alır. Gametler çeperi olmayan çıplak hücrelerdir ve münferit olarak gelişip yeni bir birey haline gelemezler. Gametleri meydana getiren bireylere veya döllere GAMETOFİT denir. İçinde gametlerin oluştuğu hücre ve hücre toplulukları ise GAMETANGİYUM adını alır. Mayoz blünme sonunda meydana gelen gametlere GONOGAMET veya sadece GON denir.
Alglerde eşeyli üremenin dört tipi görülür. Bunlar;
1- İzogami, 2- Anizogami, 3- Oogami, 4- Autogami
CONJUGATOPHYCEAE’den SPİROGYRA ve ZYGNEMA’da eşeyli üreme, eşey bakımından farklı iki ipliğin birbirine paralel olarak yaklaşıp müsilaj ile bağlanması ile başlar. Yaklaşan iplik hücrelerinin birbirine bakan çeperlerinde gagamsı çıkıntılar belirir. Bu çıkıntılar sonunda karşı hücre ile birleşir ve çiftleşme kanalı (kopulasyon) meydana getirilir. Bu kanal vasıtası ile erkek hücrenin protoplazması amoboid bir gamet halinde dişi hücreye geçer ve bununla birleşerek zigotu oluşturur. Zigot suyunu kaybederek yuvarlak çok tabakalı kalın bir çeperle çevrilir. İçinde nişasta ve yağ depe bir kıstozigot haline geçer. Zigot mayoz bölünme ile 4 nukleus oluşturur. Meydana gelen 4 nukleusun üçü dejenere olur geri kalan nukleus yavru hücreyi verir. Bundan dolayı SPİROGYRA ve ZYGNEMA haplonttur.
Bazı hallerde daha büyük olan gamet çok geçmeden hareketsiz duruma gelir, daha aktif ve küçük olanın yaklaşmasını bekler. Gametlerin farklılaşması ve farklı morfolojik gametlerin birleşmesi ANİZOGAMİ olarak tarif edilir. Alglerin çeşitli gruplarında anizogami derece derece artarak bazı formlarda eşeyli üremenin en yüksek derecesi olan OOGAMİ’ye yol açar. Oogamide büyük hareketsiz dişi hücre yahut yumurta hücresi, çok daha küçük aktif erkek hücre yahut SPERMATOZOİD tarafından döllenir. Oogaminin en basit şekli CHLAMYDOMONAS COCCİFERA’da görünenidir. Burada vücudu oluşturan hücrenin büyüklüğü artar, kamçılarını kaybeder ve dişi gameti oluşturur. Erkek hücreler başka bir ferdin hücre içeriğinin arka arkaya bölünmesiyle oluşturulurlar.
Oogami tek hücreli tiplerde enderdir ve daha çok çok hücreli tiplerde görülür. Bütün kırmızı alglerde çok özeleşmiş bir oogami vardır. Erkek üreme hücresi SPERMATİYUM, anteridyumlar içinde, yumurta hücresi tek hücreli KARPOGONYUM denen az çok şişeye benzeyen TRİKOGİN denen oogonyum içinde gelişir. Spermatiyum pasif olarak su akıntıları ile karpogonyumun boyun kısmına gelir. Boyun kısmından geçen spermatiyum karpogonyumun geniş kısmında bulunan dişi nukleusla kaynaşır. Döllenmeden sonra karpogonyum etrafındaki vejetatif hücreler büyüyerek perikarp denen koruyucu bir yapı oluştururlar. Döllenmeden sonra meydana gelen kalın çeperli zigot bir süre dinlenmeden sonra mayoz ile 4 haploid gon nukleusundan 3’ü zigotun tabanında kalıp bir çeperle üst kısmından ayrılır, kısa bir dönem sonra ortadan kalkarlar. Dördüncü nukleus zigotun tepe kısmına gider ve bölünerek yeni bitkiyi meydana getirir.
Autogami yani bir hücrenin yavru çekirdeklerinin serbest bırakılmadan ana hücre içinde birleşmesi diatomelerin bazılarında görülen bir olaydır. Bir diatome cinsinde nukleusunu mayoz bölünmesine uğramasından sonra 4 nukleustan ikisinin yozlaştığı ve protoplastın iki gamet oluşturacak şekilde bölündüğü görülmüştür. Her gamette bir normal bir de yozlaşm
Alglerin Sınıflandırılması
Aquatik, ototrofik, iletim demeti bulunmayan bitkilerin algler adı altında gruplandırılması son derece yapay fakat pratiktir. Aralarında karayosunları ve damarlı bitkiler de bulunduğundan daha çok şekil ve metabolizma farklılıkları bulunur. Diğer bütün ototrof bitkiler gibi klorofil a’ya sahiptirler. Bazı algler sadece klorofil a, bazıları a ve b iki divisiosu ise a ve c’ye sahiptir. Bazı algler klorofile ek olarak yüksek bitkilerde bulunmayan bazı pigmentlere sahiptir. Mavi-yeşil algler dahil, algler solunumda O2’ye gereksinim duyarlar ve fotosentezde O2 çıkarırlar, dolayısıyla anaerobik fotosentetik bakterilerden farklıdır ve yüksek bitkilere benzerler. Okyanuslarda çok büyük algler bulunduğu halde karasal formlar büyük değildir. Bunun sonucu alglerde destek sağlayan sklerenkima dokusu yoktur. Bazı büyük kahverengi algler hariç bir algin bütün hücreleri fotosentez yapar veya yapabilen hücrelere çok yakındırlar. Böylece besin ileten floem benzeri bir doku sadece bu kahverengi alglerde gelişmiştir. Alglerde kök, gövde ve yaprak yoktur ve bundan dolayı vücutlarına THALLUS denir. Böyle yapılı bütün bitkilere THOLLOPHYT’ler denir. Bir algi genellikle olgun bir yosundan ayırmak görünüşte kolay ise de diğer divisiolarda bulunmayıp alglerde yaygın olan belirgin karakterleri bulmak güçleşir. Olasılıkla bütün yüksek bitkilerde alglerde ender bulunan tek yapı gametleri çeviren ve kısır hücrelerden oluşan koruyucu bir örtüdür.
Alglerin divizyolara ayrılması, çoğunlukla pigment, depolanan besin, kloroplastın ince yapısı, kamçılanma tipi ve hücre çeperinin kimyasal yapısına dayanır. Böyle alg divisyoları fotosentezdeki biyokimyasal ve yapısına dayanır. Üreme ve vejetatif yapılarındaki büyük farklar, alg divizyolarının tespitinde ikinci derecede önemlidir. Çünkü birçok alg gruplarında paralel üreme ve vejetatif evrim bulunur. Elektron mikroskobu, alg metabolizasının daha iyi bilinmesiyle de alg gruplarının sınıflandırılmalarının revizyonuna yarayacak bilgiler sağlar. Mesela CYANOPHYTA prokaryotik hücrelerdir ve son zamanlarda özellikle anaerobik bakterilerle doğal bir grup meydana getirdiği düşünülmektedir. Bununla beraber, iç zarlar her iki grupta da farklıdır ve prokaryotik CYANOPHYTA’da bulunan metabolik işlemler prokaryotik bakterilerden çok ökaryotik alglere ve yüksek bitkilerde bulunanlara benzer. Fotosentez ve anaerobik solunum mavi-yeşil algleri (CYANOPHYTA) ayrı bir alg bölümü olarak ayıran bir özelliktir. Prokaryotik bakterilerle ökaryotik algler arasında bir ara grup halindedir. Böylece algler 1 prokaryotik bölüm (CYANOPHYTA) ve 8 ökaryotik bölüm içerir. RHADOPHYTA, PYRROPHYTA, CHRYSOPHYTA, BACİLLARİOPHYTA, PHAEOPHYTA, XANTHOPHYTA, EUGLENOPHYTA ve CHLOROPHYTA.
Alglerin sınıflandırılmasında içerdikleri pigmentler, biyokimyasal özellikleri, depoladıkları maddeler ve kamçı gibi organellerinin yapıları ve hayat devreleri göz önüne alınır.
Divisio chlorophyta (Yeşil Algler)
Tek hücreli, ipliksi, şeritsi ve elsi tallusa sahip alglerdir. Klorofil a ve b, karotin, lutein ve ksantofil içerirler. Asimilasyon ürünleri nişasta ve yağlardır. Çoğunlukla Ototrof yaşamakla beraber, mantarlarla birlikte liken oluşturan türleri de vardır. Genellikle tatlı (% 90) bazıları da tuzlu sularda yaşarlar. Üremelerinde izo-, anizo- ve oogami görülür.
Scenedesmus, genellikle dörtlü ve sekizli koloniler oluşturan bir cinstir ve besin elde etmek için kültürü yapılan türleri vardır.
Volvox, bu bölümün en iyi tanınan örneklerindendir. Volvox kolonisindeki bireyler birbirlerine plazma köprüleri ile bağlanmışlardır. Üreme ve asimile hücrelerinin ayrı kutuplarda yer alması, bu kolonideki bireyler arasındaki işbölümünü gösterdiği için dikkat çekicidir.
Hareket halinde bir Volvox kolonisi
Yeşil alglerin kavuşur algler (Conjugatophyceae) sınıfında ise konjugasyon adı verilen özel bir üreme tipi görülür. Spirogyra cinsi bu sınıftadır ve üremesinde karşılıklı gelen iki hücreden birinin içeriğinin diğerine akması ile zigot oluşur. Zigot mayoz bölünme geçirerek yeni bir ipliği oluşturur.
Divisio chrysophyta (Altın Sarısı Algler)
Tek hücreli ya da koloni oluşturan formları vardır. Klorofil a ve c, b karotin ve ksantofil içerirler. Asimilasyon ürünleri krizolaminarin ve vakuol içindeki yağlardır. Eşeyli ve eşeysiz ürerler. Bu bölümün en tanınmış sınıfı Bacillariophyceae (Diatomae)'dir. Diatomae üyelerinin hücre çeperi iç içe geçmiş iki kapak şeklindedir. Kapaklarında amorf silis birikimi nedeni ile öldükten sonra bulundukları suyun dibinde diatome toprağı adı verilen katmanı oluştururlar. Bu toprak dinamitin ana maddesi olarak kullanıldığı gibi birçok sanayi dalında filtrasyon işleminde yararlanılır.
Uzun, iğne şeklindeki yapıların her biri Cylindrothecia (Silindir kabuklu anlamına geliyor) adı verilen bir diatom, ek olarak belirgin parmak şeklinde uzantılar birer siyanobakter (mavi-yeşil alg olarak adlandırılıyor yanlış bir şekilde), orta kısımlarda oval, hareketli silli (protist) canlılar görülmekte. Büyütme oranı yaklaşık 200.
Divisio phaeophyta (Kahverengi Algler)
Çoğunluğu tuzlu sularda yaşayan alglerdir. Çok küçük boyutlu disklerden tallusu 100 metre ya da daha fazla uzunlukta olabilen formlara kadar değişik şekillerde olabilirler vardır. Derin sularda gelişebilirler. Hücre çeperleri içte selüloz, dışta pektin içerir. Laminarin ve fukoidin gibi Polisakkarit yapısındaki bileşikler asimilasyon ürünleri arasındadır. Tallusun parça-lanması ya da sürünücü organlar oluşturarak vejetatif üremelerinin yanında eşeysiz üremeleri iki kamçılı zoosporlarla gerçekleşir. Hayat devrelerinde sporofit ve gametofit döllerin birbirine morfolojik olarak benzeyip benzememesi gözönüne alınarak bu bölüm üç altsınıfta incelenir. Ectocarpus gibi izomorf döl almaşı gösteren kahverengi algler Izogeneratae; Laminaria gibi heteromorf döl almaşı gösterenler Heterogeneratae alt sınıfına dâhil edilirler. Cyclosporae altsınıfında ise Fucus gibi sporofit neslin hâkim olduğu algler bulunur.
Divisio rhodophyta (Kırmızı Algler)
Tallusları genellikle ipliksi yapıdadır. Kloroplastları bant veya yıldız şeklindedir. Klorofil ve karotenoidlerin yanında fikoeritrin ve fikosiyanin içerirler. Hücre çeperleri dışta pektin, içte selülozdur. Florideophycidae alt sınıfında hücre içerikleri plazmodezmler (plazma köprüleri) ile birbirine bağlanmıştır. Çok sayıda parazitik ve epifitik (başka Bitkiler üzerinde yaşayan) türleri vardır.
Kırmızı ve Kahverengi Alglerden elde edilen ürünlerin oldukça büyük ekonomik önemi vardır. Alginat, agar agar, karragen gibi adlar taşıyan bu ürünler pastacılık-tan ilaç sanayiine, kozmetikten tekstil endüstrisine kadar çok geniş alanlarda kullanılmaktadır.
Besin maddesi olarak:
Su yosunları özellikle doğu Asya ülkelerinde önemli bir besin kaynağıdır. A, B1, B2, B6 ve C vitaminleriyle niyasin, iyot, potasyum, demir, magnezyum ve kalsiyum açısından zengindir. Bazı yosun çeşitleri "destek besini" olarak ticari işletmelerce yetiştirilmekte ve paketlenerek satılmaktadır.
Çin'de yaklaşık 70 çeşit su yosunu yenmektedir. Bu çeşitlerin en bilinenlerden biri fat çoydur. Japonya'da yaklaşık 20 yosun çeşidi yemeklerde kullanılmaktadır. İrlanda, İskoçya, İzlanda, Grönland ve Şili'de de yosun yemekleri tüketilmektedir
Çoğunluğu Phaeophyceae ve Phodophycea olan 100′den fazla tür içerdikleri protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerin varlığından dolayı dünyanın çeşitli yerlerinde insanlar tarafından besin kaynağı olarak kullanılırlar.
Agar:
Kırmızı alglerin hücre duvarlarında bulunan, jelimsi bir özelliğe sahip olan bir polisakkarittir. Bazı algler ve bakterilerle ve birçok fungus’un kültürü için laboratuarda hazırlanan farklı kültür ortamlarında temel olarak kullanılır. Ayrıca önceden hazırlanmış yiyeceklerin paketlenmesi, kabızlığın tedavisi, kozmetik, deri, tekstil ve kağıt endüstrilerinde kullanılmaktadır (Sharma, 1986).
Carrageenin:
Kırmızı alglerin hücre duvarlarından elde edilen başka bir polisakkarittir. Bu madde mayalama, kozmatik, tekstil, boya, endüstrilerinde ve tıp alanında kan pıhtılayıcısı olarak kullanılmaktadır.
Alginatlar:
Alginat türevleri ve alginik asit, kahverengi alglerin hücre duvarlarından extre edilen bir karbonhidrattır. Alginatlar kauçuk endüstrisi, boyalar, dondurma, plastik dondurucularda kullanılıyorlar. Ayrıca kanamaları durdurmak için alginik asit kullanılıyor.
Funori:
Kırmızı alglerden elde edilir. Kağıt ve elbiseler için yapıştırıcı olarak kullanılır. Kimyasal olarak sülfat ester grubu’n içermesi dışında agar-agar’a benzemektedir.
Mineral Kaynağı Olarak:
Bazı yosunlar demir, bakır, manganez, çinko bakımından zengin kaynaklardır.
Hayvan Yemi Olarak:
Phaeophyceae, Rhodophyceae ve bazı yeşil algler besin kaynağı olarak bir çok hayvan yemi için kullanılır. Bunun yanısıra Protozoa, Crustacea’ler, balıklar va diğer sucul canlıların en büyük besin kaynağı planktonik alglerdir.
Diatomite:
Diatomite, diatomların hücre duvarı materyalidir. Diatom kabuklarının üst üste birikmesiyle geniş yüzey alanları oluştururlar. Diatomite’ler, şeker rafinerisi ve bira sanayisi, ısı yalıtımı, temizleme sanayi, cam bardak fabrikaları’nda kullanılırlar.
Gübre Olarak:
Dünyanın birçok sahil yöresindeki yosunlar, fosfor, potasyum ve bazı iz elementlerin varlığından dolayı gübre olarak kullanılırlar.
Antibiyotikler:
Chlorellin adındaki bir antibiyotik, yeşil alglereden olan Chlorella’dan elde edilir. Ayrıca gram negatif ve gram pozitif bakterileri karşı efektif olan bazı antibakterial maddeler Ascophyllum nodosum, Rhodomela larix, Laminaria digitata, Pelvetia ve Polysiphonia’nın bazı türlerinden elde edilmektedir. Bunların yanısıra kahverengi ve diğer alglerden elde edilen bir çok ilaç tıp alanında kullanılmaktadır.
Atıkların Arıtılmasında:
Evsel ve endüstriyel kaynaklardan gelen atıklar, çözünmüş ya da askıdaki organik ve inorganik bileşikleri içerir. Bu atıkların temizlenme prosesleri oksijenli bir ortamda gerçekleşir ve bu oksijenlendirme bazı algler tarafından sağlanır. Ayrıca, temizlenmesi güç olan azot ve fosfor gibi bileşikler alglerin bulunduğu tanklara alınarak, algler tarafından besin kaynağı olarak kullanılmaları suretiyle ortamdan uzaklaştırılabilmektedirler.
Kaynaklar:
Güner, H., 1991, Tohumsuz Bitkiler Sistematiği, I. Cilt, Ege Üniversitesi Fen Fak. Kitaplar Serisi No:108, 251 s., İzmir
Sharma, O. P., Text Book of Algea, 395 s., New Delhi.
Round, F. E., 1973, The Biology of Algea, 2 nd. Ed., Edward Arnold, London.
Elliot. W., Stoching, C. R., Barbour, M. G., Rost, T. L., 1982, Botany, An Introduction to Plant Biology, 6 nd. Ed., John Wiley and Sons, Singapure.
BİYOLOJİ ÖDEV YARDIM
-
Mercanlar ve Mercan resifleri hakkında bilgi
-
Kulak Nedir? Kulağın Yapısı ve Görevleri Nelerdir?
-
Göz nedir ? Gözün görevleri nelerdir ? Canlılarda göz ve görme organı
-
Boğaz nedir ? Boğazın kısımları nelerdir ?
-
Omurga, columna vertebralis nedir ? Görevleri nelerdir ?
-
Doğal gübreler nelerdir
-
Kimyasal (yapay) gübreler nelerdir
-
Kortizol Nedir
-
Semantik Nedir ?
-
Karasal Ve Sucul Biyomların Özellikleri Nelerdir ?
-
Kaç çeşit biyom vardır
-
Bitki Ve Hayvanların Yeryüzündeki Dağılımını Etkileyen Faktörler Nelerdir?
-
Bitkisel dokular hakkında bilgi
-
Ekosistemde besin zinciri ve besin ağının önemi nedir ?
-
Genetik Algoritmalar