Solunum Sistemi ve Organları
Solunum sistemi organları nelerdir ? Solunum nasıl gerçekleşir, Solunum sistemi ve Karbon dioksit
Solunumun temel organı akciğerlerdir. Göğüs boşluğunda asılı olarak bulunan akciğerler pembemsi renkte süngersi yapıdadır. Bu pembemsi görünüm sigara içenlerde veya pasif içicilerde siyahlaşmış bir hal alır. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayanlarda da sigara içilmese bile siyahlaşmış görüntü olabilir.
Solunum sistemi, kandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistemdir.
Akciğerler ve Görevleri nelerdir ?
Burun ve Görevi nelerdir ?
Yutak ve Görevleri nelerdir ?
Gırtlak ve Görevleri nelerdir ?
Soluk (Nefes) Borusu ve Görevleri nelerdir ?
Bronşlar ve Görevleri nelerdir ?
Bronşçuklar ve Görevleri nelerdir ?
Solunuma Yardımcı Yapılar nelerdir ?
Akciğerler ve Görevleri
Hava soluyan omurgalılardaki temel solunum organıdır. Soluk alındığında burun ve ağızdan giren hava nefes borusu ve sonrasında bronşlardan geçerek akciğerlere ulaşır. Toplardamarlarla gelen karbondioksitce fazla olan (kirli) kan burada yenilenir. Ayrıca sesin oluşumunda da görevlidir.
Yeni doğanda akciğer, ilk başta parlak pembe renktedir. Zamanla grileşmeye ve yaş geçtikçe koyulaşarak en sonunda neredeyse siyah rengine bürünür. Bu koyulaşmaya solunumla alınan havadaki toz ve öteki maddeler neden olmaktadır. Ayrıca sigara içenlerin akciğerleri içmeyenlere göre daha siyahtır.
Akciğer ile ilgili tıbbi terimler genellikle pulmo- ile başlar. Bu, Latincede "akciğerlerin" anlamına gelen pulmonarius sözcüğünden gelmektedir ki bu sözcük de Yunancada "akciğer" anlamına gelen pleumon ile akrabadır.
Göğüs boşluğunda bulunmakta olup, göğüs kafesi sayesinde korunan akciğerler, koruyucu bir zar olan plevra ile sarılmışlardır. Diyafram kasından birinci kaburganın üstüne, köprücük kemiğinin biraz üzerine kadar yer alır. Yaklaşık olarak koni şekline sahip olan akciğerlerin basis pulmonis adı verilen içbükey alt yüzeyi diyaframın üstüne yerleşiktir; köprücük kemiğinin üstüne kadar uzanan üst yüzeyineyse apex pulmonis adı verilir.
Akciğerlerin esnek ve süngerimsi bir yapıları vardır. Biri sağ ve diğeri solda olmak üzere 2 adettir. Sağ akciğer 3 lobdan (parçadan), sol akciğer ise 2 lobdan oluşmuştur. Sol akciğerin bir parçası yerine kalp bulunmaktadır. Bu nedenle sağ akciğer sol akciğerden daha büyük, sağ akciğerin ağırlığı yaklaşık 700 gr. ağırlığındayken, sol akciğer 600 gr. ağırlığındadır.
Burun ve Görevi
Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı.
Koku alma organıdır. Burun boşluğu iki delikle dışarı açılır. Diğer taraftan da yutağa bağlanır. Burnun içerisinde mukus tabakası, kılcal damarlar ve kıllar bulunmaktadır. Burnun iç kısmının tüylü ve nemli oluşu sayesinde dışarıdan alınan hava nemlendirilir ve temizlenir. Kılcal damarlar sayesinde hava ısıtılır.
Koku almaçları ve duyu sinirleri burun boşluğunun üst kısmında bulunur. Bu bölgeye sarı bölge denir. Bir kokunun burun tarafından algılanabilmesi için mukus içerisinde çözünmüş olması gerekir. Çözünen madde koku alma hücrelerini uyarır. Uyartı koklama ile beyne iletilir.En çok yorulan duyu organımız burundur. Böylece koku alınmış olur.Memelilerde burundan giren hava filtre edilir, ısıtılır ve nemlendirilir. Alınan havanın filtre edilmesi yani süzülmesi, burun kılları ve mukus yüzey sayesinde gerçekleşir. Solunum havası kılcal damarlarlar yardımıyla ısıtılır. Havanın nemlendirilmesi ise mukus bezlerinin salgıları sayesinde olur.
Burun, insan organizmasında belli başlı beş görev üstlenmiştir:
- Burun koku alma işlevinin algılayıcı kısmını oluşturur
- Solunum yolları için uygun özellikler kazanmasını sağlar
- Solunan havanın nemlenmesini sağlar
- Solunan havanın toz gibi bazı yabancı cisimlerden temizlenmesine katkıda bulunur ve
- Ses tellerinin çıkardığı ses titreşimlerinden etkilenip adeta biyolojik bir hoparlör gibi davranır.
Bilindiği gibi koku duyusunu beyne taşıyan sinir “Koku siniri”dir (nervus olfaktorius, 1. kafa siniri). Bu sinirin ince uzantıları burun boşluklarının “Burun üst konkası” üzerinde kalan bölümünü örten mukoza tabakasına dağılır. Böylece solunan havayla dış çevreden buruna giren koku uyarıları, koku sinirini uyarır. Burnun önemli görevlerinden biri de solunum yollarının başlangıcını oluşturmasıdır. Burun ön deliklerinden burun boşluklarına giren hava, burun arka deliklerinden (koanalar) nazofarinkse (yutağın ön üstbölümü) geçer. Hava dahasonra farinksten (yutak) aşağı doğru inip gırtlağa (larinks), oradan da nefes borusu yoluyla akciğerlere ulaşır. Burnun kemik ve kıkırdaktan yapılmış iskeleti solunum yollarının başlangıç bölümünün oldukça sert ve dayanıklı bir hava geçidi olmasını sağlar.
Burnun bir diğer önemli işleviyse solunan havanın bronşlar ve akciğerler için uygun bir nemlilik ve sıcaklık düzeyine ulaşmasını sağlamaktır. Anımsanacağı gibi burun boşlukları “Konka” denilen bölmelerle üç ana bölüme ayrılmıştır.
Burun deliklerinin içini örten mukoza damar ve salgı açısından zengindir. Solunum havası burun boşluğuna girdiğinde burun bölmeleri arasında yol alırken mukozadaki kan damarlarında dolaşan kandan ısı çekerek ısınırken yüzeyi salgıyla örtülü olan mukozadan da nem çekerek nemlenir. Örneğin 20 °C sıcaklığa sahip bir odada burundan nefes alan bir kimsede solunum havası gırtlağa geldiğinde 32 °C ısınmış ve % 98 oranında nemlenmiş olur. Aynı kişi aynı yerde ağzından soluk alacak olursa, solunum havası gırtlağa geldiğinde 30 °C ısınmış ve % 80 nemlenmiş olur. Sıcak ya da soğuk ve kuru hava gırtlak, nefes borusu, bronşlar ve akciğerler için tahriş edicidir. Burun yukarıda belirttiğimiz işleviyle solunan havanın sıcaklık ve/veya nemlilik yönünden taşıyabileceği olumsuz özelliklerini gidererek, rahat solunacak bir hava yaratmaktadır. Burnun çok önemli bir diğer göreviyse solunum havasındaki tozları yakalamaktır. Bilindiği gibi burun boşluklarının yüzeyini örten mukozanın (”burun üst konkası” altında kalan bütün solunum bölgesinde) en üst tabakası silialı epitel hücrelerine sahiptir. Silia denilen ve eldiven parmağına benzetebileceğimiz bu uzantılar, solunum havasından mukoza üzerine düşen tozlan burnun salgısıyla birlikte burnun dışına doğru adeta süpürürler. Böylece solunum havası bir ölçüde temizlenmiş olur. Burun “Mukus” (sümük) denilen bir salgı salgılar. Bu salgı hafif asit özellikte olduğu gibi, içinde “îmmün globulin A” (IgA) denilen bir bağışıklık globulini (antikor) taşır. Sümüğün gerek hafif asit oluşu ve gerekse içerdiği IgA, solunan havadaki çeşitli mikropların öldürülmesini sağlayarak solunum yollarını belli bazı canlı hastalık etkenlerine karşı korur. Bazı mikroplar ve özellikle grip, nezle etkeni olan virüsler, kirli hava, SO2, CO, kuru hava siliaların süpürme işlevlerini bozar, durdurur. Bu gibi durumlarda burnun temizleme işlevi bozulacağından, havadaki canlı hastalık etkenleri kolayca burun ve üst solunum yollarını tutup buraları iltihaplandırırlar.
Yutak ve Görevleri
Yutakta gırtlak bulunur. Alınan besinin yemek borusuna geçmesini sağlar. Solunum sisteminde de etkin rol oynar.
Yutak (farinks) yetişkinlerde 12–13 cm uzunluğunda, tüp biçiminde, mukoza ile kaplı kaslı bir organdır. Üst sınırı kafatasının altında,alt sınırı ise 6. boyun omuru hizasında-dır. Yutağın en üst bölümü hemen önündeki burun boşluğu ile bağlantı halindeyken, alt ucu yemek borusu (özofagus) ile devam eder. Yutağın yemek borusuna tutunduğu bölümü sindirim kanalının en dar bölgesidir. Yutağın arka duvarı omurganın boyun bölümüyle komşudur.Yutak yukarıdan aşağı doğru “Nazofarinks”, “Orofarinks” ve “Laringofarinks” olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Nazofarinks bölümü hemen önündeki burun boşluğu ile, burun arka delikleri aracılığıyla bağlantı halindedir.
Farinks, geleneksel olarak üç bölüme ayrılır.
- Nasofarinks, yutağın burun boşluğunun arkasında kalan kısmıdır.
- Orofarinks, yutağın ağız boşluğunun arkasında kalan kısmıdır.
- Laringofarinks (hipofariks), yutağın C3 ve C6 boyun omurları hizasında kalan kısmıdır.
Gırtlak ve Görevleri
Gırtlak (larinks veya larenks), boynun ön soluk borusunun üst kısmında yer alan bir solunum ve ses organı. Boynun ön tarafında; yetişkinlerde 3. ve 6., bebeklerde ise 2. ve 4. boyun omurları hizasında bulunur. Basit bir kutu görünüşünde olan gırtlak; kıkırdak, zar ve bağlardan yapılmış önemli vazifeleri bulunan bir organdır. Solunum yolunun üst kısmını teşkil eder ve aynı zamanda ses organıdır. Bu sebeple gırtlağın yapısı solunum borusunun diğer kısımlarından daha farklı ve karışıktır.
Gırtlağın üst deliği solunum yolunu daraltabilecek ve hatta icabında tamamıyla kapatabilecek bir mekanizmaya sahiptir. Bilhassa sesin meydana gelmesi ile ilgili olan bu mekanizma, icabında solunum yolunu kapatmak suretiyle yabancı maddelerin daha içerilere girmesine mani olur. Bu suretle organizma kendini ölüme bile götürebilecek olan bir hadiseden kurtulma imkânına sahip bulunmaktadır.
Büluğ çağında erkek çocukların gırtlağı hızla büyümeye başlar. Bütün kıkırdaklarda ve her yönde cereyan eden bu büyüme sonucunda bir sene zarfında mizmar aralığının uzunluğu hemen hemen iki misline çıkar. Ses kıvrımlarının (ses tellerinin) uzaması neticesinde bu çağda erkek çocuklarının sesi değişir ve kalınlaşır. Kız çocuklarında gırtlağın büyümesi büluğ çağında da yavaştır. Bu yüzden gırtlak erkeklerde hem genişlik hem de uzunluk bakımından kadınlardan daha büyüktür. Gırtlağın çevresi erkeklerde ortalama 136, kadınlarda 112 milimetre kadardır. Cins ve yaş durumlarından başka, çeşitli şahıslarda da gırtlak büyüklük ve şeklinde çeşitli farklılıklar görülebilr. Bundan dolayı insanların sesleri de birbirinden çok farklıdır. 20 yaşından itibaren gırtlak kıkırdakları kemikleşmeye başlar ve elastiki kıkırdaktan yapılmış olan epiglot ve ses tellerinin bağlandığı çıkıntılar hariç diğer kıkırdakların büyük kısmı yaşlılarda kemikleşmiş olur.
Gırtlağın iskeletini meydana getiren kıkırdaklar dokuz tanedir. Bunların üçü çift, üçü tektir. Tek olanlar tiroit kıkırdak (kalkansı kıkırdak), krikoit kıkırdak (yüzüksü kıkırdak) ve epiglot (gırtlak kapağı kıkırdağı)tur. Çift olanları ise aritenoit, corniculat ve cuneiform kıkırdaklarıdır. Tiroit kıkırdağın boynun ön tarafında yaptığı çıkıntıya halk arasında adem elması ismi verilir. Gırtlağın kasları da beş tanedir. Bunlardan dört tanesi çift, bir tanesi de tektir. Bunların kimisi ses tellerini uzatır, kimisi de kısaltır. Yine kasların bazıları mizmar aralığını daraltırken, bazıları da genişletir. Gırtlak kaslarının vazifelerinden ikincisi ise, yabancı cisim ve zararlı maddelerin alt solunum yollarına geçmesini önlemek için gırtlağı kapatmaktır. Bu kasları harekete geçiren uyarı, yabancı zararlı maddelerin gırtlak iç yüzeyine teması neticesinde meydana gelen reflekstir.
Gırtlağın iç yüzü, bütün solunum yollarında olduğu gibi, çok katlı titrek tüylü epitel ile örtülmüştür. Yalnızca fazla mekanik tesirler altında kalan ses tellerinin üzeri boynuzsu (çok katlı yassı) epitel ile örtülmüştür. Gırtlak mukozasının altında her tarafta çeşitli salgı bezleri bulunur. Bunların vazifeleri gırtlak iç yüzünün daima nemli kalmasını sağlamaktır. Bu durum, burun boşluğunda olduğu gibi buradan geçen havanın temizlenmesi ve neminin arttırılmasında önemli rol oynar. Larinks aynası denilen bir alet ile gırtlağın üst ve orta bölümleri görülebilir.
Soluk - Nefes Borusu Görvleri
Nefes borusu (soluk borusu) vücutta solunan havanın geçtiği, boru şeklinde bir organdır. Omurgalılarda trakea havanın boğazdan akciğerlere geçişini sağlarken, omurgasızlarda dışarıdaki havayı doğrudan iç dokulara ulaştırır.
Soluk borusu, gırtlağın altındadır, on iki santimetre boyundadır.(Yani çok uzun değildir.) Altıncı boyun omuru hizasında gırtlaktan başlar. Dördüncü sırt omurunda ikiye ayrılarak bronşları yapar. Arkası düz silindirik bir borudur. Arka duvarı zardan, diğer duvarları yarım halka biçiminde üst üste dizilmiş kıkırdaklar, kas ve zardan yapılıdır. Soluk borusunun içini örten mukoza hava ile gelen küçük yabancı cisimlerin dışarıya atılması için, titrek tüylü hücrelerle döşelidir .Bronşlar, soluk borusunun ikiye ayrılmasından doğanlar, soluk borusunun yapısındadırlar, yalnız kıkırdakları daha düzensizdir. Her biri bir akciğere girer, sağ bronş daha kalın, daha kısa, daha diktir; sol bronş daha ince, daha uzun ve daha yataydır. Bronşlar akciğerde ince dalcıklara ayrılırlar. Akciğer, göğüs boşluğunda sağ ve solda iki tanedir. Sağ akciğer, üç sol akciğer iki lobludur. Her akciğer tabanı diyaframda olan birer yarı koni biçimindedir. Dış ve iç iki yüz bir taban bir de tepeleri vardır. Akciğere giren çıkan yapılar iç yüzün ortasından girerler. Buraya akciğer atardamarları, akciğer toplardamarları, akkar yolları ,sinirler girer ve çıkarlar. Bronşlar içi hava ile dolu alveol denen keseciklerde biterler. Bu keseciklerin duvarlarında kılcal damarlar yayılır. Plevra, akciğerin dış yüzü ile diyafrağmanın üst yüzünü arasız örten seröz bir zardır. İç ve dış iki yaprağı arasında plevra boşluğu adı altında nemli ve kaygan boşluk vardır. Böylece, akciğerin solunum sırasında şişip küçülmesi kolaylıkla sağlanmış olur.
Soluk borusu epitel hücreleri, burada epitel ve goblet hücreleri bir arada yer alır. Epitel hücrelerinin bir kısmı, sil denilen kirpiksi uzantılar içerir. Goblet hücrelerinin salgıladığı mukus, soluk borusunun iç yüzeyinin kaygan ve nemli kalmasını sağlar. Siller, hem mukusun yayılmasını sağlar hem de toz gibi yabancı parçacıkların akciğerlere kaçmasını önler.
Bronşlar ve Görevleri
Bronş, soluk borusunun (trachea) ikiye ayrılması ile başlayıp akciğerlere kadar giden kısımlarından birine verilen ad. Sağ ve sol akciğere gitmesine göre sağ bronş, sol bronş adını alır. Sağ bronş, sola göre daha kısadır (sağ bronş 3 cm. sol bronş 4.5 cm.)
Akciğerin yarı içinde yarı dışında bulunan bölümleri, akciğer içerisinde ilerledikçe ince bronşçuklara (bronchulus) ayrılır. En son kısmı 1 mm. çapında olan bronşçukların her biri bir alveolde ile sona erer. Bronşların yapısı, soluk borusundaki gibidir. Kıkırdak iskeletle, elâstik bağ dokusundan ve düz kaslardan meydana gelmiştir. İçleri epitel hücreleri ile örtülmüştür. Mukoza içerisinde salgı veren bezler vardır.
Bronş hastalıkları, genel olarak bronşit adı ile bilinir.Ancak bronşit hastalığının tedavisi bulunmaktadır.
Bronşlar akciğerde binlerce boruya ayrılır. Bu borulara bronşçuk denir. Bronşcuklar çok ince borucuklarla akciğeri oluşturan hava keselerine açılır.
Bronşçuklar ve Görevleri
Bronşlar akciğerlere girince daha küçük birçok kola ayrılır. Bu kollardan her birine bronşçuk denir. Bronşçukların yapısında kıkırdak halkalar ve titrek tüylü hücreler bulunmaz. Bronşçuklar, bronşlardan gelen havanın alveollere iletilmesini sağlar.
Solunuma Yardımcı Diğer Yapılar
- Diyafram kası
Diyafram, göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıran kasa verilen isimdir.
Kas-kiriş karışımı bir organ olan diyafram, göğüs kafesine bağlıdır. Solunumda görev alır ve çalışması beynin iki diyafram siniri aracılığıyla yönlendirilir. Diyafram, üç delikle yemek borusuna, aorta ve alt ana toplardamara açılır. Diyafram, nefes aldığımızda kasılır ve düzleşir. Nefes verdiğimizde ise gevşer ve kubbeleşir.
Göğüs ve karın boşluğunu birbirinden ayıran diyaframın diğer bir adı da karın kasıdır.
Soluk verirken; diyafram kası yukarı doğru kubbeleşir, göğüs kafesinin hacmi azalır, iç basınç artar ve karbondioksit dışarı verilir.
Soluk alırken; diyafram kası düzleşir, göğüs boşluğunun hacmi artar, iç basınç düşer ve akciğere hava dolar.
Her nefes alıp verdiğimizde diyafram ile birlikte göğüs boşluğu da hareket eder.
Ayrıca diyafram kası çizgili bir kas çeşididir.
Diyafram kası kasıldığında göğüs genişler göğüs boşluğu bir vakum gibi işlev görerek akciğerlere hava dolmasını sağlar. İkinci derecedeki yardımcı kaslar olan omurgalar arasındaki kaslarda genişleyerek ve kasılarak bu nefes alıp verişe yardımcı olurlar. Ayrıca boyun kaslarının da bu fonksiyonda az derece payları vardır. Sadece göğsün üst kısmından akciğerleri çok zorlayarak nefes alıp vermek enerjiyi verimli kullanmada çok sıkıntılı durumlar yaratır. Akciğerlerin kapasitesi tam olarak kullanılamaz. Bu şekilde bir nefes almada 500 -700 cc hava akciğerlere dolar. Diyafram kası,omurga kasları ve boyun kasları tam fonksiyonel kullanıldığında akciğerlere 2500cc - 3000cc hava doldurulur. Bu da akciğerlerin alabildiği en yüksek hava miktarıdır.
- Kaburgalar - göğüs kemiği ve kaburga kasları
Kaburga, göğüs kemiği ve omurlarla birleşerek göğüs kafesini yapan, sağ ve solda 12 tane olmak üzere toplam 24 tane olan yassı kemiklerin her biri. Göğsü çevreleyen göğüs kafesinin paralel kemiklerini oluștururlar.
Akciğerleri, kalbi ve karaciğeri mekanik olarak korumak ve destek sağlamak, soluk alıp vermede diyaframa yardımcı olmaktır. Ayrıca kaburgalar, omuz ve karın kasları için geniş bir taban meydana getirirler.
Soluk alırken kaburgalar yukarı kalkar. Bu hareket diyaframın hareketi ile birlikte göğüs boşluğunun genişlemesine ve böylece akciğerlerin içine burundan hava dolmasına sebep olur. Göğsün genişlemesi; beyin sapındaki soluk alma merkezinin sinir yolları vasıtasıyla kaburga kaslarına sinyal yollaması sonucu gerçekleşir. Bu kasların kasılması ile kaburgalar arasındaki mesafe artar. Soluk almadan sonra diğer kaburga kasları kaburgaları tekrar bir araya çeker ve göğüs kafesini daraltıp soluk vermeyi sağlar.
Kaburga kemiklerinin ilikleri, vücudun kan yapma sisteminin önemli bir kısmını meydana getirir. Bu yüzden kaburga iliği, uzun kemik iliklerinin aksine kırmızıdır, sarı yağ dokusu azdır.
ANATOMİ ve BİYOLOJİ (Videolar)
-
Erkekte Kısırlık Nedenleri Nelerdir?
-
Destek ve Hareket Sistemleri
-
Ovulation
-
Kulak ve Denge ile İlgili Organ Anatomisi
-
Eklem ve Eklem Çeşitleri
-
Beyin Sapı Anatomisi ve Kranial Sinirler
-
Anatomi Atlası - Omurga
-
Anatomi Atlası - Kemik İliği
-
Anatomi Atlası - Nefes Borusu
-
Anatomi Atlası - Deri
-
Anatomi Atlası - Beyin
-
Anatomi Atlası - Göz
-
Gözün Yapısı ve Özellikleri
-
Solunum Sistemi ve Organları
-
Anatomi Atlası - Kan