Genlerimiz, Biz Öldükten Sonra Ne Kadar Süreyle Çalışabilir? Bazı Genler Ölüm Sonrasında Faaliyet Gösterebilir Mi?
Birinin kalbi ve beyni çalışmayı bıraktığı, dolaşım ve solunum sistemleri durduğu zaman o kişinin ölüm saatini ilan etme zamanı gelmiştir. Vücut kapanmıştır, artık yaşam yoktur. Ya da var mıdır?
Bilim insanlarının yayınlama hazırlığı içerisinde oldukları 2 ayrı araştırma makalesine göre vücudun bazı parçalarının, diğer parçaların çalışmayı durdurmasından günler sonra bile hala çalıştığına dair bulgular var ve bu, organ nakli ve ölüm zamanı ile ilgili düşüncelerimizi değiştirebilir.
Eski bir araştırmanın, insan kadavralarındaki bir miktar genin ölümden 12 saat sonra aktif olduğunu tespit etmesiyle, Washington Üniversitesi’nden mikrobiyolog Peter Noble önderliğindeki ekip, ölü farelerdeki ve zebra balıklarındaki gen aktivitesini inceledi. Araştırmacılar binden fazla genin ölümden günler sonra dahi faal olduğunu tespit ettiler fakat olay, bu genlerin ölüm süresinin vücudun geri kalanından daha uzun sürmesi değildi. Aksine, faaliyetlerini daha da artırdılar.
Farelerde ölümden sonra 515 genin çalışmaya başlayıp, 24 saat boyunca da tam kapasitede faaliyet gösterdikleri tespit edilirken, zebra balıklarında da 548 genin, yavaşlama belirtisi göstermeden ölümden sonra tam 4 gün boyunca faaliyetlerini sürdürdükleri tespit edildi. Ekip bunu, fareler ve zebra balıklarının öldükleri sıradaki ve sonraki 96 saat içindeki mesajcı RNA seviyelerini ölçerek keşfetti.
mRNA bir çeşit ozalit gibidir, genlerimize hangi proteinlerin hangi hücreler tarafından üretilmesi gerektiğini söyler, yani bir hücrede daha çok mRNA varsa o hücrede daha fazla gen aktif durumdadır. İşin daha da garibi bu “postmortem” yani ölüm sonrası genlerin öyle sıradan genler değil de acil durumlarda kullanılan genlerden olması.
Mitch Leslie’nin Science Magazine’e dediği gibi bahsettiğimiz görevler yangı yapmak, bağışıklık sistemini aktifleştirmek ve stres önlemek gibi şeyler. Tespit ettikleri genlerden birkaçı embriyo oluşumuna yardımcı olan, sonra da hiç görülmeyen genlerden. En azından şimdi anlıyoruz ki, bu genler embriyo dönemde aktif olduktan sonra, ölüm sonrasına kadar pek bir iş yapmıyorlar... Noble şöyle söylüyor:
“Dudak uçuklatan şeyse gelişimden sorumlu genlerin ölümden sonra aktifleşmesi.”
Fakat hepsi yararlı genler değil, ekip aynı zamanda bu hayvanlarda ölümlerinden sonra aktifleşen kanser gelişimini teşvik edici genlere de rastladı. Bu bulguları değerlendiren araştırmacılar, yeni ölmüş bir cesette, vücudun kendini büyüyen embriyo halindeki hücresel koşullara geri döndürdüğünü belirtiyorlar. Belki de yeni bir vücut oluşturmak ya da umutsuzca ölü bir cesedi diriltmeye çalışmak yüzlerce “zombi” gen için aynı şeydir.
Bu çalışkan genler hiçbir zaman becerip de fareyi, zebra balığını ya da insanı diriltmeyi başaramayacak olsa da ne yaptıklarını ve neden yaptıklarını anlamamız organ nakli ile yaşayan hastalara büyük bir umut kaynağı olabilir. Çalışmaların bulduğuna göre organ nakli alıcıları böbrek kanseri, karaciğer kanseri ve Non-Hodgkin lenfoma da dâhil olmak üzere 32 tür kansere yakalanma açısından daha riskli gruptalar ve doktorlar bunu azaltabilmek için çabalıyorlar. Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH)’ne bağlı Ulusal Kanser Enstitüsü’nden Eric A. Engels şöyle diyor:
“Her ne kadar organ nakli son durum organ yetmezliği olan hastalar için hayat kurtarıcı bir tedavi olsa da aynı zamanda alıcıların kansere yakalanma riskini artırıyor. Bu durum, kısmen, bağışıklık sistemini baskılayıp organ naklini reddetmeyi engellemek için verilen ilaçlardan kaynaklanıyor. Organ alıcılarındaki kanser riski, immünsupresyon yüzünden enfeksiyon ilişkili kanser riski artan AIDS hastaları ile benzerlik gösteriyor.”
Noble’ın, Science Magazine'e söylediği gibi bu artan kanser riskinin bir kısmı vücutları nakledilen organı reddetmemesi için organ alıcılarının içmek zorunda olduğu çılgın miktardaki ilaçlar tarafından açıklansa da asıl sorumlu, organdaki aktif postmortem genler de olabilir.
Makale, bioRvix isimli ön baskı sitesinde yayınlandı. Dolayısıyla henüz bilimsel değerlendirmeden geçmediğini unutmamakta fayda var. Makaleyi çevrimiçi paylaşarak Noble ve ekibi, araştırmacıları erkenden çalışmaya dâhil olup bir dergiye sunulmadan önce eleştirmeleri için davet ediyor. Bu harika bir şey olsa da, sonuçlar bağımsız bir şekilde onaylanana kadar bu konuda herhangi bir yargıya varmamızı imkansızlaştırıyor ve iddialarıyla ilgili olarak şüpheci kalmamızı gerektiriyor. Özellikle de bu durumu genelleyebilmek için benzer bulguların sadece laboratuvar hayvanlarında değil, insanlarda da bulunması gerekiyor.
Fakat hiçbirimiz bu bulgular sayesinde ölümü çözmeye biraz daha fazla yaklaşmış olma olasılığımızı inkâr edemez. O yüzden bu bulgular, bizlerin “canlı”, “ölü” ve de “daha işi bitmemiş” tanımlarını değiştirebilir. Noble, son olarak şöyle diyor:
“Ölümü inceleyerek yaşam üzerine daha çok şey öğrenebiliriz.”
Çeviren: Atilla Çelikgil (Evrim Ağacı)
Düzenleyen: AŞ ve ÇMB (Evrim Ağacı)
Kaynaklar ve İleri Okuma:
Genetik Haberleri
-
Araştırmacılar kediler, yunuslar, kuşlar ve düzinelerce başka hayvanın genom haritasını çıkarıyor
-
Kolombiya'da nadir görülen bir kuş türünde "gynandromorphy" gözlemlendi
-
Kurumaya dayanıklı bitkiler için genom veritabanı yayınlandı
-
En son DNA barkodlama teknolojisiyle İsrail'in tatlı su balık türleri listesinin yeniden gözden geçirilmesi
-
İnsanların Daha Önce Bilinmeyen Bir Dokunma Duyusu Keşfedildi
-
Bilim İnsanları Tüm İnsan Genomunun Dizilimini Çıkardı. Ancak Henüz Bitmedi
-
İlk Defa Tazmanya Kaplanından RNA Elde Edildi
-
Neandertal DNA’nız, Sizi Acıya Karşı Daha Hassas Yapıyor Olabilir
-
Epigenetik ve Epigenetik Mekanizmalar
-
İlk taslaktan 20 yıl sonra insan Y kromozomu tamamen dizilendi.
-
Kim Bu Kimerizm? Tek Bedende İki Kişi
-
Gen terapi, genetik materyalin yeniden düzenlenmesi
-
mRNA Aşıları: Genetik İnovasyonunun Yeni Yüzü ve Sağlıkta Devrimi
-
Genetik Dizilimi Yapılan En Eski Modern İnsanın Yüzünü Görün
-
Neandertal ve Denisovalı Genleri Farelere Aktarıldı