BİYOÇEŞİTLİLİĞİN KORUNMASI
Biyoçeşitlilik, her düzeyde, çeşitli etkenlerin tehdidi altında bulunmaktadır. Canlı türlerinin yaşadığı habitatların bozulması, yabancı türlerin getirilmesi, aşırı tüketim, toprak su ve hava kirlenmesi, küresel düzeyde iklimsel değişmeler, endüstriyel tarım ve endüstriyel ormancılık bu etkenlerden bazılarıdır. Biyoçeşitliliğin korunmasında iki temel yöntem vardır[2].
1.İn Situ (yerinde, doğal habitatı içinde) Koruma
Bir türün ve onun taşıdığı genlerin korunması işlemi, en iyi şekilde o türün doğal yaşama ortamlarında gerçekleşebilir. Bu doğal ortam, aynı zamanda başka türlerin de yaşadığı bir ekosistemdir ve bu ekosistemde bir hedef tür korunurken bu arada birçok başka tür de korunmuş olur. İn situ koruma, biyolojik çeşitliliğin ve onun bir parçası olan gen kaynaklarının korunması için etkin bir biyolojik yöntemdir. Milli Parklar, Tabiat Parkları, Tabiatı (Doğayı) Koruma Alanları, Habitat/Tür Yönetim ve İşletme Alanları, Gen Yönetim Zonları, Gen Koruma Ormanları, Özel Çevre Koruma Alanları, Tabiat (Doğa) Anıt alanları vb. yerler, başlıca in situ koruma alanlarıdır. Bu alanlar karasal veya sulak ekosistemlerde, ya da her iki çeşit alanı da kapsayacak şekilde bulunabilirler. Türkiye'de, in situ koruma alanlarından sorumlu olan devlet kuruluşu, Orman Bakanlığı’na bağlı olan Milli Parklar ve Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü'dür. Türkiye'de 1997 itibariyle, ülkenin farklı ekosistemlerini kapsayacak şekilde 32 adet milli park, 12 adet tabiat parkı, 32 adet tabiatı koruma alanı, 113 adet yaban hayatı koruma alanı, 40 adet yaban hayatı üretme istasyonu bulunmaktadır. Biyoçeşitliliği korumak için ayrılan bu tip alanların, ülke büyüklüğünün en az yüzde beşi kadar olması önerilmektedir. Türkiye'de ise bu amaçla ayrılan alanların toplamı, ülke yüzölçümünün sadece yüzde biri civarındadır. Türkiye'nin yerküresi üzerindeki coğrafik konumu, biyocoğrafik tarihi, ekosistem ve tür çeşitliliği dikkate alınınca, biyoçeşitlilik amaçları için ayrılması gereken alanların artırılması gerekmektedir[2].
2.Ex Situ (doğal habitatı dışında) Koruma
Tehlike altında olan biyolojik çeşitlilik öğeleri, bulundukları alan dışına çıkarılarak koruma altına alınabilmektedir. Ancak bu öğelerden ekosistemlerin, ex situ korunması mümkün değildir. Genetik kaynakların ex situ korunması, söz konusu genetik materyalin çeşidine ve kaynağına bağlı olarak, botanik bahçelerinde, zooloji bahçelerinde, orijin ve döl deneme alanlarında, tohum bahçelerinde, klon arşivlerinde, doku kültürü, tohum, polen ve DNA saklama bankalarında mümkün olmaktadır. Genetik kaynakların ex situ koşullarda uzun vadeli korunabilmesi için ihtiyaç duyulan maddi kaynaklar çoğu kez yetersiz ya da istikrarsız olmaktadır. Ayrıca, ex situ yöntemlerle, hedef türün tüm populasyonları, yeterli sayı ve oranda koruma altına alınamamakta; ancak sınırlı sayıda korunabilen birey ya da örneklerde türün gen havuzu yeterli ölçüde temsil edilememektedir. Yapay koşullar altında korunan ve üretilen genetik materyal, zamanla kendiliğinden bir seçilime uğramakta; bu seçilimin nitelikleri, çoğu kez doğal koşullarda olan seçilimden tamamen farklı olmaktadır. Ex situ koruma koşullarında korunmuş olarak elde kalabilen genetik materyal, tamamen insana bağımlı olan, ancak insanın onlara sağladığı yapay koşullar altında gelişip yaşayabilen, doğaya bırakılınca kısa sürede nesli tükenebilen gruplar olabilmektedir. Bu nedenlerle, in situ gen koruma yöntemleri, ex situ gen koruma yöntemlerine göre hem daha güvenilir, hem de daha ucuz olmaktadır. Bununla birlikte, ex situ yöntemler, in situ alanların herhangi bir nedenle yok olmasına karşı bir güvence olarak, mümkün olan her durumda, yine de uygulanmalıdır[2]. Ülkemizde bu çalışmalar tarımsal biyolojik çeşitliliği koruma amaçlı olarak 1930’lu yıllarda, orman biyolojik çeşitliliğini koruma amaçlı olarak da 1975 yıllarda başlatılmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığına (TKB) bağlı Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü ile Ege Tarımsal Araştırmalar Enstitüsünde bulunan gen bankaları, kültür bitkilerinin yabani akrabalarının ve diğer otsu bitki türlerinin ex situ korunmasında en önemli rolü üstlenmiştir. Orman ağaçları için ex situ koruma çalışmaları başta Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Müdürlüğü olmak üzere Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı kuruluşlarca yapılmaktadır
Ekoloji
-
Ekosistem hizmetleri
-
Biyoremediasyon Nedir ? Biyoremediasyon Teknikleri Nelerdir ?
-
Enerji Bağımsızlığı Nedir ?
-
İklim Araştırmaları
-
Sera Etkisi - Atmosferdeki karbondioksitin sera gazı etkisindeki yeri nedir?
-
CO2 Salımları
-
İklim Bilimi - İklimi Nasıl Değiştiriyoruz
-
Ağır Metallerin Sağlık Üzerine Etkileri
-
Küresel Isınmanın Sonuçları
-
Asit Yağmurlarının Çevre Üzerine Etkileri
-
Tür Çeşitliliğinin Korunması
-
Biyolojik Mücadele Kavramı
-
Atık Suların Kullanım Alanları
-
Sera gazı ile küresel ısınma arasında nasıl bir ilişki vardır? Kaynak: Sera gazı ile küresel ısınma arasında nasıl bir ilişki vardır?
-
Canlı Türlerinin Yok Olmasının Doğal Dengeye Etkisi