Fitoplankton Zooplankton İlişkileri
Fitoplankton ve zooplankton akuatik ekosistemin küçük bir parçasıdır. Zooplankton beslenmesi fitoplankton populasyonunun gelişimini kontrol etmektedir.
Dr. Ayşe ELMACI - Doç. Dr. Olcay OBALİ
Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, ANKARA
ÖZET
Fitoplankton ve zooplankton akuatik ekosistemin küçük bir parçasıdır. Zooplankton beslenmesi fitoplankton populasyonunun gelişimini kontrol etmektedir. Aynı zamanda, zooplankterler hayat devrelerinin farklı zamanlarında farklı besinleri tercih etmektedirler. Genel olarak, belli zooplankton grupları belli fıtoplanktonları tüketmektedirler. Fiîoplanktonun zooplanktonlar tarafından tüketilmesi nedeniyle ortamın fitoplankton yoğunluğu ile zooplankton yoğunluğu arasında zıt bir ilişki mevcuttur. Anahtar Kelimeler: Fitoplankton, zooplankton, ilişki, beslenme.
PHYTOPLANKTON ZOOPLANKTON INTERACTIONS ABSTRACT
Phytoplankton and zooplankton are minör components of aauatic ecosystems. The succession of phytoplankton populations are controlled by zooplankton grazing. However, zooplanktors prefer different foods at different stages in its life cycle. in general, certain phytoplankton are consumed by certain zooplankton groups. Because of consumption of phytoplankton by zooplankton there is an inverse proportionality in the zooplankton and phytoplankton populations of a given aauatic environment. Key Words: Phytoplankton, zooplankton, interactions, grazing.
GİRİŞ
Akuatik bir ortamın organik madde yönünden zenginliği tam olarak besin zincirinin işlemesine bağlıdır. Besin zincirinde ilk halkayı fitoplankton türleri, ikinci halkayı ise zooplankton türleri oluşturmaktadır. Bir çok zooplankton; alg, detritus ve bakteriden oluşan karışık bioseston süspansiyonları filtre ederekbeslenmektedir. Herbivor zooplankton için; fîltrasyon hızı, fitoplankton ve bakteri populasyonlarının etkileri ile tesbit edilmektedir. Filtrasyon hızı, birim zamanda ortamdan yok edilen partiküllerin hacmi ile tanımlanabilir. Beslenme hızı, birim zamanda tüketilen besin miktarıdır. Detritus konsantrasyonu, hem beslenme hızını, hem de filtrasyon hızını etkilemektedir. Genelde, sıcaklık optimumun altına düşmeden önce, zooplanktönun beslenme hızı artar ve vücut büyüklüğü ile de artış gösterir. Aynı zamanda, beslenme hızı, çevre sıcaklığı ve türlere göre de değişiklik gösterir (1).
Alglerle beslenen hayvanlar genellikle "algivorous" (alg - obur) olarak adlandırılmaktadır. Planktonik ve bentik ortamda yaşayan hayvanlar için, kuşkusuz alglerin yeri çok önemlidir. Herbivorlann günde kendi vücud ağırlıklarının yansı veya daha fazlası kadar besin tükettikleri, alglerin de günde bir veya bir buçuk misli çoğaldıkları belirtilmiştir. Bu rakamlar da, alglerin hayvanları besleyebilmek için, ne kadar çoğalması gerektiğini ortaya koymaktadır (2).
FİTOPLANKTON ve ZOOPLANKTON ARASINDAKİ ETKİLEŞİMLER
Fitoplankton yoğunluğu üzerinde zooplankterlerin beslenmesinin önemi ile ilgili bir çok değişik fikirler bulunmaktadır. Bir araştırıcı teorisinde, ortamda başlangıçta 100 alg hücresi bulunduğunu ve 6 bölünmeden sonra, ortamdaki alg hücre sayısının 6.400'e ulaştığını varsaymıştır. Ancak her bölünmede bu alglerin % 10' u tüketilmiş ve sonuçta, mevcut populasyonun hemen hemen yansı olan hücre kalmıştır. Washington gölünde, ilkbahar sonlarında her bir zooplankter, her gün 2 mg'likgöl suyundan algleri filtre edebilmektedir. Bu şekilde ortamdan yok edilen alg miktannm yaklaşık olarak primer verim hızına eşit olduğu görülmüştür. Böylece, zooplankton algal populasyonu sabit bir seviyede tutabilmektedir (2). Yeni Zelanda'da, Rotongio gölünde yapılan çalışmalarda, fitoplanktonda Anabaena minutissima var attenuata'nm dominant olduğu yaz mevsimi sonlarında, zooplanktonda Cladocerlerden Ceriodaphnia dubia ve Bosmina meridionalis ile copepodlardan Boeckella propinqua kolonilerinin dominant olduğu gözlenmiştir. Rotifer türlerinin kısa sürelerde dominant olduğu, asıl zooplankton biomasmda ise crustaceanlerin dominant olduğu belirtilmiştir. Çeşitli çalışmalar Anabaena'nın crustaceanler için çok iyi bir besin kaynağı olduğunu göstermiştir. Bu göldeki incelemelerde, zooplanktonda dominant olan Boeckellapropinqua kolonileri etkili olmuş ve bunların beslenmeleri (raptorial beslenme) Anabaena'da ipliğin kısalmasına yol açmıştır. Anabaena'nm yanı sıra Cydotella meneghiniana ve Chlorella sp. yoğun otlama sırasında azalmışlardır. Flagellatlar ise daha az miktarlarda tüketilmiştir. Zooplankton beslenmesi, Rotongio gölünde epilimnionun alt kısımlarındaki fitoplaktonların azalmasına sebep olmuştur. Yine, zooplankton tarafından azotun yenilenmesinde de, fıtoplakton ve zooplakton arasındaki en önemli etkileşim olarak ileri sürülmüştür. Azotun yenilenmesinin, fitoplankton için olan uyancı etkisi, beslenme sırasındaki parçalanma sebebiyle azalmıştır. Ancak bu araştırmada, zooplankton tarafından azot yenilenmesinin, ortamdaki yüksek besin konsantrasyonları ve azot tesbit eden mavi - yeşil alglerin dominantlığı sebebiyle önemsiz olduğu düşünülmüştür (3).
İsveç'te Erken gölünde yapılan çalışmalarda; ilkbahar ve sonbaharda rotiferlerin asıl beslenenler oldukları, Cladocerlerin ise ikinci sırada yer aldıkları görülmektedir. Şekil 1, ilkbahar ve sonbaharda diyatomelerdeki ölüm oranı ve rotifer hacmi arasındaki ilişkiyi açıkça göstermektedir. İlkbaharda Peridinium aciculiferum'un ölüm oranı bariz olarak rotifer hacmi ile bağlantılıdır. Yine, ilkbaharda chrysomonadlarda ölüm oranının Cladocerlerin hacmi ile ilişkisi olduğu görülmektedir. İlkbahar ve sonbaharda yeşil alglerin ölüm oranı da copepodların hacmi ile ilişkilidir. Sonbaharda ise, dinoflagellatlar Cladocerler tarafından tüketilmektedir. Yapılan hesaplamalar; diyotome, di- Şekil 1. Alglerdeki ölüm oranı ve hayvanların hacmi arasındaki ilişkiler (4). noflagellat ve chrysomonadlann ilkbahar patlamasının, rotifer ve Cladocerler tarafından kontrol edildiğini göstermektedir. Bütün yıl boyunca, yeşil algler copepodlar tarafından; sonbaharda diyatomeler rotiferler tarafından, dinoflagellatlar Cladocerler tarafından; crysomonadlar ve cryptomonadlar da çeşitli zooplankton grupları tarafından kontrol edilmektedir. Rotiferler bütün mevsimlerde günde kendi vücut ağırlıkları kadar, copepodlar vücut ağırlıklarının bir bölümü kadar, Cladocerler sadece ilkbaharda kendi vücut ağırlıkları kadar besin tüketmektedirler (4).
Okyanus sularında yapılan bir araştırmada, zooplanktonun filtre edilerek ayrıldığı ortamlarda (deney kaplarında) bulunan alg populasyonlannın, iki katma çıktığı gözlenmiştir. Bu gözlemden de, zooplanktonun fitoplankton gelişimini sınırladığı sonucuna varılmıştır. Göl suyunda yapılan benzer bir deneyde ise, alglerin farklı tepki gösterdikleri bulunmuştur. Sayıları azalan jelatinli yeşil algler hariç olmak üzere, 2-3 Jl büyüklüğündeki küçük alglerin sayıları artmış, ancak daha büyük algler ise beslenenlerin yokluğunda hiç etkilenmemişlerdir. Üç ay boyunca Kuzey Denizinde bir copepod olan Calanus fınmarchicus'un gelişimi izlenmiş, başlangıçta fitoplankton hacminin oldukça fazla arttığı, daha sonra ortamda hâlâ fosfat, nitrat, silisyum bol olduğu halde fitoplaktonun azaldığı gözlenmiştir. Bu azalma aşın zooplankton beslenmesi nedeniyle meydana gelmiştir. Calanus'un genellikle büyük algleri seçtiği de belirtilmiştir. Calanus'un algleri parçalayarak içlerini boşalttıkları; bu durumda da diğer alglerin daha fazla büyüdükleri de gözlenmiştir. Bir araştırıcı ise, bunun imkânsız olduğunu, Calanus'un Bidduphia (bir diyatome) ile beslenirken algal materyalin çoğunu sindirdiklerini belirtmiştir. Başka bir araştırıcı da, Calanus'un bölünmüş ditylum hücrelerini tercih ettiğini, ancak geceleri deney sırasında henüz bölünmemiş olan çift durumdaki hücreleri de aynı oranda tükettiklerini gözlemiştir. Başka bir araştırmada, Calanus helgolandicus'un nauplii'sinin (larvaformu) Ditylum ile beslenmediği belirtilmektedir. Bu durumda hayat devresinin farklı evrelerinde tercih edilen besinin de farklı olduğu görülmektedir (2). Yine bir başka araştırmada ise, Calanus'un Ditylum yerine yine bir diyatome olan Lauderina'yı tercih ettiği belirtilmektedir. Bu copepodun, büyük diyatomelerle beslenmesinin, küçük diyatomelerle beslenmesinden daha fazla olduğunu göstermektedir. Laboratuvar şartlarında, Calanus finmarchicus, kültür ortamında bulunan her tür diyatome ile beslenmesine rağmen, yeni diyatome kültürleri eskisinden daha iyi sindirilmiştir (5).
Dışkı üretme oranının tesbiti, hem deniz ve hem de laboratuvarda zooplankton beslenmesinin hızlı bir ölçümüdür. Diyatome bakımından zengin bir süspansiyon içinde Calanus hızlı bir şekilde beslenecek ve böylece sindirilmemiş veya kısmen sindirilmiş diyatome hücrelerini ihtiva eden dışkı yapacaktır. Alg hücrelerinin bu şekilde kendilerinden yararlanmadan tahrip edilmelerine "superfluouş beslenme" denilmektedir. P-32 (Fosfor) ile işaretlenmiş algler sindirim sırasında Calanus'un mide ve bağırsak çeperlerinde oldukça fazla miktarda izotop meydana getirmiştir. Calanus dışkılarının doğada çok düşük fosfor konsantrasyona sahip olması, bu organizmaların sindirim sırasında besin olarak kullandığı alglerden oldukça fazla miktarda fosfor kazandığını göstermektedir. Diyatomelerin silisyumlu kabuklarının Ca/anus'larca kısmen parçalanması, silisyumun su içindeki devrini hızlandırır. Superfluouş beslenme ve organik madde üretimi, fitoplankton bol olduğu zaman, derin sulardaki bentik organizmaların yiyecek temininde önemli bir basamaktır (5).
Zooplankton beslenmesi ile ilgili ilginç bir çalışmada, beslenen zooplanktonlann iki diyatome Skletonema costatum ve Rhizosolenia delicatula verilmiş ve Skletonema^ nm hemen ortadan kaybolduğu gözlenmiştir. S. costatum ne zaman ml'de 300 hücre'nin altına düşerse, o zaman R. delicatula tüketilmeye başlanmıştır. Skletonema Rhizosolenia'dan küçüktür, bu yüzden büyük hücreler küçüklere göre daha çok yenilmektedir, kavramı geçersiz oluyor. Bu bir kültürel etki (yani bulunduğu besi yerinin etkisi) veya kimyasal ayırım olabilir. S. costatum'un kimyasal analizi yapıldığında aminoasit kompozisyonları denizlerdekine benzemektedir. Bu besin özelliğine göre S. costatum'un ilk önce tercih edilen besin oluşunu açıklamaktadır (2).
Zooplanktonik organizmaların yiyecek gereksinimleri, bu organizmaların büyüklüğü ve yaşam sürelerine göre değişmektedir. Hem rotiferler (Keratella cochlearis) hem de dişi copepodlar alg miktarı fazla olduğunda daha fazla oranda yumurta üretirler. Rotiferler büyük zooplanktonlar olmalarına rağmen, küçük hücrelerle beslenmektedirler. Keratella ve Kellicottia'nm beslenmesinde u flagellat Chcysochromulina oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Yine, Polyarthrd'mn üreme oranının Cryptomonas ile beslenmesiyle ilgili olduğu da belirtilmiştir (2). Erken gölünde yapılan bir çalışmada, rotiferlerin diyatome ve Peridinium ile beslendikleri gözlenmiştir (4). Tuzlu bir göl olan Chad gölünde yapılan incelemelerden, Brachionus dimidiatus'un ipliksi mavi - yeşil alg olan Spirulina ile beslenmediği, Synechoccus ve synechocystis gibi daha küçük olan mavi-yeşil alglerle beslendiği anlaşılmıştır. Nakuru gölünde de, Spirulina bulunduğu zaman rotiferlerin orada bulunmadığı, küçük tek hücreli algler olduğunda ise rotiferlerin yoğun olarak bulunduğu gözlenmiştir (6). Dişi Calanus''un yumurta üretimi de yiyecek miktarı ile yakından ilişkilidir. Aç hayvanlar çok az yumurta üretirler ve eğer ortamda yeterli miktarda besin mevcut değilse kendi yumurtalarını dahi besin olarak kullanırlar (5).
Zooplankton beslenmesinin alg büyümesini etkilediğini gösterir bir örnek daha verilebilir; Daphnia tarafından alman Sphaerocystiskolonileri, Daphnia'it sindiriminden geçerken koloniler ayrışarak sindirim sıvısındaki fosfor ve diğer besin maddelerini emmekte, bu hayvandan dışarı atıldığında da, artmış bir büyüme hızı, karbon fiksasyonu ve bölünme hızına sahip olmaktadırlar. Bu örnek aynı zamanda jelatin bir kılıfa sahip olan bazı alglerin bu yapıları sayesinde yenilmekten kurtulduklarım göstermektedir. Chlorella gibi bazı kaim çeperli yeşil alglerin de sindirimi zor olduğu için zooplanktonlar için uygun bir yiyecek değildir (2).
Zooplankton beslenmesi, besin maddelerinin az olduğu ortamda bulunan yoğun alg populasyonlan üzerinde daha çok etkili olmaktadır. Sonuçta, böyle ortamlarda alglerin bölünme oranının yavaşlaması, beslenmenin populasyonu tüketmesine neden olur. Uzun yıllar zooplanktonlann yoğun fitoplankton gruplar çevresinde beslendikleri düşünülmüştür. Fitoplanktonlar bol olduğu zaman genellikle hayvanlar azdır veya bunun tersi olmaktadır. Erken gölünde bir yıl süreyle yapılan bir araştırmada, zooplanktonun fitoplanktonun 5.5 katı olduğu gözlenmiştir. Buradan, fitoplanktonun hayvanlar için tek besin kaynağı olmadığı fikri ortaya çıkmaktadır. Bir başka araştırmada ise, bunun aksine, Erken gölünün batısında fitoplankton hacminin zooplanktonu yaklaşık 4.08 kez aştığı gösterilmiştir. Bunun da sebebi, herbivor zoo- plankton karnivor olan zooplanktonlar tarafından yenildiğinde, normal olarak fitoplanktonun geçici bir süre için sayıca artmasıdır (2). Araştırıcılar Washington'da tuzlu bir göl olan Lenore gölünde, zooplanktonun fitoplanktonun iki maksimumu arasında arttığını, fitoplankton ve zooplankton arasında zıt bir ilişkinin olduğunu gözlemişlerdir. Şekil 2'de bu zıt ilişkinin zooplanktonun fitoplanktonu tüketmesiyle ilgili olduğu görülmektedir (7).
Tatlı sulardaki beslenme çalışmaları, fitoplanktonun bulunduğu yerde başlıca beslenenlerin Rotifera ve Crustacea olduğunu göstermektedir. Crustacea için Chrysophyta, diyatome ve yeşil alglerden daha önemli bir besin kaynağıdır. Daphnia'nm (LochLeven'de) büyük kütleler halinde ortaya çıkması fitoplanktonun nannoplanktondan net planktona dönmesi ile paraleldir. Araştırmacılar, Daphnia üzerinde fitoplanktonun tek başına etkili olmadığım, aynı zamanda organik detritusun da etkisinin olduğunu göstermişlerdir. Yani Daphnia sadece fitoplanktonla değil, organik detritus ile de beslenmektedir. Daphnia sadece Chloreila ve Chlamydomonas ile beslendiği zaman üremesi olumsuz yönde etkilenmektedir. Daphnia, selülozu sindiremediği için Aphanizomenon gibi büyük ipliklerle de pek beslenememektedir (2). Scenedesmus spinosis, Daphnia için besin olarak, S. oehuensis ve S. quadricauda türlerinden daha uygun bir yiyecektir (5). Daphnia 'nm filtre etme hızı, hem hayvanın dışındaki ortamda, hem de bağırsağmdaki alglerin ortama verdikleri maddeler ile azalmaktadır. Aktif ola- Şekil 2. Lenore Gölünde fitoplankton ve zooplankton populasyonlannın mevsimsel değişimleri (7). rak büyüyen alg ile bu etkiler en az ve yaşlanmış algin varlığında ise maksimum düzeye çıkmaktadır. Yaşlılık belirtisi gösteren algler yoğun toplulukların içinde bulunabilir. Bu da önemli bir dışlama faktörüdür (2).
Denizlerde, bioluminescent dinoflagellatlar ile bunlarla beslenen copepodlar arasında ilginç bir ilişki vardır. Daha fazla bioluminescent olan türler, daha az bioluminescent olan türlere oranla daha az tüketiliyorlar. Bu konudaki çeşitli fikirlerden birisi, beslenen copepodlann hareketlerinin bioluminesen olayını teşvik ettiği ve bu ışığın da herbivorlarla beslenen karnivorlan cezbettiği şeklindedir (2).
Laboratuvar ve arazi gözlemlerinden elde edilen verilerin çoğunluğu, beslenme ve etkilerinin fitoplanktonun ilkbahar gelişmesinin ardından, bu organizmaların hücre sayılarını azaltacak yeterlikte olduğunu göstermiştir. Bitki ve hayvan sayılarındaki artış oranındaki ilişkinin, beslenme, büyüme ve göç arasındaki karşılıklı dinamik bir ilişkiden kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Önceden sayıca az olan fitoplankton uygun şartlar altında gelişerek zooplanktonları kendine çeker ve çok sayıdaki zooplanktonun dikkati fitoplankton üzerinde yoğunlaştığında, ortaya önemli bir beslenme baskısı çıkacaktır. Fitoplanktonun suyun bir bölgesinde zooplankton tarafından temizlenmesi, o bölgede büyülen bir zooplankton kümesi bırakır. Zooplanktonun bir bölgede toplanması ise, fitoplanktonun bir başka bölgede yeniden büyümesine imkân sağlar (5).
TOKSÎK ALGLER ÜZERİNDE BESLENME
Toksik algler ve hayvanlar arasındaki ilişkiler kapsamlı olarak ele alınmamıştır. Burada önemli olan nokta, hayvanların (Cyanophy-ceae'den Microcystis, Aphanizomenon v.b., Dinophyceae'den Gonyaulcu ve GymnodiumY.b.) alglerin sindiriminden veya bu algler tarafından üretilen toksinlerden dolayı ölmeleridir. Toksin üretiminin ekolojik sonuçları hakkında pek az şey bilinmektedir (2). Yapılan incelemelerde, Microcystis türlerinin çok fazla çoğaldığı Ağustos aylannda veya yaz boyunca ötrofik bir göldeki zooplankton türlerinin Microcystis hücrelerine karşı farklı hassasiyet gösterdikleri bulunmuştur. Özellikle Daphnia magna en fazla duyarlı olan türlerden birisidir. Çok küçük türlerden olan Ceriodaphnia retikulata ve Bosmina bosmina gibi türler daha az duyarlı olan türlerdir (3). Microcystis aeruginosa'nm canlı hücrelerinin Daphnia longispina veya Eucypris virens üzerinde hiç bir zararlı etkisi yoktur (2). Microcystis'in aşırı çoğaldığı devrelerde meydana getirdiği toksinlerin biyolojik ve kimyasal özellikleri geniş bir şekilde araştırılmıştır. Microcystis hücrelerinin toksik etki gösterebilmeleri için mutlaka sindirilmeleri gerekir. Çünkü bir tek Microcystis hücresi bile musilaj kılıfla çevrilidir. Toksinin etkili olabilmesi için endotoksinin serbest kalması gerekir. Farklı zooplankton türleri ile yapılan araştırmada, mavi - yeşil alglerin jelatinimsi kılıflarını sindirme yeteneğine sahip farklı türler tesbit edilmiştir. Halbuki, Daphnia galiata, Cyclops scutifer bu özelliğe sahip değildir. D. magna ise bu özelliğe sahiptir. Mavi - yeşil alglerin jelatinimsi kılıflarım sindirme yeteneğine sahip olmayan türler, toksik özelliğe sahip olan hücreler tarafından etkilenmezler. Bazı Rus araştırıcıları, suda çözünmüş toksinin 0.05 mg/ l'sinin D. magna'yı 48 saat içerisinde öldürdüğünü gözlemişlerdir. Halbuki, diğer hayvanlar için bu doz miktarlan çok daha yüksektir. Mavi - yeşil alg çoğalmasının bulunduğu sulardan içen sığırların bile öldüğü gözlenmiştir (2).
Chlorella ile beslenen Daphnia ile ilgili çalışmalar fitoplankton ürününün yaşının, onun besin değerlerini ve durumunu tesbit etmede önemli olduğunu göstermektedir. Daphnia'mn yaşlı Chlorella kültürleri üzerinden çok az veya hiç beslenmemesi, eskimiş kültürlerin beslenme yönünden çekiciliğinin az olduğunu göstermektedir. Daphnia'mv. yaşlı Chlorella hücreleri üzerinden beslenmesinin azalması, bu yeşil alg tarafından üretilen "chlorellin" adlı antibiyotik yüzünden olduğu sanılmaktadır. Bu tip antibiyotik tabiatlı bileşikler genellikle eski ve yaşlı kültürlerde oluşurlar. Deniz ve tatlı sularda zooplanktonik organizmaların bazı toksik fîtoplankterler elverişsiz faktörler yüzünden, fitoplanktonlarca zengin bölgelerden kaçmalan "kendini soyutlama" olarak tanımlanmaktadır (5).
ORGANİK DETRİTUSLA BESLENME
Daha önce bazı zooplankterlerin sadece fitoplankton ile değil organik detritus ile de beslendikleri belirtilmişti. Bunu biraz açıklamak gerekirse; önemli bir miktarda hacimce çok küçük maddeler denizlerde ve göllerde cansız birikim şeklinde mevcuttur. Bu maddeler bazen canlı fitoplanktonun on katı kadar olabilir. Fitoplankton, bu partiküler maddenin oluşumundaki ana iştirakçi olup, bu organik madde miktarının fitoplankton populasyonunun mevsimsel değişimini takip ettiği görülmektedir. Basitçe organik madde birikimi, fitoplankton yoğunluğunun en fazla olduğu ilkbaharda en yüksek miktarda, fitoplanktonun az olduğu yazın ise çok düşük miktarlardadır. Calanuss ile yapılan deneysel çalışmalarda, Calanus besini olarak kullanılan organik artıklar, protein ve karbonhidrat ihtiva etmesine rağmen, bu organizma bununla beslenmemiştir. Eğer organik birikinti, doğada canlı fitoplanktonlarla birlikte oluşabilirse, belki o zaman bu organik birikintilerin zooplanktonlar tarafından yenilmeleri mümkün olabilir(5).
Zooplankton beslenmesi fitoplankton populasyonunun gelişimini kontrol etmektedir. Fitoplankton ile beslenmede zooplankterler seçici davranmaktadırlar. Aynı zamanda zooplankterler hayat devrelerinin farklı zamanlarında farklı besinleri tercih etmektedirler. Genel olarak belli zooplankton gruplan belli fitoplanktonları tüketmektedirler. Çoğunlukla copepodlar yeşil alglerle; rotiferler çok küçük tek hücreli alglerle, diyatomelerle; Cladocerler chrysomonadlar ve dinoflagellatlarla beslenmektedirler. Fitoplanktonun beslenme ile tüketilmesi sebebiyle, zooplankton yoğunluğu ve fitoplankton yoğunluğu arasında zıt bir ilişki mevcuttur.
KAYNAKLAR
1 - Goldman, C. R. and Home A. J. Limnology. USA, 1983, Mc Gravv - Hill Book Compan, 464 pp.
2- Round, F. E. The Ecology of Algae. Cambridge 1984, Cambridge University Press, 653 pp.
3- James, M. R. and Forsyth, D. J. Zooplankton - phytoplankton interaction in a eutrophic lake, Journal of plankton Research, 12: , Cushing, D. H., Grazing in Lake Erken, Limnology and Oceonograph. 21, (3): , Şen, B., Plankton ve Kültürü, Elazığ, 1987.F. Ü. Su Ürünleri Yüksek Okulu, YayınNo: 2, 167 s. 6- Vareschi, E. and Jacobs, J., The ecology of Lake Nakuru (Kenya) V. Production and consumption of consumer organisms, Oecologia,61 : 83-98, Anderson, G. C. Comita G. W. and Engtrom - 1 \s%., V. A note on the phytoplankton zooplankton relation ships in two lakes in Washington, Ecology, 36, (4): , 1955.
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 1997 SAYI: 23
Ekoloji Haberleri
-
Hindistan kaplanları iklim ve insan baskısı arttıkça yükseklere tırmanıyor
-
2100 yılı için sığ kıyı ekosistemlerinin kaderini tahmin etmek
-
Ülkeler mercanlara yardım için 12 milyar dolar toplama sözü verdi
-
Dünyadaki biyolojik çeşitliliğin üçte ikisi toprakta yaşıyor
-
Derin denizlerin eşsiz güzellikleri "Mercan Resifleri"
-
Canlıların korunma statüleri,
-
Çevreye Etkin Bir Yaklaşım: Kişisel Karbon Ayak İzi Hesaplama ve Azaltma Stratejileri
-
Deterjanların Çevre Üzerindeki Etkileri ve Sürdürülebilir Yaklaşımlar
-
İnsan Türlerinin Melezleşmesi, İklimle Yakından İlişkiliydi
-
Yağmur yağacağını koklayabiliyor musun?
-
İklim değişikliği çocuk sağlığını riske atıyor
-
Kaplumbağa Fosili, 150 Milyon Yıl Önceki Habitatı Aydınlatıyor
-
El Nino geri döndü! Ne kadar kötü olacak?
-
Okyanuslar iklim değişikliği nedeniyle daha yeşil hale geliyor
-
İklim Değiştikçe İnsanlar Farklı Habitatlara Uyum Sağladı