Akdeniz Fokları
Akdeniz foku (Monachus monachus), fokgiller (Phocidae) familyasından yeryüzünde sadece doğu Akdeniz sahilleri ile Batı Afrika'nın bir tek sahilinde yaşayan fok türü. Yeryüzündeki toplam 34 yüzgeçayaklı fok türünden Karayip Keşiş foku, en son 1952yılında görülmek kaydı ile yeryüzünden yok olmuştur. Dolayısıyla dünyada şu anda 33 yüzgeçayak türü vardır. Üzerinde yapılaşma olmayan, insanların kolay ulaşamadığı ya da insan etkinliklerinden uzak kalmış, tercihen üreme veya barınma işlevleri gören kıyı mağara ve kovuklarına sahip; sessiz ve tenha kayalık sahilleri yaşama alanı olarak seçen Akdeniz fokları, bu alanların bozulmasından doğrudan etkilenmektedir.
Öte yandan bu tanımdan yola çıkarak Akdeniz foklarının farklı yapıda sahilleri (örneğin kumsal kıyılar ve kıyı yerleşim bölgeleri) kullanmadığı sonucuna varılamaz. Akdeniz fokunun özellikle beslenmek için ıssız kayalık sahillerin dışına çıkarak dolaşım alanını genişlettiğini, kumluk, çakıllık kıyılar ve nehir ağızlarına da uğradığı bilinmektedir. Ancak, Akdeniz fokunun birincil yaşam alanı ıssız ve yapılaşmamış kayalık kıyılardır. Büyük bir deniz memelisi olduğundan dar yaşam alanları içinde barınamaz. Tür ancak, makul büyüklükte ve uygun kıyı alanlarının olması durumunda varlığını sürdürebilir ve güvenle yavrulayabilir. Bazen de yavrularını ölü doğururlar. İri bir deniz memelisi olan Akdeniz fokunun boyu 2-3 metre, ağırlığı 200-300 kilogram arasında değişmektedir. Erginlerin vücudunu 5 mm'yi geçmeyen kısa ve sert kıllar kaplar. Su üstünde görüldüğünde en belirgin özellikleri iri kafaları, uzun bıyıkları ve kömür gibi siyah gözleridir. Ergin dişi ile erkekler arasında belirgin bir boy ve kilo farkı yoktur ancak karakteristik renk ayrımları mevcuttur. Karada yatarken vücudun iriliği ve tombul görünümü göze çarpar. Vücudun her iki yanında ön yüzgeçleri (ön üyeler) ve arkada ise iki parça halinde arka yüzgeçleri (arka üyeler) yer alır.
Erkek: Siyaha yakın koyu kahverenginde olup karın bölgesinde belirgin bir beyaz leke vardır.
Dişi: Açık kahverengi veya gri tonlarda olup karın altları da boyundan kuyruğa kadar sırta göre daha açık hatta beyaza yakın renktedir. Ayrıca üstte bel bölgesinde çiftleşme sırasında erkeklerin neden olduğu tırnak izleri bulunur.
Yavru: Doğduğunda boyu yaklaşık 80–90 cm, ağırlığı yaklaşık 20 kilogramdır. Karın bölgesinde istisnasız görülen bariz bir beyaz leke haricinde tüm vücudu havlu gibi 1-1.5 cm uzunluğunda parlak siyah kıllarla kaplıdır. Yavru, anne ve babanın da sahip olduğu bıyıklarla doğar. Yaklaşık iki aylıkken kürkünü değiştirmeye başlar ve bir-iki ay içinde uzun siyah kılların yerini kısa ve parlak gri olanlar alır. 'Akdeniz foku, ürkek ve diğer yüzgeç ayaklı türlerine göre daha az sosyal bir canlıdır. Ülkemiz kıyılarında da yaşayan doğu Akdeniz bireyleri genelde tek tek dolaşırlar ve nadiren birlikte görülürler. Araştırmacıların eskiden Türkiye'de zaman zaman 2 ile 4 arasında foku birlikte gözlediği hatta bu sayının çok ender olmakla birlikte 7-8'e kadar çıktığı da bilinmektedir. Birçok özelliği gibi davranışları hakkında da tam bilgi mevcut değildir. Akdeniz foklarının bazı dönemlerde bir araya geldiği ve sonra tekrar dağıldıkları konusunda varsayımlar mevcuttur. Ergin erkek bireyler genelde bir bölge belirler ve yaşantısını burada sürdürürler.
Dişiler erkeğe göre daha gezgin olmakla birlikte, yavrulama döneminde üreme mağarası ve civarını terk etmezler. Genç fok bireyleri ise yetişme dönemlerinde uzak bölgelere gidebilirler. Dişi Akdeniz foklarının çiftleşmek için büyük uzaklıklar katederek erkek fokların yanına geldiği ve daha sonra erkeğin bölgesinden ayrıldığı tahmin edilmektedir. Çiftleşme denizde olur. Dişi fokun cinsel olgunluğa 4-5 yaşında ulaştığı tahmin edilmektedir. Dişi Akdeniz foku 10-11 aylık hamilelik döneminden sonra, her sene ya da 2 senede, bir yavru doğurur. Bu nedenle, Akdeniz foku üreme hızı düşük, yavru sayısı az bir canlıdır. Doğum, insanların uğramadığı (veya ulaşamadığı) ve içinde hava olan bir kıyı mağarasının en ucunda, dalgaların kolay ulaşamayacağı bir çakıl plaj veya kayalık platform üzerinde olur. Anne, yavruyu yaklaşık 4 ay boyunca kendi sütü ile mağara içinde karada emzirir. Akdeniz foku, yavrusunu doğurmak ve büyütmek için mutlaka karaya (ve özellikle kıyı mağaralarına) muhtaçtır. Akdeniz fokları 20. yüzyılın başına kadar tüm Akdeniz kıyıları ile doğu Atlas Okyanusu kıyılarında Portekiz'den Batı Afrika sahillerindeki Senegal'e kadar 7855.25114
ifade edilen bir nüfusa sahip olarak serbestçe yaşamlarını sürdürüyordu. Ancak aşırı avlanma, yaşam alanları kaybı ve deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle türün dünya dağılımı daraldı ve nüfusu hızla azaldı. Akdeniz foku bugün dünyada sadece Türkiye, Yunanistan, Fas, Moritanya ve Madeira Adaları'nda yaşamakta olup toplam nüfusu 600 civarında tahmin edilmektedir. Moritanya sahillerindeki Akdeniz fokları gerçek bir fok kolonisi özelliği göstererek birlikte yaşamakta popülasyonu ise insan baskısı nedeniyle birlikte bulunmak yerine çoğu zaman tek tek dolaşma ve yaşama şeklini seçmeye zorlanmışlardır. Halen az sayıda da olsa Türkiye'de Akdeniz'in doğu sahillerinde rastlanmaktadır.
Akdeniz Fokları Yaşam Alanı
Üzerinde yapılaşma olmayan, insanların kolay ulaşamadığı ya da insan etkinliklerinden uzak kalmış, tercihen üreme ve/veya barınma işlevleri gören kıyı mağara ve kovuklarına sahip; sessiz ve tenha kayalık sahilleri yaşama alanı olarak seçen Akdeniz fokları, bu alanların bozulmasından doğrudan etkilenmektedir.
Öte yandan bu tanımdan yola çıkarak Akdeniz foklarının farklı yapıda sahilleri (örneğin kumsal kıyılar ve kıyı yerleşim bölgeleri) kullanmadığı sonucuna varılamaz. Akdeniz fokunun özellikle beslenmek için ıssız kayalık sahillerin dışına çıkarak dolaşım alanını genişlettiğini, kumluk, çakıllık kıyılar ve nehir ağızlarına da uğradığı bilinmektedir. Ancak, Akdeniz fokunun birincil yaşam alanı ıssız ve yapılaşmamış kayalık kıyılardır. Büyük bir deniz memelisi olduğundan dar yaşam alanları içinde barınamaz. Tür ancak, makul büyüklükte ve uygun kıyı alanlarının olması durumunda varlığını sürdürebilir ve güvenle yavrulayabilir. Bazende yavrularını ölö dogururlar.
Dış Görünümü
İri bir deniz memelisi olan Akdeniz fokunun boyu 2-3 metre, ağırlığı 200-300 kilogram arasında değişmektedir. Erginlerin vücudunu 0.5 cm'yi geçmeyen kısa ve sert kıllar kaplar. Su üstünde görüldüğünde en belirgin özellikleri iri kafaları, uzun bıyıkları ve kömür gibi siyah gözleridir. Ergin dişi ile erkekler arasında belirgin bir boy ve kilo farkı yoktur ancak karakteristik renk ayrımları mevcuttur. Karada yatarken vücudun iriliği ve tombul görünümü göze çarpar. Vücudun her iki yanında ön yüzgeçleri (ön üyeler) ve arkada ise iki parça halinde arka yüzgeçleri (arka üyeler) yer alır.
Erkek: Siyaha yakın koyu kahverenginde olup karın bölgesinde belirgin bir beyaz leke vardır.
Dişi: Açık kahverengi veya gri tonlarda olup karın altları da boyundan kuyruğa kadar sırta göre daha açık hatta beyaza yakın renktedir. Ayrıca üstte bel bölgesinde çiftleşme sırasında erkeklerin neden olduğu tırnak izleri bulunur.
Yavru: Doğduğunda boyu yaklaşık 80-90 cm, ağırlığı yaklaşık 20 kilogramdır. Karın bölgesinde istisnasız görülen bariz bir beyaz leke haricinde tüm vücudu havlu gibi 1-1.5 cm uzunluğunda parlak siyah kıllarla kaplıdır. Yavru, anne ve babanın da sahip olduğu bıyıklarla doğar. Yaklaşık iki aylıkken kürkünü değiştirmeye başlar ve bir-iki ay içinde uzun siyah kılların yerini kısa ve parlak gri olanlar alır.'
Davranışı
Akdeniz foku, ürkek ve diğer yüzgeçayaklı türlerine göre daha az sosyal bir canlıdır. Ülkemiz kıyılarında da yaşayan doğu Akdeniz bireyleri genelde tek tek dolaşırlar ve nadiren birlikte görülürler. Araştırmacıların Türkiye'de zaman zaman 2 ile 4 arasında foku birlikte gözlediği hatta bu sayının çok ender olmakla birlikte 7-8'e kadar çıktığı da bilinmektedir. Birçok özelliği gibi davranışları hakkında da tam bilgi mevcut değildir. Akdeniz foklarının bazı dönemlerde bir araya geldiği ve sonra tekrar dağıldıkları konusunda varsayımlar mevcuttur. Ergin erkek bireyler genelde bir bölge belirler ve yaşantısını burada sürdürürler.
Dişiler erkeğe göre daha gezgin olmakla birlikte, yavrulama döneminde üreme mağarası ve civarını terk etmezler. Genç fok bireyleri ise yetişme dönemlerinde uzak bölgelere gidebilirler. Dişi Akdeniz foklarının çiftleşmek için uzun uzaklıkları katederek erkek fokların yanına geldiği ve daha sonra erkeğin bölgesinden ayrıldığı tahmin edilmektedir. Dişi Akdeniz foku 10-11 aylık hamilelik döneminden sonra, her sene ya da 2 senede, bir yavru doğurur. Bu nedenle, Akdeniz foku üreme hızı düşük, yavru sayısı az bir canlıdır. Doğum, insanların uğramadığı (veya ulaşamadığı) ve içinde hava olan bir kıyı mağarasının en ucunda, dalgaların kolay ulaşamayacağı bir çakıl plaj veya kayalık platform üzerinde olur. Anne, yavruyu yaklaşık 4 ay boyunca kendi sütü ile mağara içinde karada emzirir. Akdeniz foku, yavrusunu doğurmak ve büyütmek için mutlaka karaya (ve özellikle kıyı mağaralarına) muhtaçtır.
Dağılımı ve sayısı
Akdeniz fokları 20. yüzyılın başına kadar tüm Akdeniz kıyıları ile doğu Büyük Okyanus kıyılarında Portekiz'den Batı Afrika sahillerindeki Senegal'e kadar 1000'lerle ifade edilen bir nüfusa sahip olarak serbestçe yaşamlarını sürdürüyordu. Ancak aşırı avlanma, yaşam alanları kaybı ve deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle türün dünya dağılımı daraldı ve nüfusu hızla azaldı. Akdeniz foku bugün dünyada sadece Türkiye, Yunanistan, Fas, Moritanya ve Madeira Adaları'nda yaşamakta olup toplam nüfusu 450 ile 550 arasında tahmin edilmektedir. Moritanya sahillerindeki Akdeniz fokları gerçek bir fok kolonisi özelliği göstererek birlikte yaşamakta popülasyonu ise insan baskısı nedeniyle birlikte bulunmak yerine çoğu zaman tek tek dolaşma ve yaşama şeklini seçmeye zorlanmışlardır.
Akdeniz foku dünyada birbirinden kopuk 2 ana bölgede yaşamaktadır:
1. Büyük Okyanus (Moritanya kıyıları, Madeira Adaları ve Fas)
2. Akdeniz (Yunanistan, Türkiye ve Batı Akdeniz)
Türün en büyük popülasyonu Ege Denizi'ndedir. Dolayısı ile Akdeniz fokunun Akdeniz'de soyunu sürdürebilmesi ve ekosistemde varlığını koruyabilmesi esas olarak 2 ülkenin elindedir: Türkiye ve Yunanistan.
Bir dünya mirası olan Akdeniz fokunun korunmasında Türkiye önemli bir ülke konumundadır. Türkiye'de yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda bireysel tanımlama yolu ile 31-44 arasında Akdeniz foku bireyi tanımlanmış olup, kıyılarımızda 100'den az fok yaşadığı tahmin edilmektedir ki dünyadaki fok popülasyonunun 450-550 olduğu gözönünde bulundurulduğunda bu sayı önemli bir yer tutmaktadır.
Akdeniz foku dağılımı kıyı boyunca süreklilik yerine belirli bölgelerde yoğunlaşma özelliği göstermektedir.
Türkiye kıyılarında foklar,
1. Marmara Denizi'nde; Marmara Adaları ve Mola Adaları ile Biga Yarımadası kuzey sahillerinde
2. Ege'de; Gelibolu Yarımadası'nın Ege kıyıları ile Behramkale arasında ve Yeni Foça ile Datça arasında
3. Akdeniz'de; Datça ile Kemer arasında, Alanya ile Taşucu arasında ve Hatay Samandağ ile Suriye sınırı arasında kalan sahillerde var olma mücadelesi vermektedir.
Türün korunma derecesine bağlı olarak kıyılarımızda Akdeniz foku ölümleri olduğu gibi, yavrulama ve çoğalma da gözlenmektedir. Sayılarının azalma nedeni ise avcıların onları zamansız avlamasıdır.
AKDENİZ FOKUNUN BAZI ÖZELLİKLERİ
*Akdeniz fokunun yavrusu insana en kolay alışan tür. Çünkü Akdeniz en eski yerleşim yeri Belki de insanın ilk gördüğü fok.
*Neşeli bir hayvan degildir.Yalnızlığına düşkün, gizemlidir.Ozgürlüğüna ise çok bağlı.Yunusu köpeğe foku kediye benzetebiliriz, mesafelidir.Dişi foklar daha ürkektir.
*Erkekleri bir bölgeye yerleşip dominant (baskın ve güçlü) hale geçene kadar, serseri hayat sürer. Dominant olunca belli bir yaşam alanı belirler. Bu bölgeye başka erkek giremez.Ta ki ölene ya da bir başka erkek kovana dek. Yalıkavak'ta Suşa adındaki fokun yerinde önceden başka bir erkek vardı .
*Dişiler geniş alanda beslenir. Bir dalar kilometrelerce öteden çıkar. Erkek ve yavru foklar ise bazen saatlerce bazen günlerce aynı noktadan aynı yere dalıp çıkarak avlanabilir. Yavruların cahilliğinden,erkeklerin kendine güveninden kaynaklanır.
*Mersin civarında yavrular iki aylıkken mağaradan çıkarken, Izmir körfezindekiler dört ay boyunca burnunu uzatmayabilir.
*Üreme zamanlarını kontrol edebiliyorlar.İzmir Körfezinda doğum Eylül sonları oysa Mersin'de Ağustos ortası. Çünkü İzmir körfezi insanların yoğun olduğu bir bölge ve Eylşül'de okullar kapanıp , yazlıkçılar dönünce foklarda rahat rahat doğurur.
AKDENİZ FOKU NEDEN KORUNMALIDIR
Üzerinde yaşadığımız gezegende korunması gereken türlerden biride Akdeniz Foku’dur.
Akdeniz Foku (monachus-monachus)dünyanın en nadir 12 memelisinden biri olup ,hala kıyılarımızda gözlenebilen ve muhtemelen Türkiye’nin de en nadir memelisi durumundadır.Tüm dünyada toplam 400’ü geçmeyen bu canlının,Türkiye kıyılarındaki toplam popilasyonu ,kesin sayılar verilmemekle birlikte 100’den azdır.Akdeniz Foku 20.yüzyılın başı ve ortalarında İspanya,Fransa,Lübnan,İsrail ve Mısır gibi turizmde ileri ,Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde tamamen yok olmuştur.Yaşayan Akdeniz Fokları ise,iki ana fakat birbirinden uzak gruplara ayrılmıştır.
Bunlardan birisi Batı Afrika kolonisi(Moritanya ve Batı Sahra kıyıları)diğeri ise ,Ege denizinde Yunan adaları ve Türkiye kıyılarıdır.Böylesine nadir bir canlıyı korumak gezegenimiz Dünyayı korumak insanı korumak demektir.
Çünkü Akdeniz Fok’unun yaşam ortamı bulamaması yok olması halinde ,yine bir memeli olan insanın da giderek yok olması acı bir gerçektir.
Gezegenimizi bu şekilde bilinçsizce harcamaya devam edersek ,tüm canlıların yok olması için az bir süre kaldığı da herkes tarafından bilinmektedir.
AKDENİZ FOKU (Monachus monachus) ÖNEMİ VE KORUNMASI
Ekosistem içerisinde, her canlının belirgin bir yeri ve yerine getirdiği görevi vardır. Akdeniz foku, Ege ve Akdeniz kıyı ekosistemlerinin temsilcisi konumundadır. Kıyı sularında avlanan; dinlenmek, üremek ve yavrusunu büyütmek için karaya bağımlı olan bu deniz memelisi, kıyılarımızda besin halkasının son halkasını oluşturur. Akdeniz foku ve benzeri gelişmiş etçil canlılar (Ör; Su samuru, Lutra lutra) yaşadıkları ortamın sağlık göstergesidir. Doğal ortama zarar veren faktörlerden ve ekosistemdeki değişikliklerden ilk önce ve en ileri düzeyde bu canlılar etkilenmektedir.
Akdeniz foku dünyanın en nadir on memelisi arasında yer almaktadır. Akdeniz ülkelerinin çoğunda insan faaliyetleri ve çevre kirliliği nedeniyle habitat kaybına uğramış ve yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır. Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda kıyılarımızda en az 50 civarında fok yaşadığı tahmin edilmektedir. Türün en büyük populasyonu Ege Denizi’ndedir. Dünyadaki Akdeniz foku populasyonunun 400-450 birey olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu sayı önemli bir yer tutmaktadır. Akdeniz fokunun dağılımı, kıyı boyunca süreklilik yerine belirli bölgelerde yoğunlaşma göstermektedir. Türkiye kıyılarında foklar; Karadeniz’de; Samsun Yakakent ile Bartın Boğaz arasında, Marmara’da; Marmara adaları, Mola adaları ve Biga Yarımadası kuzey sahillerinde, Ege’de; Gelibolu Yarımadası’nın Ege kıyıları ile Behramkale arasında ve Yeni Foça ile Datça arasında, Akdeniz’de; Datça ile Kemer arasında, Alanya ile Taşucu arasında ve Hatay Samandağ ile Suriye sınırı arasında kalan sahillerde var olma mücadelesi vermektedir.
İri bir deniz memelisi olan Akdeniz fokunun boyu 2-3 metre, ağırlığı 200-300 kilogram arasında değişmektedir. Su üstünde görüldüğünde en belirgin özellikleri iri kafaları, uzun bıyıkları ve siyah gözleridir. Ergin dişi ve erkek birey arasında belirgin renk ayrımları mevcuttur. Vücudun iki yanında ön yüzgeçleri (ön üyeleri) ve arkada ise iki parça halinde arka yüzgeçleri (arka üyeler) yer alır.
Akdeniz foku, yüzgeçayaklıların ortak bir özelliği olarak etobur bir canlıdır. Besinlerinin büyük bir çoğunluğunu dalarak sualtında yakaladığı balıklar, ahtapot ve ıstakoz gibi canlılar oluşturur. Akdeniz fokları memeli canlılar olduklarından, hava ile solunum yaparlar ve yavrularını emzirirler. Genelde 5-10 dakikalık dalışlar yapar ve nefes almak üzere tekrar yüzeye çıkarlar. Dişi fokun cinsel olgunluğa 4 -5 yaşında ulaştığı tahmin edilmektedir. Dişi Akdeniz foku 10-11 aylık hamilelikten sonra, her sene yada iki senede bir tek yavru doğurur. Türkiye kıyılarında yapılan gözlemler sonucunda, yavrulamanın genellikle Ağustos - Kasım ayları arasında olduğu anlaşılmaktadır. Akdeniz foku yavrusunu doğurmak ve büyütmek için mutlaka karaya (özellikle kıyı mağaralarına) muhtaçtır. Doğum, insanların ulaşamadığı veya uğramadığı ve içinde hava olan kıyı mağarasında, dalgaların kolay ulaşamayacağı bir çakıl plaj veya kayalık platform üzerinde olur.
1950’lerde İstanbul Boğazı’nda bile görülen ve hatta yavrulayan Akdeniz foklarını günümüzde görmek için aylarca beklemek gerekebilir. Akdeniz fokunun bir insan ömrü süresi içerisinde, dünyada yok olma sınırına gelmesi gerçekten trajik bir olaydır. Bu nadir türü yok eden faktörler ne yazık ki doğal nedenler değildir. İnsanın doymak bilmeksizin, bencilce doğaya yaklaşım biçimi Akdeniz fokunu ve kıyı alanlarını yok etmektedir.
Bunun beş ana sebebi vardır:
1. Kıyılardaki yapılaşma sonucunda fokların yaşam alanlarının yok olması.
2. Deniz kirliliği ve dolayısıyla besin rezervinin azalması.
3. Yasadışı ve aşırı büyük balıkçılık sonucunda balık stoklarının azalması.
4. Fokların kıyı balıkçıları tarafında kasten öldürülmesi.
5. Fok mağaralarına turistik dalışlar ve benzeri rahatsızlıklar.
Fokların yaşam alanları doğal yapısını koruyan, sakin kıyılardır. Türkiye’de böyle kıyılar gün geçtikçe azalmaktadır. Bu kıyılara açılan YOLLAR, inşa edilen İKİNCİ KONUTLAR veya TURİSTİK TESİSLER, SANAYİLEŞME FAALİYETLERİ, kıyı alanları tahrib ettiği için bu yörelerde Akdeniz fokları artık yaşama şansı bulamamaktadır. Üstelik bu olumsuz faktörler, sadece Akdeniz fokunu etkilememekte, aynı zamanda binlerce yıllık kültürel geçmişe sahip Anadolu kıyılarındaki antik yapıların ve kültürel değerlerin, verimli tarım alanlarının TAHRİP EDİLMESİNE neden olmaktadır.
Kamu arazilerinin satıldığı ya da kiraya verildiği ülkemizde, Akdeniz foklarının son yaşama alanları da yok olmaktadır. İnsan faaliyetleri sonucunda denizlerin ve özelde fok yaşam alanlarının kirlenmesi sonucunda foklar bölgeyi daha az kullanmakta veya terk etmektedir.Bu sorun denizlerimizde somut olarak birkaç yerde ortaya çıkmıştır. Ancak potansiyel bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Deniz kirliliği gerek doğrudan fokların bağışıklık sistemini etkiler, gerekse de besin olarak aldıkları balıklar vasıtasıyla organik hastalıklara, ağır metal birikimi gibi etkiler gösterebilir. Kirliliğe örnek olarak, 1996 yılında önemli fok yaşama alanlarından olan Gümüşlük Çavuş Adası’ndaki fok mağaralarında yaşanan petrol kirliliği, Sinop İnceburun yakınlarında araştırmalar sırasında fok mağaralarında görülen aşırı evsel ve endüstriyel kaynaklı atıklar verilebilir.
Dikkat edilirse Akdeniz fokunun yok olmasına neden olan ve yukarıda sıralanan faktörler aynı zamanda denizlerimizin kıyı ve kıyı ekosistemini yokeden faktörlerdir. Bu nedenle Akdeniz foklarını etkilemekte olan bu sorunların tümü aynı zamanda denizlerimizin sorunudur. Bu sorunların çözümü için yapılacak her çalışma, alınacak her önlem sonuçta denizin ve değerli kıyı alanlarının sorunlarının çözülmesine yol açacaktır.
Ulusal mevzuatımıza ve Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalara göre; hem türün kendisi hem de Akdeniz fokunun yaşam ortamları, yani doğal kıyı alanları, açıkça koruma altındadır. Türün korunmasına yönelik ulusal düzenlemeler şöyle sıralanabilir; 1977 tarih ve 3167 sayılı yasada, Merkez Av Komisyonu kararı ile Akdeniz foku “Avlanması her zaman yasak olan türler listesi” (Ek II)nde yer almaktadır.
1978 tarih ve 1380 sayılı yasa ile Su Ürünleri Sirkülerinde Akdeniz foku “avlanması tamamen yasak olan türler “ arasına alınmıştır.
1991-1995 tarihleri arasında, 1380 sayılı yasada kabul edilen Su Ürünleri Sirkülerleri ile Akdeniz fokunun Yaşama alanlarının korunmasına yönelik kararlar.
1991 tarihli Çevre Bakanlığının kabul ettiği; Çevre kanunu, Akdeniz’in kirlenmeye karşı korunması (Barselona) Sözleşmesi, Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması (Bern) Sözleşmesi, Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarının Korunmasına dair Protokol.
Türkiye ayrıca aşağıda belirtilen bazı uluslararası anlaşma, deklarasyon ve/veya programlara taraf olma yolu ile de Akdeniz fokunun ve yaşam ortamlarının korunması için uluslararası hukuki yükümlülükler altına girmiştir. Bunlar;
1976 yılında imzalanan ve Türkiye’nin de 1981 yılında kabul ettiği, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması (Barselona) Sözleşmesi ve bu sözleşmeye değişiklik getiren Akdeniz’in Deniz Çevresinin ve Kıyı Alanlarının Korunması Sözleşmesi.
1979 yılında imzalanan ve Türkiye’nin 1984 yılında kabul ettiği, Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması (Bern) Sözleşmesi.
1982 yılında imzalanan ve 1988 yılında ülkemizin de imzaladığı, Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol.
1973 yılında imzalanan ve Türkiye’nin 1996 yılında kabul ettiği Nesli Tehlike Altında Bulunan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası ticaretine İlişkin Sözleşme-CITES.
1992 yılında imzalanan ve 1997 yılında Türkiye’nin de taraf olduğu, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ile biyolojik zenginliğin korunması amacıyla ekosistemler ve doğal ortamların korunması.
1985 yılında imzalanan, Akdeniz’in İkinci On Yılı (Cenova) Deklarasyonu ve bu deklarasyonu kabul eden ülkeler, Akdeniz fokunu korumak için tüm tedbirleri almayı taahhüt etmektedir.
1996-2005 dönemini kapsayacak biçimde hazırlanan, Akdeniz foku eylem planının uygulanması için tüm taraf ülkelerin gerekli tedbirleri almasını hükme bağlayan, Öncelikli Eylem Alanları Protokolü.
BİYOLOJİ ÖDEV YARDIM
-
Mercanlar ve Mercan resifleri hakkında bilgi
-
Kulak Nedir? Kulağın Yapısı ve Görevleri Nelerdir?
-
Göz nedir ? Gözün görevleri nelerdir ? Canlılarda göz ve görme organı
-
Boğaz nedir ? Boğazın kısımları nelerdir ?
-
Omurga, columna vertebralis nedir ? Görevleri nelerdir ?
-
Doğal gübreler nelerdir
-
Kimyasal (yapay) gübreler nelerdir
-
Kortizol Nedir
-
Semantik Nedir ?
-
Karasal Ve Sucul Biyomların Özellikleri Nelerdir ?
-
Kaç çeşit biyom vardır
-
Bitki Ve Hayvanların Yeryüzündeki Dağılımını Etkileyen Faktörler Nelerdir?
-
Bitkisel dokular hakkında bilgi
-
Ekosistemde besin zinciri ve besin ağının önemi nedir ?
-
Genetik Algoritmalar