Yerin oluşumu
Aralarında yerin de bulunduğu güneş sistemindeki (Şekil 15) gezegenlerin oluşumu ile ilgili olarak bugüne kadar çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Bunlardan biri, güneş ve etrafındaki gezegenlerin aynı düzlem üzerinde, aynı yönde dönmelerine dayanılarak savunulmuş olan ve güneş çevresindeki gezegenlerin, güneşin kendi ekseni etrafında dönmesi sırasında kopan parçalar (bilinen 9 gezegen) şeklinde meydana geldiği düşüncesidir. Ancak, dönmekte olan bir kütleden ayrılan parçaların, ana kütlenin dönme hızını artırdığı bilinmesine rağmen; güneşin kendisinden koptuğu düşünülen gezegenlerden yavaş dönmesi, bu teorinin terkedilmesine neden olmuştur.
“katastrof kuramı” na göre, milyarlarca yıl önce güneşe yaklaşan bir yıldız ile aralarında meydana gelen çekim kuvveti sonunda her iki yıldızdan kopan kütleler, bugün güneşin etrafında kendi yörüngelerinde dönen gezegenleri oluşturmuştur. Gezegenlerin güneşten büyük bir dönme hızına sahip oluşları, teoriyi ileri süren James Jeans (1877-1946) tarafından yabancı yıldızın dönme yönünde geçerken meydana getirdiği çekim alanının etkisi olarak açıklanmıştır. Güneş ekseninin gezegenlerin bulunduğu düzleme 60 lik bir eğim göstermesi de, dışarıdan bir etkiyi var sayan bu kuramı desteklemektedir. Ancak, bu teoride geçen yabancı yıldız ve onun da etrafında bulunması olası gezegenler hakkında herhangi bir bulguya sahip değiliz.
Immanuel Kant (1724-1804) tarafından ortaya atılan “meteorit kuramı” na göre yer ve diğer gezegenler, yukarıda "evrenin oluşumu" başlığı altında anlatıldığı şekilde evrenin bir bölümündeki temel taneciklerin bir çekim merkezi etrafında sıkışmalarıyla meydana gelmiştir. Harold Urey (1893-1981), aydaki kraterlerin, madde sıkışması sırasında meydana gelen gaz kaçışları nedeniyle meydana geldiğini ileri sürerek; Fred Hoyle (1915-2001) ise, güneşden kopan bu uyduların dönme impulslarının manyetik alanlardan dolayı nasıl arttığını matematiksel olarak göstererek teoriyi güçlendirmişlerdir.
Büyük bir olasılıkla yerin de, güneşde var olan yapıların evrenin bir yerinde derece derece yoğunlaşmasıyla meydana geldiği düşünülmektedir. Yer büyürken, giderek artan yer çekimi enerjisi dolayısıyla ısınmaya başlamış, buna bir ölçüde radyoizotopların bozunmasından açığa çıkan ısı da eklenerek sıcaklığı artmıştır. Bunun ötesinde, yer çekimi enerjisinin; yeri eritecek sıcaklık derecesinden fazlasını üretmeye yetecek büyüklükte olduğu (29 000 0C) hesaplanmıştır. Sıcaklığa bağlı olarak eriyen bütün maddeler, genel olarak ağırlıklarına göre yerin merkezinden dışa doğru sıralanmış ve yerin çekim gücü başlangıçta çok zayıf olduğundan tüm hafif elementler ve gazlar uzaya kaçmışlardır. Nitekim, Ayın yer atmosferine benzer bir yapıdan yoksun bulunması, bu uydunun çekim gücünün zayıflığına bağlanmaktadır.
Yer tabakalı bir yapıya sahiptir. Yüzeyden yerin merkezine olan uzaklık 6300 Km. dir. Yerin altına yapılabilen en derin sondaj ise 10 Km. dir. Bu nedenle yerin yapısı hakkında bilgi, ancak sismik çalışmalardan elde edilmektedir.
Yer küre, içte yoğunluğu 7,5 gr / cm3 olan metal haldeki demir çekirdek ile onu kuşatan ve yoğunluğu 3,5 gr / cm3 olan, çeşitli metallerin silikat ve oksitlerinden oluşan mantodan yapılmıştır (Şekil 16).
Kimyasal bakımdan biribirinden farklı yapıda olan bu iki tabaka, etkisi altında bulunduğu fiziksel faktörlere bağlı olarak da kendi içinde tabakalara ayrılabilmektedir.
Çekirdeğin merkezinin, yerçekiminden dolayı üzerine binen büyük basınç nedeniyle katı olmasına karşın; dış kısmının benzer kompozisyonda olmasına rağmen sıvı halde olduğu düşünülmektedir.
Bu durumdaki çekirdeği saran manto katıdır. Metal silikatları ve oksitlerinden ibaret olan mantonun erime noktası daha yüksek olduğundan, sıvı haldeki çekirdek ile temas halinde olmasına rağmen onunla karışmamaktadır. Mantonun yüzeye yakın bölümü farklı etkiler altında farklı fiziksel yapılarda bulunmaktadır. Bu etkilerden biri mantoda yüzeye yaklaştıkca basıncın azalmasıdır. Buna bağlı olarak yapı yumuşamakta ve bu bölüm astenosfer olarak adlandırılmaktadır. Mantonun en dışında bulunan ve 100 Km. kalınlığa sahip olan kabuk, yüzey tabakası olduğundan astenosfere göre daha soğuk ve buna bağlı olarak da sert olduğundan litosfer olarak adlandırılmaktadır. Ancak, litosfer de karaları meydana getiren granit ve okyanusların tabanını oluşturan ve daha yoğun olan bazalt isimli iki tabakaya ayrılmaktadır.
Evrim
-
Evrim nedir? Evrim süreci nasıl işler?
-
Atların Evriminde Parmaklar ve Toynak...
-
Mikro evrim nedir
-
Yumuşakçaların evrimi
-
Bitki Evrimi 5/5: Çayır İmparatorluğu
-
Bitki Evrimi 4/5: Çiçeklerin ve Tohumların Öyküsü
-
Evrim düşüncesinin tarihi
-
Bitki Evrimi 3/5: Kömür Çağı
-
Bitki Evrimi 2/5: Ormanların Doğuşu
-
Bitki Evrimi 1/5: Karaya İlk Çıkanlar
-
Mutasyon, Evrimsel Sürecin Hammaddesidir!
-
Evogram Nedir ?
-
Yeni Genetik Kombinasyonların Oluşumu ve Evrimin Türleri Değiştirme Mekanizması
-
Evrim'i Tetikleyen Mekanizmalar Nelerdir?
-
Darwin ve Doğal Seleksiyon