İşte insan bedeninde yaşadığı saptanan 2 kg’lık yeni organ! Mikrobiyom
İnsan vücudumuzda toplam ağırlığı yaklaşık 2 kiloyu bulan bir bakteri kitlesiyle yaşıyor. Mikrobiyom denilen bu mikroorganizmalar, yeni bir ‘organ’ olarak tanımlanmaya başlandı.
Vücudumuzda mikrobiyom adı verilen ve bin farklı türü olan bakteri topluluğunun insan sağlığı için çok önemli işlevleri olduğu ve hatta kimi uzmanlara göre insanın ikinci beyni olduğu söyleniyor. İnsan vücut hücrelerinden 10 kat fazla olan bu mikroorganizmalar artık bir organ olarak kabul ediliyor. Bu mikroorganizmaları anlamak için yapılan, İnsan Mikrobiyom Projesi bir süredir devam ediyor. ABD’de başlayan Uluslararası İnsan Mikrobiyom Projesi’nin yetişkinlerdeki ayağı bitti. Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, insan hücrelerinden çok daha küçük olan mikroorganizmaların yani mikrobiyomun içerdiği genlerin sayısının 3 milyon kadar olduğu tahmin ediliyor.
Mikrobiyotanın (mikroorganizmalar) her zaman insan bedeninde olduğunu ancak yeni tanı yöntemleri ve yaklaşımlardan sonra hem bunu kanıtlar hale gelindiğini hem de öneminin daha iyi anlaşıldığını söyleyen Pediatrik Probiyotik Prebiyotik Mikrobiyota Derneği Başkanı Prof. Dr. Ener Çağrı Dinleyici, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu bakteriler sindirim sistemi ve vücut savunma sisteminin sağlıklı çalışmasını sağlıyor. Bu dost bakterilerin sayı ve çeşitliliğinin herhangi bir nedenle bozulması (disbiyoz) ise birçok hastalık ile yakın ilişkilidir. Klinik çalışmalar şu anda birçok hastalıkla (obezite, ateroskleroz, Tip 2 diyabet, psikiyatrik hastalıklar, bağırsak hastalıkları) disbiyoz arasındaki ilişkiyi gösterdi.
Endüstriden uzak toplumlardaki mikrobiyota farklı!
Bilim insanları şimdi bu hastalıklar durumunda mı mikrobiyota bozuluyor, yoksa mikrobiyota bozuk olduğu için mi hastalanıyorsunuz sorusunun yanıtını arıyor. Benzer şekilde başta bağırsak (kolon) kanseri olmak üzere mikrobiyota içeriğinin değiştiği gösterildi. Yeni nesil teknolojiler ile hastalıklarda bağırsak mikrobiyotasının durumunun fotoğrafını çekiyoruz. Çevresel ve endüstriyel faktörlerden uzak yaşayan topluluklarda yapılan çalışmalarda, mikrobiyotalarının daha farklı olduğu görülmüş ayrıca bu topluluklarda bizde bulunan birçok hastalık görülmüyor.”
Mikrobiyota doğum eylemiyle birlikte hayatımıza dahil oluyorlar. Doğum şekline (normal veya sezaryen) göre ilk mikrobiyota gelişiyor. Sonra beslenme ve çevresel faktörlerin etkisiyle şekillenerek kişiye özel bir form alıyor. Prof. Dr. Çağrıcı, “Yaşadığınız coğrafya ve bazı genetik faktörler de belirleyiciler arasında” diyor.
İnsan mikrobiyotası tıpkı parmak izi gibi
Tüm vücut bölgelerinin kendine ait bir mikrobiyota özelliği var. Mikrobiyota toplumlar, kişiler arasında büyük benzerlikler gösterse de aradaki küçük farklar ‘parmak izi’ gibi. Kişiler arasındaki farklılıkları belirliyor. Sağ ve sol el mikrobiyotası arasındaki benzerlik bile %15 sadece. Prof. Dr. Dinleyici, “Mikrobiyotamızın doğal üyeleri ile dostuz aslında, bu dengeyi bozan faktörler devreye girdiğinde, denge bozulup hastalıklar oluşabiliyor ya da tam tersine bazı hastalıklar mikrobiyotanın kendi dengesini bozuyor. Biraz yumurta tavuk ilişkisi gibi bir durum, zaman içerisinde yeni araştırmalar ile aydınlatılacak” diyor.
Dost bakterilere arttırmak için mayalı ekmek yemeli
Vücuttaki yararlı bakterilerin sayı ve çeşitliliğini artıracak gıdaları tüketmek katkı sağlıyor. Probiyotik gıdaları hastalıkları tedavi etmek amacıyla değil de sağlıklı yaşamın ve beslenmenin bir parçası olarak yaşama dahil etmek en doğrusu. Ekşi maya ile hazırlanmış ekmek, yoğurt, kefir, sirke, turşu zaten mutfak kültürümüzde var olan ve probiyotik açısından zengin gıdalar. Prebiyotikler ise en fazla sebze ve meyvelerde (özellikle soğan, sarımsak, pırasa, kuşkonmaz, enginar, domates, muz, mürdüm eriği) var. Kepek başta olmak üzere taneli tahıllar ve fındık da bu özelliklere sahip.
Kaynak: https://www.medikalakademi.com.tr
Biyolojik Gelişmeler
-
Arkeologlar Korunmuş İnsan Beyinleri Bulmaya Devam Ediyor
-
Yapay Zeka istilacı Asya eşekarılarını tespit etmeye yardımcı oluyor.
-
Avustralya fosili, fotosentezin en az 1,75 milyar yıl önce evrimleştiğini öne sürüyor
-
Böcek kanatlarının solungaçlardan evrimleştiğine dair yeni kanıtlar
-
Denizyıldızının Başı Neresi? Tahmininiz Büyük İhtimalle Yanlış
-
Biyoloji bölümü seçenler ve biyolojiye ilgi duyanlar için bazı öneriler
-
Canlıların Gizemli Dünyasını Keşfetmek: Biyologların Gözüyle Doğa, Genetik ve Evrim
-
Biyolojik ve Kimyasal Silahlar Ne Zamandan Beri Var?
-
Filler Gerçekten ‘Asla Unutmaz’ mı?
-
Sibirya’da Bulunan Ayı Mumyası, Mağara Ayısı Değilmiş
-
California Bilimler Akademisi Bilim adamları 2022'de 146 yeni tür tanımladı
-
Yapay zeka hücre hareketini mikroskop altında analiz edebiliyor.
-
Ağaçlardan Önce Yeryüzünde Devasa Mantarlar Vardı
-
Biyoloji Terimleri Sözlüğü Yayımlandı
-
Avcı-Toplayıcılıktan Tarıma Geçiş Tam Olarak Nasıl Gerçekleşti?