Solunum Sistemi
Solumak, hayatta kalmak için temel ögelerden biridir. Vücutta birikmiş olan karbondioksitin atılması, bunun yerine, oksijen alınması işlemine solunum adı verilir.
Solunumun temel organı akciğerlerdir. Göğüs boşluğunda asılı olarak bulunan akciğerler pembemsi renkte süngersi yapıdadır. Bu pembemsi görünüm sigara içenlerde siyahlaşmış bir hal alır. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayanlarda da sigara içilmese bile siyahlaşmış görüntü olabilir.
Akciğerler göğüs boşluğunda yer alır, yan ve arka taraflarından kaburgalara, kaslara ve kıkırdaklara bağlı durumdadır. Göğüs boşluğunun alt kısmında yer alan ve kaslardan oluşmuş diyafram, göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayırırken, solunuma da büyük katkılarda bulunur.
Sağ akciğer üç bölümden (loblar) oluşurken, sol akciğer, bir kenarında kalp yer aldığı için iki lobdan oluşur.
Solunum sırasında hava ağız ve burundan girer. Boğazın arka kısmından (farenks), hançereden (larenks) ve soluk borusundan (trakea) geçer. Soluk borusu göğsün orta kısımlarına ulaştığında iki dala ayrılır (ana bronşlar). Bunlar da ağaç dalları gibi dallara ayrılır. Uç kısımdaki ince nefes boruları, bronşiyol adını alır. En ince bronşiyollerin ucunda alveol adı verilen ince elastik torbacıklar yer alır. Kan, ince damarlarla alveollere ulaştırılır ve oksijenle, karbondioksitin alışverişi burada yapılır. Ciğerlerde ortalama olarak 300-350 milyon civarında alveol bulunur.
Havanın ciğerlere giriş çıkışında kaburgalar arasında yer alan kaslarla diyafram görev almaktadır. Akciğerlerin üzerinde iki tabakalı zar bulunur. Bu zarlardan biri akciğerin dış yüzüne, diğeri de göğüs duvarının iç yüzüne yapışıktır. Aralarında hafifçe kayganlaştırıcı bir madde bulunur, ancak aralarında hava yoktur. Nefes alma sırasında göğüs duvarında ve kaburgaların arasında yer alan kaslar kasılarak kaburgaları yukarı ve dışa doğru çeker, diyafram da kasıldığında aşağıya karın boşluğuna doğru ilerler. Bu işlemlerin sonucunda göğüs boşluğu genişlemiş olur. Bu, hareket, süngersi bir yapısı olan akciğerlerin de genişlemesine neden olur, böylece soluk borusundan hava alveollere kadar ulaşır. Karbondioksitle oksijen değişimi tamamlandıktan sonra kaslar gevşeyerek göğüs duvarını eski haline döndürür. Akciğerlerin hacmı da azaldığı için içindeki hava dışarı çıkar. Her seferinde 1-1.5 litre civarında bir hava ve dakikada 12-15 kez solunumla vücudun oksijen gereksinimi karşılanmış olur. Efor harcaması sırasında vücudun oksijen gereksinimi artacağı için solunum hacmının ve dakikadaki solunum sayısının artması doğaldır.
Solunum sistemi ve amacı
Solunumda gâye, canlının aralıksız oksijen alması ve karbondioksit vermesidir. Bâzı tek hücreli canlılar ( anaerobik bakteriler ve bazı parazitler) dışındaki bütün bitki ve hayvanlar yaşamak için oksijene muhtaçtırlar. Oksijen canlılarda farklı yollardan temin edilmektedir. Canlıda teşekkül eden karbondioksitin fazlası da bu yollardan uzaklaştırılır. Canlı hücreyle bulunduğu ortam arasında gaz alış-verişi (oksijen ve karbondioksit), daima gazların hücre zarından içeri veya dışarı geçişiyle olur. Tek hücreliler dış ortamla doğrudan doğruya temas halinde olduklarından, oksijen alma ve karbondioksit verme kolaylıkla yapılır, dolayısıyle özel bir solunum cihazına ihtiyaçları yoktur.
Suda yaşayan çok hücreli fakat yapısı basit olan bâzı basit yapılı hayvanlarda, (deniz anasında) özel bir solunum sistemi yoktur. Zîrâ bu hayvanlarda vücudun iç hücreleri dahi oksijen taşıyan ortamdan, yâni sudan uzak değillerdir.
Bâzı hayvanlarda oksijen deri yoluyla kılcal damarlara geçer. Kurbağalarda olduğu gibi, diğer çok hücrelilerde vücut kitlesi arttıkça, vücûdun iç tarafında bulunan hücrelerin solunumu bir problem meydana getirmiştir. Böylece oksijeni vücûdun her hücresine götürecek ve karbondioksiti buradan uzaklaştıracak özel solunum sistemleri vardır.
Biyolojik yapısı üstün olan canlılarda, yâni insanlar ve memeli hayvanlarda solunum, dış solunum ve iç solunum olmak üzere ikiye ayrılır. Dış solunum deyince, dış ortam ile akciğer kılcal damarlarının kanı arasındaki gaz alış-verişi ve iç solunum deyince, vücuttaki diğer kılcal damarların kanı ile dokular arasındaki gaz alış-verişi ve aynı zamanda hücre içindeki oksidasyon olayları anlaşılır. Gerek iç, gerekse dış solunumda oksijen alınır, karbondioksit verilir. Solunum sistemi, dış solunumu yürüten sistemdir, yâni bedenin dış ortamla gaz alış-verişini sağlamak ve düzenlemekle yükümlüdür. Görevini dolaşım sistemi ve kanla birlikte meydana getirir.
Solunum sistemi; havayı dış atmosferden gaz alışverişinin yapıldığı yüzeye ileten solunum yolları, göğüs boşluğu içindeki bu yolların bir kısmıyla berâber, gaz alış-verişiyle ilgili birçok hava keselerinden yapılmış akciğerler ve bu organların işlemesini ve düzenlenmesini sağlayan plevra, solunum kasları ve sinirlerden ibârettir.
Solunum yolları; burun boşluğu, yutak (farinks), gırtlak (larinks), ana nefes borusu (trakea), bronşlar ve bronşcuklardır.
Solunum sistemi, burun boşluğu ile başlar, burun boşluğu çok damarlı mukoz zarla örtülüdür ve duvarında konka adı verilen bir takım çıkıntılar vardır. Burun boşluğunda konkaya çarparak geçen havanın ısısı, vücut ısısına getirilir ve kuru ise nemlendirilir. Hava soluk alma esnâsında burun boşluğundan geçerken, içinde bulunan yabancı cisimlerden de temizlenir. Bu temizleme işlemi şu mekanizma ile olur. Hava konkalara çarpınca yön değiştirir, bu sefer harekete devam eden hava burun boşluğunun duvarına çarpar ve mukoz sıvı içinde tutulurlar. Solunum havasının yabancı cisimlerden temizlenmesi işinde mekanizma o kadar etkilidir ki, beş mikrondan daha iri cisimler akciğerlere doğru geçirilmezler. Şâyet burun boşluğunu geçebilen cisimler olursa, bunlar daha sonraki solunum yollarında tutulurlar. Burundan sonra gırtlak gelir. (Bkz. Gırtlak)
Nefes borusu (trakea), açıklığı arkaya bakan at nalı biçiminde yaklaşık 16-20 kıkırdak halkasından yapılmıştır. Kıkırdak halkalarının uçları birbirlerine kasla bağlıdırlar, kıkırdaklar arası destek dokusu ile doludur. Böylece nefes borusunun ön ve yan duvarları katı yapılı, arka duvarı yumuşak gevşek yapılıdır, bu şekilde boşluğu devamlı açık tutulan bir tüptür. Yaklaşık 25 cm uzunluğundadır. Kesit yüzeyi 2,5 cm2 olup, yanlama çapı ön-arka çapından 1/4 oranında daha geniştir. Solunum hareketleri sırasında, hem çapı hem uzunluğu değişir.
Nefes borusunun boşluğu tüylü epitel ile örtülmüştür. Burada bulunan bezlerin salgıları ve tüyler, burun boşluğunu geçebilen tozları ve diğer yabancı cisimleri tutarak akciğerlere girmesini önler. Epitel tüyleri yönleri ağıza doğru olmak üzere, hep beraber koordineli bir şekilde ve dalgalar hâlinde hareket ederek, üstlerini kaplayan hava yollarının salgılarını ve içinde tutulmuş olan yabancı cisimleri ağıza doğru iterler ve balgam şeklinde dışarı atılmasını sağlarlar.
Nefes borusu alt ucunda 70 derecelik bir açı ile sağ ve sol ana bronşlara ayrılır. Sağ ana bronş nefes borusunun hemen devamı hâlindedir, nefes borusundan 25 derecelik bir açı yapar. Sol ana bronş ise 45 derecelik bir açı yapar. Sağ ana bronş 1,5-2 cm uzunlukta, 12-16 mm genişlikte, sol ana bronş 5 cm uzunlukta, 10-14 mm genişliktedir. İki ana bronşun toplam çapı nefes borusundan büyüktür. Solunum yolları ana bronşların akciğerlere girip burada birçok dallanmalarla gaz alış-verişinin yapıldığı alveollere kadar uzanır. Akciğerler kan-hava arası gaz alış-verişlerinin yapıldığı organlardır. (Bkz. Akciğerler)
Akciğerlerde gaz alış-verişinin meydana geldiği kısım alveol denilen hava torbacıklarıdır. Dolayısiyle duvarlarını alveollerin meydana getirdiği, alveol keseleriyle birlikte duvarlarında alveollerin bulunduğu alveol kanalları ve solunumla ilgili bronşcuklar, gaz alış-verişiyle görevlidirler. Bu yapılardan önceki terminal bronşcuklara kadar olan hava yolları ise alveolleri olmadığından, sâdece hava iletimiyle ilgilidirler, bunlara iletken hava yolları denir. Terminal bronşcuktan sonra gaz alış-verişinin yapıldığı akciğer bölümüne solunumla ilgili birimler denir. Her akciğer labülü 3-5 solunumla ilgili birimden yapılmıştır. Solunum sırasında alınan havanın hepsi bu birimlere ulaşmaz, bir kısmı gaz alış-verişi yapılmayan, yâni iletken hava yollarında kalır ki buna ölü boşluk havası denir.
Alveollerin etrafı kılcal damarlar tarafından kafes gibi sarılmıştır. Kılcal damarlardaki kanla alveol içi hava boşluğu 0,5 mikron kalınlığında bir zarla ayrılmıştır. Zarın bir yüzünde alveolün yassı epitel hücreleri, diğer yüzünde damara âit endotel hücreleri bulunur. Bu zar, havayla kan arasında gaz alış-verişinin yapıldığı yerdir. Burada havadan kana oksijen; kandan havaya da metabolizmanın artık ürünü karbondioksit geçer. Bu geçiş bir taraftan diğer tarafa diffüzyon yoluyla olur. Geçişi yürüten kuvvet ise iki taraf arasındaki, gaz çeşidi yönünden, yoğunluk farkıdır. Bu şekilde dokulardan gelen kirli kan, akciğerlerde temizlenerek tekrar dokulara gider.
Alveol duvarlarında veya alveoller arasında 10-15 mikron çapında kohr pencereleri adı verilen delikler vardır. Bunlar alveoller arasında bağlantı sağlarlar. Böylece bronşların veya bronşçukların tıkanması hâlinde, komşu segmentlerden veya lobüllerden havalanmak sûretiyle hava yolu tıkanan akciğer kısmının fonksiyonunun devâmı sağlanır. Ancak bu pencereler iltihâbî olaylarda kapanabilir.
Akciğerlere havanın girip çıkması, göğüs kafesiyle akciğerlerin birlikte gelişen hareketleriyle gerçekleşir. Bu hareketleri yürütücü kuvvet; göğüs kafesi kasları ve diyafrağmadır. Kubbe şeklinde olan diyafrağma, solunumun esas kasıdır, solunum havasının % 60’ı diyafrağma hareketleriyle temin edilir. Soluk alma esnâsında diyafrağmanın ve kaburgaların öne ve yukarı doğru hareketini sağlayan göğüs kafesi kaslarının kasılmasıyla göğüs boşluğu genişletilir. Bu genişlemeyi plevra aracılığıyla, göğüs kafesine yapışık olan akciğerler pasif olarak tâkip eder. Bu durumda akciğer içindeki basınç, atmosfere göre düşerek hacim artışı kadar hava solunum yollarından akciğerlere akar. Soluk verme (ekspirasyon) hareketinde göğüs boşluğu küçülür, akciğerlerin hacmi azaldığından, içindeki basınç dış ortamdakinin üstüne çıkarak hava dışarı atılır.
Normal şartlarda, soluk verme pasif bir harekettir, yâni bir kasın yardımı olmadan meydana gelir. Bu pasif olarak eski hâlini alma, soluk alma sırasında kasılan kaslarda ve çekilmeyle gerdirilen göğüs kafesi ve akciğerlerdeki elastik yapılarda depo edilen potansiyel enerjiyle meydana gelir. Ancak zorlu solunum esnâsında, soluk verme de aktifleşir ve bu aktiflik göğüs kafesini daraltan kasların kasılmasıyla sağlanır. Normal bir soluk vermeden sonra, soluk almaya geçilmediği sırada akciğerlerdeki hava ile atmosfer havasının basınçları birbirine denktir ki, bu sırada akciğerler ve göğüs kafesi istirahattedir.
Yapılabildiği kadar en kuvvetli soluk vermeden sonra bile, akciğer içindeki hava tamâmen çıkarılamaz. Bu çıkmayan hava alveolleri devamlı açık tutmaya hizmet ederek, elastik büzüşmeyle alveollerin kapanma eğilimini ortadan kaldırır. Aksi takdirde kapanan alveoller, bir sonraki soluk almada açılmaya karşı direnç göstererek solunumu zorlaştırırlardı. Bu havaya “rezidüel hacim” denir ve 1200 ml kadardır.
Bir karın bir de göğüs tipi solunum ayırt edilir. Karın tipi solunumda, solunumla berâber karın hareketleri tâkip edilir. Soluk alırken karın dışarı doğru çıkar, soluk verirken de içeri çekilir. Göğüs tipi solunumda kaburgaların hareketi daha bârizdir. İstirahat hâlinde insanın ve hemen bütün hayvanların solunumu, karın tipi solunumdur. Herhangi bir şekilde karın hareketleri önlenirse (gebelik, elbiseler, korseler) veya karında ağrı ve sancı olursa göğüs tipi solunum meydana gelir.
İnsanda istirahat hâlinde normal solunum ritmi dakikada 12’dir. Bu ritimde ortalama 2 sâniyelik soluk alma dönemini, 3 sâniyelik soluk verme tâkip etmektedir. İstirahat hâlinde, bir defâlık solunum hacmi 500 ml kadardır. Bir dakikada akciğerlere giren ve çıkan hava hacmiyse 1000 ml’dir. Bu değerler istirahat dışındaki egzersiz, heyecan, yorgunluk, hastalık gibi durumlarda değişirler. Bu değişiklik solunumun çeşitli faktörlerle düzenlenmesiyle meydana gelir. Soluk alma ve verme işleminin ritmi, beyinde bulunan solunum merkezince düzenlenir. Solunan hava değişikliklerinin derecesi de kasların kasılma durumuyla tespit edilir ki, bunu da solunum merkezinden gönderilen uyaranların şiddeti düzenler. Solunum merkezinin düzenlemesiyse, çevreden sinir ve kandan kimyevî faktörlerden alınan (kandaki oksijenin ve karbondioksitin kısmî basınçları ve hidrojen iyon miktarı) haberlere göre olur. Solunumun sinir yoluyla kontrolü otomatik olup, kişi şuuruyla ancak bir dereceye kadar solunumunu kontrol edebilir. İrâdeyle soluk tutulması bir süre kâbildir ve sonunda otomatik kontrol faaliyete geçer. Bunun sebebi kanda karbondioksit miktarının artması ve beyindeki solunum merkezinin bu artışa çok hassas olmasıdır.
Kaynak:http://ansiklopedi.turkcebilgi.com
Organizma ile yaşadığı ortam arasında, yaşamın başlangıcından sonuna kadar hiç kesintiye uğramadan devam eden oksijen ve karbondiosit alış-verişine SOLUNUM (Respiration) denir. Solunum iki faz’da gerçekleşir. l.FAZ, dış solunum olarak adlandırılan, akciğerlere alınan hava ile kan arasında ki gaz değişimidir.2.FAZ ise hücresel düzeyde gerçekleşen, kan ve dokular arasındaki gaz değişimidir ki iç solunum olarak adlandırılır. Solunum sistemi anatomisi başlığı altında dış solunumu gerçekleştiren organlar incelenir.
Solunum sistemi iki temel bölüme ayrılarak incelenir. Bunlardan birincisi oksijenle yüklü havanın dış ortamdan alınarak akciğerlere (Akciğerlerdeki karbondioksitten zengin havanın dışarıya) iletildiği boru sistemi- hava iletici bölüm, İkincisi ise gaz alış-verişinin (Yani oksijenin alınıp, karbondioksitin verildiği) gerçekleştirildiği, gerçekte daha küçük borucuklar ve keseciklerden yapılı olan solunum organı-akciğerler’dir.
Solunum yollarının yapısı havanın serbest geçişi için elverişli olduğu gibi aynı zamanda temizleme, ısıtma ve nemlendirme fonksiyonlarını yerine getirebilecek yeteneklere de sahiptir. Böylece solunum sistemi, oksijenden zengin bir hava sağlamakla kalmaz, aynı zamanda atmosfer havasının eksikliklerini tamamlayıp, zararlı içeriklerini de yok eder. Solunum sisteminin önemli bir fonksiyonu da gırtlak tarafından gerçekleştirilen ses üretimi (Fonatio)’dir.
Solunum (Soluk alma-soluk verme) vücudun gereksinmelerine göre düzenlenir. Bu düzenleme, beyin sapında (Med.oblongata+Pons) bulunan solunum merkezi tarafından idare edilir. Solunum merkezi, kendi içinde yer alan pnömotaksik alt merkez ile akciğerlerdeki gerilme reseptörleri ve bazı vücut damarlarında bulunan oksijen azlığı+pH değişimlerine duyarlı reseptörlerin ilettiği uyanların baskısı altındadır. Bunlar dışında korku, heyecan, vücut ısısındaki artma ve egzersizler de solunum ritminde değişiklikler yaratır.
Solunum sistemi anatomisi’ni, hava iletici bölüm ve solunum organı başlıkları altında ayrı ayrı inceliyeceğiz.
A İLETİCİ BÖLÜM.
Hava iletici yollar, üst solunum yollan ve alt solunum yollan olmak üzere iki alt bölüme ayrılarak incelenir. Bu ayırımdaki sınır kesin olmamakla beraber gırtlak (Larynx) ‘tir.
-Üst solunum yolları : Burun, yutak ve gırtlak’tan ibarettir.
-Alt solunum yolları: Soluk borusunun başlangıcından respiratuvar bronşiollere kadar uzanan bir yoldur. Alt solunum yollarının bir bölümü solunum organı (Akciğerler) içinde yer alır.
1. BURUN (Nasus, Rhinos) :
Burun, bir solunum yolu olma yanında, içinde taşıdığı özel mukoza sayesinde “koku organı” olarak ta fonksiyon görür. Burun hastalıkları klinikte Kulak Burun Boğaz (KBB) uzmanları tarafından teşhis ve tedavi edilir. Burun hastalıkları bilimi. Grekçe burun anlamına gelen rhinos teriminden türetilmiş Rhinoloji adlandırması ile belirtilir.
Burun, anatomik olarak dış burun ve burun boşluğundan ibarettir.
-DIŞ BURUN: Dış burun, yüzün orta hattında yerleşmiş, öne-aşağıya doğru uzanan piramidal bir oluşum şeklindedir. Biyolojik gelişimde sadece insana özgü bir yapı olan dış burunun şekil ve büyüklüğü birçok variasyonlar gösterir. Dış burunun alt yüzündeki delikler (Nares,nostrils),solunan havanın aşağıdan yukarıya doğru yönlenmesini; böylece solunan havanın burun boşluğundaki koku bölgesi ile temasını kolaylaştırır.
Dış burunun serbest bir ucu (Apex), sırtı (Dorsum), kanatlar (Alae) ve alına bağlanan bir kökü (Radix) vardır. İskelet kemikler ve kıkırdaklardan ibarettir. Kıkırdak iskelet temelde burun bölmesi kıkırdağı (Cartilago septi nasi) ile burun üst ve alt kıkırdaktan (Cartilago nasi lateralis ve Cart. alaris major )’ ndan oluşur.
Dış burunun derisi, çok sayıda büyük yağ bezleri içeren ince, kılsız bir deri olup, alttaki yapılara gevşek olarak tutunmuştur.
Dış burun etrafında bulunan iskelet kasları (M.dilator naris ve m.compressor naris) nares’lerin açıklıklarını etkilerler.
Dış burun, fasial ve oftalmik atardamarın dallan ile kanlandırılır. Lenfası altçene altı ile boyun derin lenf düğümlerine akar.
BURUN BOŞLUĞU (Cavitas nasi) : Burun boşluğu, bir bölme ile iki eşit boşluğa ayrılmış, irregüler şekilli, solunum yollarının başlangıç bölümüdür. Öndeki nares’ler aracılığı ile dış ortamla ilişki kuran boşluk, arkadaki choana’larla yutak boşluğunun burun bölümü (Nasopharyx) ‘ne bağlanır. Burun boşluğunun herbir yarımının tavan, taban, dışyan duvar, içyan duvar olmak üzere dört duvarı vardır.
Tavan. üst burun kıkırdağı, burun kemiği, etmoid kemiğin delikli laminası ve sifenoid kemik cismi tarafından oluşturulur.
Taban. önde maxilla’nin sert damak çıkıntısı, arkada ise damak kemiğinin horizontal parçası tarafından oluşturulur.
Dışyan duvar, burun boşluğunun en geniş ve en komplike duvarıdır. Burada üç konka (Gr.concha = midye kabuğu) ile bunların arasında uzanan hava yolları (Meatus) bulunur. Konkalar üst, orta ve alt konka. Yollar ise üst, orta ve alt meatus olarak adlandırılır.
İçyan duvar, burun bölmesi (Septum nasi) tarafından yapılır. Septum nasi’nin önden arkaya doğru deri, kıkırdak ve kemik olmak üzere üç bölümü ayırt edilir.
Burun boşluğu, dış ortam ve yutak dışında nazolakrimal kanal aracılığı ile orbita, özel açılma delikleri aracılığı ile paranazal sinüslerle bağlantı halindedir.
Burun boşluğunun ÖRTÜSÜ ve FONKSİYONEL BÖLGELERİ :
Burun boşlukları, modifiye deri ile kaplı vestibulum’lar hariç mukoza ile örtülüdür. Mukoza ile örtülü olan bölüm de, farklı fonksiyonlar nedeni ile kendi içinde solunum ve koku bölgelerine ayrılmıştır. Bu bölgeleri ayrı ayrı inceliyeceğiz.
a. Deri bölgesi (Regio cutanea): Burun boşluğunun giriş bölümü (Vestibulum).naris’ten içeri giren dış burun derisinin modifiye şekli ile örtülüdür. Modifiye deriden oluşan bu örtüde vibrissae olarak adlandırılan kalın-kısa kıllar bulunur. Vibrissae’ler solunan havadaki büyük partikülleri filtre ederler.
b. Solunum bölgesi (Regio respiratoria): Vestibulum’dan koku bölgesine kadar uzanan burun boşluğu, solunum epiteli olarak ta adlandırılan silialı kolumnar epitel ile örtülüdür. Kanlanması zengin olan ve müküs salgılayan goblet hücreleri de içeren solunum mukozası, solunan havanın ısıtılıp, nemlendirilmesi yanında temizlenmesini de sağlar.
c. Koku bölgesi (Regio olfactoria): Burun boşluğunun üst konka düzeyinin üzerinde kalan bölümü (Yaklaşık burun boşluğunun 1/3 üst bölümü) koku epiteli (Epithelium olfactorium) olarak adlandırılan özel bir örtü ile kaplıdır. Bu epitel, koklanan hava içinde bulunan kokuları algılıyabilecek olfaktor sinir hücrelerine sahiptir. Olfaktor sinir hücrelerinin merkezi uzantıları beyindeki özel yapılara ulaşır.
. Burun boşluğu mukozası, somatik,özel ve otonom sinirlerle innerve edilir. Maksiller, fasial ve oftalmik arterin dalları tarafından kanlandırılır. Lenfası, submandibuler ve boyun derin lenf ganglionlarına akar.
Burun mukozasını kanlandıran sfenopalatin (A maxillaris’ten gelir) ve üst dudak arteri (A.facialis’ten gelir) burun bölmesinin ön alt bölümündeki mukoza altında çok zengin ve kolay kanayan bir ağızlaşma yaparlar. Bu run kanamaları (Epistaxis)’nin % 80-90’nın gerçekleştiği bu alana Little alanı veya locus Kiesselbachi denir.
PARANAZAL SİNÜSLER
Burun boşluğuna birer delikle açılan havalı kemik boşluklarına paranazal sinüsler (Sinus paranasales, Gr.para=yanında, boyunca ) denir. Duvarları kompakt kemikten yapılı olan bu boşluklar, burun boşluğunun büyük bir bölümünü döşeyen solunum epiteli ile örtülüdür. Bu epitelin salgısı, özel delikler aracılığı ile burun boşluğuna akıtılır. Paranazal sinüslerdeki solunum epitelinin iltihabına sinüzit denir. Yetişkinde toplam hacimleri 40-60 ml olan paranazal sinüsler konuşmada rezonator rol oynama yanında kafatasının ağırlığının azaltılmasını da sağlarlar.
. Sinus frontalis. kaş çıkıntılarının arkasında, os frontale içinde yer alır. Sağ- sol iki frontal sinüsün hacmi 7 ml olup sallgılarını burun orta meatusuna akıtırlar.
. Sinus maxillaris. paranazal sinüslerin en büyüğü olup, herbiri 14 ml (Total 28-30 ml) kadardır. Sinus maxillaris’in salgısı hiatus maxillaris aracılığı ile burun orta meatusuna akar.
. Sinus sphenoidalis. sifenoid kemik cismi içinde yer alan 3,5 ml (İki taraf sifenoid sinüs 7 ml ) hacimli küçük bir sinüstür. Salgısı üst konkanın üst tarafında kalan recessus sphenoethmoidalis e akar.
. Sinus ethmoidales. etmoid kemiğin labirinti içinde yer alan 3,5 ml (İki taraf 7 ml) hacimli havalı boşluklardır. Salgılarının bir kısmı üst meatusa, bir kısmı da orta meatusa akar.
2. YUTAK (Pharynx) :
Yutak, burun boşlukları, ağız boşluğu ve gırtlağın başlangıç bölümünün arkasında yer alan, hem sindirim hem de solunum fonksiyonu olan bir organdır. Kabaca huni şeklinde olan yutağın kafatası tabanına tutunan bölümü geniş olduğu halde, aşağıda altıncı boyun omurunun alt kenarı hizasında yemek borusu ile devam eden bölümü dardır.
Yutağın arka duvarı C 1- C 6 omurları ile ilişkilidir. Muskulo-membranöz ön- yan duvarları, önde bazı defektlere sahiptir. Bunlar, yukarıda burun boşluğu ile bağlantı sağlayan choanae narium’lar, ortada ağız boşluğu ile bağlantıyı sağlayan isthmus faucium ile aşağıda gırtlağa açılan giriş deliği – aditus laryngis’tir. Yutak aşağıda yemek borusu ile devam eder.
Yutak, öğretim kolaylığı açısından tarifsel amaçlar için üç bölüme ayrılarak incelenir :
a. Burun bölümü (Pars nasalis pharyngis-NASOPHARYNX)
b. Ağız bölümü (Pars oralis pharyngis-OROPHARYNX)
c. Gırtlak bölümü (Pars laryngea pharyngis-LARYNGOPHARYNX)
(Yutak ile ilgili ayrıntılı bilgi sindirim sisteminde verilmiştir.)
3 GIRTLAK (Larynx):
Gırtlak, boyun ön bölümünde C 3- C 6 omurlar düzeyinde, soluk borusu ve laryngopharynx arasında yer almış spesialize bir organdır. Gırtlak, solunum havasının geçtiği bir iletici yol olma yanında, alt solunum yollarını koruyan bir sifinkter olarak ta görev yapar. İnsan gırtlağı, ayrıt zamanda havalı ve yaylı çalgıların bir kombinasyonu şeklinde ortaya çıkmış, kişinin zeka ve eğitim düzeyi ölçüsünde şaşırtıcı derecede yetenekli canlı bir müzik aletidir.
Boyunda büyük damarların arasında olarak öne doğru uzanan gırtlak, yüzeyde deri, derialtı dokusu ve infrahyoid kaslar (Strap kaslar)’la örtülmüştür. Yukarda aditus laryngis ile ile laryngopharynx’e açılan gırtlak boşluğu (Cavitas laryngis), aşağıda soluk borusu ile devam eder. Yetişkin erkeklerde C 3 – C 6 omurlar düzeyinde bulunan gırtlak, çocuklarda ve yetişkin kadınlarda daha yüksek seviyede yer alır. Larynx aynı zamanda cinsiyet farklılaşması gösteren bir organdır. Cinsiyet farklılaşması esnasında, gırtlak aşağıya doğru kayarken (Descensus),tüm gırtlak kıkırdakları da genişler.
Gırtlağın iskeleti membranlar ve bağlar tarafından birbirlerine bağlanan ve kaslar tarafından hareket ettirilen kıkırdaklardan yapılıdır.
a.Gırtlak kıkırdakları (Cartilagines laryngis) :
Gırtlak kıkırdakları, çoğu hiyalin kıkırdak karakterinde olan 9 adet kıkırdak olup, bunlardan kalkan kıkırdak, halka kıkırdak, ibrik kıkırdaklar (2) ve yaprak kıkırdak larynx fonksiyonlarında ayrı bir öneme sahiptir.
• Kalkan kıkırdak (Cart.thyroidea): Gırtlağın ön bölümünde yer alan, kalkan veya yarı açık bir kitap şeklinde bir kıkırdaktır. Larynx kıkırdaklarının en büyüğü ve en belirgin sex farklılaşması gösteren kıkırdağı olan kalkan kıkırdak sağ-sol iki laminadan oluşur. Sağ-sol laminalar önde orta hatta, yetişkin erkeklerde 90°,kadınlarda 120 ° açı ile birleşirler. Bu birleşme,erkeklerde daha belirgin olup, adem elması (Prominentia laryngea) şeklinde boyun ön bölgesinde görülür.
. Halka kıkırdak (Cart.cricoidea): Kalkan kıkırdağın aşağısında, soluk borusunun ilk kıkırdağı üzerine oturmuş ,halka-yüzük (L.cricos=halka,yüzük) şeklinde bir kıkırdaktır. Halka kıkırdak, gırtlağın en kalın ve en sağlam kıkırdağıdır. Halka şeklinde olması, gırtlakta hava yolunun sürekli açık tutulmasında önem taşır. Halka kıkırdak, direkt-indirekt olarak gırtlağın diğer kıkırdaklarını destekler. İki ibrik kıkırdak (Aritenoid kıkırdak), halka kıkırdağın arka bölümü (Lamina) üzerine oturur; kalkan kıkırdağın alt boynuzcukları halka kıkırdağın ön bölümü (Arcus)’ndeki özel eklem yüzleri ile eklemleşir.
. Aritenoid (ibrik) kıkırdaklar (Cart.arytenoidea): Halka kıkırdağın arka bölümü üzerine oturmuş, trianguler, ibrik veya kepçe (Gr.arytaina=kepçe,ibrik) şeklinde iki küçük kıkırdaktır. Aritenoid kıkırd’aklar, gırtlağın ses çıkarma ve sifinkterik fonksiyonlannda direkt rol oynarlar. Tabanındaki iki çıkıntıdan öndekine-proc.vocalis ses teli yapılan (Lig.m.ve plica vocalis),arka dışyandakine-proc.muscularis krikoaritenoid kaslar tutunur. Tepesinden plica aryepiglottica başlar.
.Yaprak kıkırdak (Cart.epiglottiça): Dil kemiği ve dil kökünün arkasında, gırtlak boşluğu girişinin önünde yer’almış, ince, elastik kıkırdak yapısında, yaprak (veya raket) şeklinde bir kıkırdaktır. Geniş olan üst bölümü serbest olan epiglot kıkırdağın, dar bir sap şeklindeki alt ucu kalkan kıkırdağın açısının iç yüzüne tutunur. Epiglot kıkırdak, gırtlak ve yemek borusu girişlerin’ de yönlendirici bir polis gibi fonksiyon görür.
b. Gırtlağın membranları ve bağları:
Gırtlağın membranlan ve bağları, gırtlağın kıkırdâklarını, birbirlerine ve komşu yapılara bağlarlar.
. Membranları, kalkan kıkırdağını dil kemiğine bağlayan throhiyoid membran ile gırtlak kıkırdaklarını birbirine bağlayan fibro-elastik membran’dan ibarettir. Gırtlak boşluğunu döşeyen mukozanın altında yer alan fibro-elastik membranın üst (Quadranguler membran) ve alt (Trianguler membran- conus elastiçus) olmak üzere iki bölümü vardır.
.Bağları : Vokal, vestibuler, krikotiroid ve krikotrakeal (Lig.vocale, lig.vestibulare, lig.cricothyroideum, lig.cricotracheale) bağlardır. Bunlardan vokal bağ conus elasticus’un, vestibuler bağ quadranguler membranın oluşumudur.
c. Gırtlağın kasları :
Gırtlağın ses çıkarma ve sifinkterik fonksiyonlarını gerçekleştirmesini sağlayan kaslar iskelet kası karakterindedir. Bu kaslar, n.vagus’un n.laryngeus recurrens dalı tarafından innerve edilir. (M.cricothyroideus’un n.laryngeus supcrior’un dış dalı tarafından innervasyonu istisna teşkil eder.)
. Ses telini geren kas : M.cricothyroideus (M.anticus-TENSOR KAS)
. Ses yarığını daraltan kaslar: M.cricoarytenoideus lateralis, m.arytenoideus transversus et obliquus, m.cricothyroideus.(ADDUKTOR KASLAR)
. Ses yarığını genişleten kas: M.cricoarytenoideus posterior (M.posticus-ABDUKTOR KAS)
. Gırtlağın girişini kontrol eden kas : M.aryepiglotticus (M.arytenoideus obliquus’un devamı şeklinde uzanan bu kas gırtlak girişini kapatır.)
d.Gırtlak boşluğu (Cavitas laryngis):
Gırtlak girişi ile krikoid kıkırdağın alt kenarı arasında kalan boşluk gırtlak boşluğu olarak adlandırılır.
Gırtlak girişi, gırtlak boşluğunun yutağa açılan deliği olup önde epiglot’un kenarlan, yanlarda ariepiglottik plikalar, arkada ise interaritenoid çentik ile sınırlanmıştır. Gırtlak girişinin aşağısında kalan, kabaca kum saatini andıran gırtlak boşluğu üç bölüme ayrılarak incelenir:
*Vestibulum laryngis (ÜST BÖLÜM)
*Cavitas laryngis intermedium (ORTA BÖLÜM)
*Cavitas infraglottica (ALT BÖLÜM)
. Üst bölüm (Vestibulum), gırtlak girişinden yalancı ses tellerine (Plica vestibularis) kadar uzanan, üst tarafı geniş, alt tarafı dar bir bölümdür.
. Orta bölüm gırtlak boşluğunun en küçük bölümü olup üst sınırı yalancı ses telleri, alt sınırı kord vokaller (Gerçek ses telleri-Plica vocalis) hizasından geçirilen düzlemlerle gösterilir. Herbir tarafta, vestibuler ve vokal plikalar arasında kalan mekik şeklindeki çıkmazlar ventriculus laryngis (Sinus laryngis) olarak adlandırılır.
Gerçek ses telleri (Plica vocalisler), yalancı ses tellerinin aşağısında, keskin kenarlı, açık gri renkli, orta hatta doğru daha fazla çıkıntı yapmış mukoza kıvrımlarıdır. İçlerinde m.vocalis ve lig.vocale’leri taşıyan plica vocalisler ses üretimi ile alt solunum yollarını korumak üzere sifinkterik fonksiyona sahiptirler. Sağ-sol gerçek ses telleri arasında kalan açıklığa rima glottidisri rima glottidis etrafındaki ses oluşumunda etkili yapılar topluluğuna glottis (Vokal aparat-ses aygıtı) denir.
Alt bölüm (Cavitas infraglottica) .gırtlak boşluğunun .gerçek ses telleri düzeyinin altında kalan bölümüdür.Bu boşluğun duvarları.yukarıda conus elasticus.aşağıda krikoid kıkırdak tarafından oluşturulur.
Gırtlak boşluğunun mukozası, silialı kolumnar epitel karakterindedir. Gerçek ses telleri üzerindeki örtü keratinize olmayan çok katlı vassı epitel şeklindedir. Larynx’in lenfası (glottik bölge hariç) boyun derin lenf düğümlerine akar.
SOLUK BORUSU (Trachea):
Soluk borusu (Trachca, Gr.tracheia arteria= pürüzlü atardamar),yaklaşık 13-15 cm uzunluğunda, 2,5cm çapında bir boru olup, gırtlaktan ana bronşlara kadar uzanır.Trachea,yukarda krikoid kıkırdağın altında C 6 düzeyinden başlar, aşağıda göğüs boşluğunda angulus stemalis düzeyinde (T 4un cisminin alt kenarı hizası) sağ-sol iki ana bronşa (Bronchus principalis) ayrılarak sonlanır. Trachea’nın ana bronşlara ayrıldığı çatalı bifurcatio tracheae olarak adlandırılır. Çatalın iç yüzünde, orta hatta, gemi omurgası şeklinde bir çıkıntı yer alır. Bu çıkıntıya carina (L.carina=gemi omurgası) denir.
Trachea’nın boyun ve göğüs parçası (Pars cervicalis,pars thoracica) olarak iki bölümü ayırt edilir. Bu bölümlerin herbirinin uzunluğu 5-6 cm kadardır.
Soluk borusu, kıkırdak ve bağ dokusundan yapılı bir çatıya sahiptir. Kıkırdak çatı U şeklindeki 16-20 adet kıkırdaktan yapılıdır. Bu kıkırdaklar, ligamenta annuiaria olarak adlandırılan bağ dokusu yapıları ile birbirlerine bağlanır. Kıkırdakların U şeklinde olması nedeniyle soluk borusunun arka bölümü kıkırdaktan yoksundur. Burası,düz kas (M.trachealis) lifleri, mukoza ve bağ dokusu ile kapatıldığından membranöz duvar (Paries membranaceus) olarak adlandırılır.
Kıkırdak çatı, soluk borusunun sürekli açık kalmasını sağlarken, memranöz duvar yapısındaki otonom sinirlerle idare edilen düz kaslar sayesinde gerektiği zaman lümenin daraltılmasına, ayrıca hemen arkasındaki yemek borusu içinde hareket eden lokma kitlesine uyum’a katkıda bulunur.
Soluk borusunun iç yüzeyi, yalancı çok katlı silindirik silialı epitel ile kaplanmıştır. Epitel, bol miktarda goblet hücreleri içerir. Silia hareketi gırtlağa doğrudur.
5.BRONŞLAR (Bronchi):
Nares’lerden giren hava, üst ve alt solunum yollarını geçerek akciğer içindeki gaz alış-verişinin gerçekleştirildiği üniteler olan lobulus ……> acinus lara ulaşır. Hava iletiminin, soluk borusu ile lobulus arasında kalan dallanma bölümü bronşlar olarak adlandırılır.
Ana bronş, lober bronş ve segmental bronş olarak üç grup bronş vardır. Bunlardan lober ve segmental bronşlar akciğer içinde yer aldığı halde, ana bronşlar akciğer dışında kalırlar. Soluk borusundan sonra bronşların kademeli bir şekilde bölünerek dallanması bronş ağacı (Arbor bronchialis) olarak adlandırılır.
a .AKCİĞER DIŞI BRONŞLAR: Bifurcatio tracheae’dan sonraki ilk bronş dallanmaları olan ana bronşlar (Bronchus principalis) bu başlık altında incelenir. Sağ ve sol olarak iki ana bronş vardır.
. Sağ ana bronş (Bronchus principalis dexter) :Sağ ana bronş, sol ana bronşa göre daha geniş, daha kısa ve daha dik seyididir. Sağ ana bronş yaklaşık 2.5 cm uzunluğundadır. Hilum pulmonis’ten akciğer dokusuna giren sağ ana bronş üç lober dala ayrılır.
. Sol ana bronş (Bronchus principalis sinister): Sol ana bronş, sağ ana bronşa göre daha dar, daha uzun ve daha horizontal seyirlidir. Sol ana bronş yaklaşık 5 cm uzunluğundadır.Hilum pulmonis’ten akciğer dokusuna giren sol ana bronş iki lober dala ayrılır.
b. AKCİĞER İÇİ BRONŞLAR: Lober ve segmental bronşlar (Bronchus lobaris,bronchus segmentalis) akciğer içi bronşlar olarak adlandırılır. Sağ ana bronş 3, sol ana bronş 2 lober bronşa ayrılır. Lober bronşlar da herbir akciğer de 10′ar adet segmental bronş (Sağ akciğerde üç lober bronş 3+2+5, sol akciğerde 2 lober bronş 5+5 şeklinde)’bölünür.
Bronşların yapısı. trachea’nın yapısına benzer şekildedir; fakat bronşiol aşamasına doğru kademeli bir şekilde kıkırdak elementler ve düz kas tabakasında değişimler görülür. Mukoza katmanı solunum epiteli şeklindedir. Submucosa’da bronşial bezler (Gll.bronchiales) bulunur. Muskulo-kartilaginöz katmandaki kıkırdaklar başlangıçta deforme U şeklinde olduğu halde, bronş çapı küçüldükçe küçük hiyalin parçalar haline gelirler. Düz kas lifleri sirküler seyirli demetler (M.spiralis) halinde uzanır. M.spiralis’ler otonom sinirlerle innerve edilir.
B. SOLUNUM ORGANI – AKCİĞERLER (Pulmones):
Akciğerler (L.pulmo , Gr.pneumon), göğüs boşluğunda büyük damarlar ve kalbin yan taraflarında yer alan, solunum havası ile kan arasındaki gaz alışverişini gerçekleştiren çift organdır. İki akciğer arasında, kalp, yemek borusu, soluk borusu ve büyük damarların yer aldığı mediastinum adı verilen bir bölme bulunur.
Herbir akciğer, plevra adı verilen çift katmanlı bir membranın oluşturduğu bir kese içinde yer alır. Bu membranın, akciğerin dış yüzünü saran katmanına visseral plevra, göğüs kafesinin iç yüzünü döşeyen katmanına parietal plevra, iki yaprak arasında kalan dış ortamla ve akciğer içi hava sistemi ile bağlantısı olmayan negatif basınca sahip boşluğa da plevral boşluk (Cavitas pleuralis) denir.
Akciğerler, süngerimsi yapıda hafif organlardır. Bir kere havalanmış bir akciğer/akciğer dokusu suda batmaz.(Ölü doğan çocuğun akciğeri suda batar).- Akciğerler ellendiği zaman içindeki hava nedeniyle çıtırtı (Krepitasyon) sesi çıkarır. Kapalı ve negatif basınca sahip plevral keselerden çıkarıldıklarında büzüşür; bu duruma akciğer kollapsı denir.
Akciğerlerin büyüklüğü, göğüs kafesinin büyüklüğüne bağlıdır. Bu ilke ile değişik kişi ve cinsteki (Kadın-erkek) farklılıklar açıklanabilir. Kadınlarda, erkeklere nazaran daha küçüktür. Bir kişinin sağ akciğeri, sola göre % 10 oranında daha büyüktür.
Herbir akciğer, tepesi ve tabanı olan irregüler bir koni şeklindedir. Üç yüzü ayırt edilir. Toraks duvarına uyan konveks dış yüzüne facies costalis, diafragmaya oturan alt yüzüne facies diaphragmatica, birbirlerine bakan iç yüzlerine de facies mediastinalis denir. Mediastinal yüzde akciğere girip çıkan yapılar için bir kapı (Hilum pulmonis) bulunur. Herbir akciğerde iki keskin kenar görülür, Kostal ve mediastinal yüzlerin birleştiği ön kenara margo anterior,diafragmatik ve kostal yüzlerin birleştiği alt kenara margo inferior denir. Sol akciğerin ön kenarında incisura cardiaca olarak adlandırılan bir çentik bulunur.
Her akciğer, bazı yarıklarla (Fissura) loblara (Lobus) ayrılmıştır. Klasik olarak sağ akciğerde 2.sol akciğerde 1 yarık mevcuttur. Oblik yarık (Fissura obliqua) her iki akciğerde de bulunduğu halde, horizontal yarık (Fissura horizontalis) sadece sağ akciğerde bulunur. Fissura obliqua ve fissura horizontalis sağ akciğerde lobus superior, lobus medius, lobus inferior (Üst.orta.alt loblar) olarak üç lob, sadece fissura obliqua sol akciğerde lobus superior ve lobus inferior olarak iki lob meydana getirmiştir. Sol akciğerin üst lobunun incisura cardiaca’ya doğru uzanan dil şeklindeki bölümü lingula pulmonis sinistri veya lobus lingularis olarak adlandırılır.
Her akciğer, yukarda belirtilen lober yapılar dışında 10′ar adet bronko-pulmoner segmente bölünmüştür. Her segment, tepesi akciğer hilumuna, tabanı akciğer yüzeyine bakan piramidal biçimde olup, ayrı bronşu, damar ve sinirleri nedeniyle bağımsız bir akciğercik şeklindedir.
Akciğerler, besleyici ve fonksiyonel atardamarlar olarak iki grup arterden kan alır. Akciğerlerin kendi dokusunu besleyen kan bronşial arterlerden gelir. Truncus pulmonalis …..> a.pulmonalis yolu ile akciğere gelen kan, oksijenden fakir bir kan olup, akciğerlerde oksijenize olduktan sonra kalbin sol atriumuna aktarılır. Bu nedenle a.pulmonalis’e, akciğerin fonksiyonel atardamarı denir.
Akciğerin lenfası bronkopulmoner …..> trakeobronşial lenf düğümlerine akar. Akciğerler otonom sinirler (Sempatik ve parasempatik) tarafından innerve edilir. Sernpatik uyarı bronkodilatasyon (Bronş genişlemesi),parasempatik uyarı bronkokonstriksiyon (Bronş daralması) yaratır.
Akciğer dokusunun iltihabına pnömoni, bronşların iltihabına bronşit, bronşiollerin daralması ve solunum güçlüğü ile karakterize allerjik orijinli hastalığa astım, plevranın iltihabına plevrit denir.
MEDIASTINUM :Göğüs boşluğunun ortasında, iki plevral torba arasında kalan bölüm, latince orta bölme anlamına gelen mediastinum olarak adlandırılır. Mediastinum bir bütün olmasına karşın, öğretimin i kolaylaştırmak amacıyla alt bölümlere ayrılmıştır. Mediastinum önce, önde angulus stemi (Louis açısı),arkada T 4 omurunun alt kenarından geçirilen horizontal düzlem ile ÜST ve ALT MEDİASTİNUM’a bölünür. Daha sonra, alt mediastinum, perikard torbasına göre ÖN, ORTA ve ARKA MEDİASTİNUM olarak üç altbölüme ayrılır. Mediastinum altbölümlerinde yer alan organlar, klinik ve cerrahi öneme sahiptir.
Anatomi
-
Beyin Sapı İşlevi
-
Pupiller Refleks Yolları
-
Amygdala
-
Hipokampus Anatomisi
-
Kanatlı Hayvanlarda Solunum Sistemini Oluşturan Organların Özellikleri
-
Hayvanlarda Solunum Tipleri
-
Hayvanlarda Solunum Mekaniği Nedir?
-
Hayvanlarda Akciğerler (Pulmones)
-
Soluk Borusu (Trake, Trachea)
-
Gırtlak (Larinks, Larynx)
-
Bölgelere Göre Omurların Özellikleri Nelerdir?
-
Omurganın yapısı ve görevleri nelerdir?
-
İskeletin (Kemiklerin) Görevleri Nelerdir ?
-
Kemik gelişimini etkileyen faktörler nelerdir?
-
Kemikleşme (Ossificasyon) Nedir ?