Küresel Isınma ve Türkiye'nin Su Kaynakları Üzerine Etkileri
Doç.Dr. Latif Kurt
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Ekoloji ve Çevre Biyolojisi A.B.D. Tandoğan/Ankara
Özet
Sanayi devrimiyle birlikte fosil yakıtların kullanımındaki artış başta olmak üzere diğer antropojen kaynaklı sera gazlarının salınımı sonucu iklim tiplerinde değişiklik, deniz seviyesinde yükselme, buzulların erimesi gibi küresel ölçekli çevre sorunları ortaya çıkmış ve dünyada yaşamı tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olan su kaynakları da küresel ısınmadan olumsuz etkilenmiştir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu kuşakta su yaşamı sınırlayan ve gelecekte uğruna savaşların yaşanabileceği stratejik bir meta haline gelmektedir.
DOĞAL İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ
Doğal İklim Değişiklikleri Nedenleri :
- Dünyanın güneş çevresindeki yörüngesinin 95.000 yılda bir basıklaşması 100.000 yıl süren buzul çağlarını akla getirmektedir.
- Dünya ekseninde 4000 yıllık periyodu olan doğal bir kayma ile 23.000 yıllık periyodu olan dairesel bir sapma olduğu saptanmıştır (Milankoviç, 1930).
- Bazı bilim adamları kıta kaymaları sonucu okyanuslardaki akıntı sistemleri ve rüzğarların yönünün değişmesinin iklim değişikliğinin nedenlerinden biri saymaktadırlar.
- Yanardağ patlamalarındaki periyodik aşırılık,patlamayla yükselen tozlar güneş ışınlarının geçişini engelleyen bir tabaka oluşturur ve sıcaklık düşer.
- 1991’de Filipinler’de Pinatuba Yanardağı’nın patlamasıyla Dünya’nın ortalama sıcaklığı 1 °C civarında düşmüştür.
- 1991’de Filipinler’deki Pinatubo yanardağının patlamasıyla tonlarca kükürtdioksit stratosfere yayılmış ve orada sülfirik asit damlacıklarına dönüşmüştü.Tüm dünyaya yayılan bu ayresol battaniyesi,gelen güneş ışınlarını yansıttığı gibi dünyanın ısısını da soğuruyordu.Bu yüzden de bir yıl boyunca dünyanın ortalama sıcaklığı 1 C kadar düştü. Bu olay bilim adamlarına iklim modellerini geliştirme fırsatı sağladı.
- Güneş lekeleri de dünyanın aldığı enerji miktarını etkilemektir.
-Dünya jeolojik olarak soğuma eğiliminde olması gerekirken son 150 yıllık gözlemler bir şeylerin ters gittiğini göstermektedir.
-1970’li yıllarda ısınma yeniden hız kazandı ve 1998 yılı son 1200 yıllık dönem içinde en sıcak yıl oldu.
-Güney yarım küredeki Antartika kıtasının dünya iklimi üzerinde önemli bir etkisi vardır. Dünya iklim sisteminin soğutucu birimi olup rüzgar modellerinin oluşumunu etkiler. Ayrıca okyanusla olan ilişkisi de son derece önemlidir. Antartika kıtası kalınlığı yer yer değişen( 1,5-4,5 km) buzla kaplı olduğu için gelen güneş ışınlarının %80-85’ini geri yansıtır. Bu nedenle bu kıta bu kadar soğuktur.Dünya iklimlerinin en önemli elemanlarından biride ‘taşıyıcı bant’ denilen okyanus akıntı sistemidir.
KÜRESEL ISINMA
- Küresel ısınma; atmosferin dünya yüzeyine yakın kısımlarında ortalama dünya sıcaklığının doğal olarak ya da insan etkisiyle artması olarak tanımlanır.
Dünya yüzeyindeki sıcaklık başlıca 4 faktör tarafından belirlenir.
Dünyanın aldığı güneş enerjisi miktarına
Dünyanın yansıttığı güneş enerjisi miktarına
Sıcaklığın atmosfer tarafından tutulmasına
Suyun evaporasyonuna ve atmosfer tarafından tutulması.
SERA ETKİSİ
Güneşten gelen kısa dalgaboylu ışınların,yeryüzüne çarptıktan sonra uzun dalga boylu ışınları şeklinde atmosferdeki sera gazları tarafından tekrar yeryüzüne geri yansıtılmasıdır.
- Sera etkisi büyük çoğunlukla atmosferik sudan kaynaklanır.
- Toplam sera etkisinin %85’ini su buharı,%12’sini atmosferdeki küçük su molekülleri oluşturur.
- Su kaynaklı sera etkisi dışında antropojenik kaynaklı gazlar da sera etkisine neden olmaktadır.
- Antropojen kaynaklı CO2,CFC’ler,Metan,Azot oksitler,ve Ozon son yıllarda atmosferde önemli ölçüde artmıştır.
Tropasferde artan NOx emisyonları nedeniyle oluşan
KÜRESEL ISINMAYI GÖSTEREN KAYNAKLAR
Jeolojik kayıtlar, Buzulların hacminde azalma, Denizlerin yükselmesi, Göllerdeki su sıcaklığının artışı, Matematiksel modeller olmasına rağmen sadece meteorolojik verilere bakmak da bir şeylerin ters gittiğini göstermektedir.
GÜNCEL ÖLÇÜMLER
Dünya sıcaklığındaki artışı en belirgin olarak gösteren yaklaşık 140 yıldır dünyanın birçok yerinde tutulan atmosfer sıcaklık ölçüm kayıtlarıdır. Bu kayıtlar incelendiğinde 1860-2007 yılları arasında küresel sıcaklığın yaklaşık 0.5-0.8 C artmış olduğu görülmektedir.
Sayısal olarak küçük gibi görünen bu sıcaklık değişimleri iklim kuşakları, doğal yaşam alanları ve insanların toplumsal yaşamları üzerinde gerçekte büyük etkisi vardır.
Atmosferdeki gaz, partikül, kimyasallar ve bunların değişimleri ölçülerek güncel atmosferik veriler toplanabilir. Aynı şekilde okyanus sularının sıcaklık, kompozisyon ve kimyasal bileşimini ölçmek suretiyle denizel çevrelerdeki potansiyel değişimler tespit edilebilir. Bütün bu değerler küresel iklim değişikliklerinin yorumlanmasına kaynak teşkil eder.
KÜRESEL ISINMANIN POTANSİYEL ETKİLERİ
1. İklim Tiplerinde değişiklik
A.Sanayi devriminde sonra atmosferde CO2’nin iki katına çıkışı muhtemel iklimsel değişikliklerinin olacağını işaret etmektedir.
İIk göze çarpan değişim sıcaklıktaki artışlar olacaktır. Küresel ısınma şiddetli fırtınaların sıklık ve şiddetini değiştirecektir.
Bu ısınan okyanus sularının üzerlerindeki hava kütlelerini ısıtmaları şeklinde gerçekleşecektir.
B.İkincisi,buna bağlı olarak
yağış rejimleri,
toprak nemi ve tarımsal üretimi ilgilendiren diğer iklimsel faktörlerde değişim meydana gelecektir.
2. Deniz seviyesinde yükselme:
Çeşitli modellerle önümüzdeki 50 yılda deniz seviyesinin 20 cm ile 40 cm ( bazı modellerde 2m) yükselebileceği.Bu iki şekilde gerçekleşir;
a.Isınan okyanus sularının termal genişlemesi
b.Buzul erimesi
Küresel ısınma dünyada her bölgede aynı derecede olmayacaktır.Sıcaklık artışının yüksek enlemlerde özellikle kutuplarda daha şiddetli hissedilecektir.Kutuplarda sıcaklık artışının dünya ortalamasının 2 kat olacağı tahmin edilmektedir.Örneğin; dünya ortalama sıcaklığı 3,5 °C arttığında kutup bölgelerinde bu artışın 7°C olacağı beklenmektedir.Bu durum kutuplarda ve yüksek dağlardaki buzların erimesine neden olacaktır.Bu ise deniz seviyesinde yükselmelere neden olacaktır. ,
KÜRESEL ISINNANIN TÜRKİYE’NİN SU KAYNAKLARI ÜZERİNE ETKİLERİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin hız kazandığı günümüzde, su kaynaklarının hidro meteorolojik envanterinin çıkartılması, su kaynaklarının korunması ve iyi değerlendirilmesi bir zorunluluktur.
DÜNYADA SU
Su kaynakları kendini yenileyebilen ama sınırlı olan doğal kaynaklardandır. Dünyadaki toplam su miktarı yaklaşık 1,4 milyar km3 tür. Yerkürenin %70’i su ile kaplıdır. Sorun su kaynaklarının tükenmesi değildir zira geri dönüşüm sayesinde milyonlarca yıldan beri su miktarı değişmemektedir. Sorun içilebilir suyun azalması ve gereksinim duyulan bölgelerde bulunmamasıdır.
TÜRKİYE’DE SU
Türkiye’nin toplam yüzölçümü 780 000 km2 (78 milyon ha) dır.
Türkiye’de yüksek dağlardaki küçük göllerle birlikte 120’den fazla doğal göl bulunmaktadır.
Ayrıca 555 baraj gölü bulunmaktadır.
Baraj ve doğal göller çıkıldığında kalan alan 769 600 km2 dir.
Tatlı suların en önemli yenilenebilir kaynağı yağışlardır.
Küresel yıllık yağış ortalaması metrekare’ye 1000 mm,
Türkiye’de yıllık ortalama yağış ise yaklaşık m2‘ye 643 mm’dir.Ancak bu yağışın alansal dağılımı homogen değildir.
Türkiye 26 adet hidrolojik havzaya bölünmüştür.
• Nehir Havzası : 15
• Dere Havzası: 7
• Denize Boşalan : 4
SU TÜKETİMİ
İnsanoğlu, su ihtiyacını halen yüzeysel sular ve yeraltı su kaynaklarından temin etmektedir.Genellikle, bir insanın biyolojik ihtiyaçlarını karşılaması ve yaşamını sürdürebilmesi için,günde en az 25 litre su tüketmesi gerektiği kabul edilir.Ancak, çağdaş toplumda, bir insanın sağlıklı olarak yaşaması için gereken içme, yemek pişirme, yıkanma, çamaşır gibi amaçlarla kullanılacak su tüketim standardı 150 litre olarak kabul edilmektedir.
Su Kaynakları Üzerinde Küresel Isınmanın Etkileri
Türkiye ve yakın çevresinde, eldeki veriler batı ve güneydoğu Anadolu’da yıllık 4-5 oC, kış mevsiminde 2-3 oC sıcaklık artışı tahmin edilmektedir.
Yağış rejimlerinde dengesizlik, yağışlarda Karadeniz bölgesinde %10-20 artış, iç ve güneyde %30 azalma, kış yağışlarında yukarı Fırat havzasında azalma, kuzayde Kafkas kıyı bölgesinde önemli artış, değişmeyen yaz yağışları, ve biraz artacak Sonbahar yağışları tahmin edilmektedir.
Gerek sıcaklık artışı sonucu evapotranspirasyonun (terleme ve buharlaşma) artması ve gerekse yağışlardaki azalma ve yağış rejimindeki değişiklikler iç ve güney kesimlerde kuraklık riskini arttırmaktadır.
Kuraklığın doğal ekosistemler üzerindeki olumsuz etkilerinin sosyal ve ekonomik yansımaları olacaktır.
Ulusal büyümede yavaşlama, finansal kaynak bulmada zorluk, kredi riskinin artması, yeni ve ek su kaynaklarının pahalılaşması, üretimdeki düşüşe bağlı işsizliğin artması, ve vergi gelirinde kayıplar otaya çıkacaktır.
Bu durum kıtlık, yoksulluk, yaşam kalitesinin düşmesi, iç göç ve sosyal huzursuzluk meydana gelir.
Beklenen bir başka etki karla kaplı alanların azalacak olmasıdır;
Kaçkar, Süphan, Nemrut gibi yüksek dağ zirvelerindeki daimi kar örtüsü tamamen ortadan kalkacaktır.
Küresel ısınmayla birlikte dünyadaki Biyomların (Life Zone) kuzeye kayacak olması (150-500 km.) ülkemizin dünyanın en riskli bölgelerinden biri olduğu anlamına gelmektedir,zira Türkiye’nin güneyinde bir çöl kuşağı yer almaktadır.
Önümüzdeki 50 yıl içerisinde bu kuşağın kuzeye ilerlemesiyle başta orta ve güney-güneydoğu Anadolu olmak üzere çölleşme büyük bir öngörü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim Türkiye’de Küresel Isınmanın yanı sıra şehirleşme, yanlış arazi kullanımı ve doğal ekosistemler üzerindeki baskılar son 20 yıl içinde ülkemizde 13 bitki türünün yok olmasına (EX) neden olmuştur.
Küresel ısınma ve ekosistemler üzerindeki diğer baskıların devam etmesi durumunda ise önümüzdeki on’lu yıllarda bin 500’e yakın bitki türünün yok olacağını söylemek kehanet olmayacaktır.
Hayvan türlerinin de aynı tehlike ile karşı karşıya bulunduğu, Anadolu parsı, çizgili sırtlan ve Akdeniz fokunun yok olma tehlikesi bulunan türlerden bazıları olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafi konum, iklim, topografya ve toprak şartları, ülkemizin çölleşme ve kuraklığa karşı hassasiyetini artırmaktadır.
Bu hassasiyetin en önemli göstergesi 50 yıl önce Konya Karapınar’da yaşanan çölleşmedir.
Konya-Karapınar’da çölleşme nedeniyle büyük bir göç yaşanmıştır.
Mevcut su kaynaklarının gereksinim duyulan su miktarını karşılayamaması nedeniyle ortaya çıkan “su baskısı” (Water stress) ulusal ve bölgesel düzeyde artacaktır.
Bunun en önemli göstergelerinden biri Seyfe gölü, Akşehir gölü vb. Sulak alanların yok olmaya yüz tutmuş olması,
İkincisi Konya Kapalı havzasında yer altı su seviyesinin 2. ürün ve yanlış sulama (yağmurlama ve vahşi sulama) nedeniyle çekilmesidir.
Çağdaş sosyo-ekonomik yapının dinamiklerine, bu yapı içindeki hiyerarşilere ilişkin bir problem vardır ve bu yapı işlediği sürece küresel ekolojik kriz hızını artıracak ve insanlık bir tür olarak kendi varlığını tehdit edecektir.
www.ttkder.org.tr
Ekoloji
-
Ekosistem hizmetleri
-
Biyoremediasyon Nedir ? Biyoremediasyon Teknikleri Nelerdir ?
-
Enerji Bağımsızlığı Nedir ?
-
İklim Araştırmaları
-
Sera Etkisi - Atmosferdeki karbondioksitin sera gazı etkisindeki yeri nedir?
-
CO2 Salımları
-
İklim Bilimi - İklimi Nasıl Değiştiriyoruz
-
Ağır Metallerin Sağlık Üzerine Etkileri
-
Küresel Isınmanın Sonuçları
-
Asit Yağmurlarının Çevre Üzerine Etkileri
-
Tür Çeşitliliğinin Korunması
-
Biyolojik Mücadele Kavramı
-
Atık Suların Kullanım Alanları
-
Sera gazı ile küresel ısınma arasında nasıl bir ilişki vardır? Kaynak: Sera gazı ile küresel ısınma arasında nasıl bir ilişki vardır?
-
Canlı Türlerinin Yok Olmasının Doğal Dengeye Etkisi